Bazı çocuklar en ufak sendelemede hatta yere düşme düşüncesiyle bile büyük kaygılar yaşayabilir. Parkta oynarken koşmayı reddeden, bisiklete binmek istemeyen, kaydıraktan kaymaktan korkan ya da sürekli "ama düşersem" diyen bir çocuğun davranışı, yalnızca fiziksel güvenlikle ilgili değildir. Bu tür düşme hassasiyetlerinin arkasında daha derin duygusal temsiller ve erken dönem deneyimleri olabilir.
Her çocuk düşer. Ama bazı çocuklar için düşmek, yalnızca fiziksel bir eylem değil; utanç, kaygı, terk edilme korkusu ve başarısızlık duygusuyla iç içe geçmiş yoğun bir yaşantıdır. Bu çocuklar, "ama düşersem" diyerek hayattan, oyundan ve denemekten saklanabilirler.

Winnicott'un "holding" (tutma) kavramı burada kritik önemdedir. Fiziksel tutulma, aynı zamanda duyguların da tutulmasıdır.
Düşmeye karşı aşırı hassasiyet gösteren bir bebek ya da yeni yürümeye başlayan çocuk, bakım vereninin duygusal varlığının tutarlılığına dair kaygı yaşıyor olabilir.
Çocuk düştüğünde "Abartma, bir şey olmadı!" demek, hem bedensel hem duygusal yaşantısını inkâr etmektir.
Bunun yerine: "Düştün, canın acıdı mı? Korktun mu?" gibi yansıtıcı ifadelerle hem fiziksel hem duygusal olarak tutulduğunu hissettirmek önemlidir.
Bu yaşta çocuk artık sosyal dünyaya daha fazla açılmıştır. Oyunlar artar, hareketlilik ve risk alma eğilimi gelişir. Ama aynı zamanda düşmek, utançla ve görünür olmakla ilişkilenmeye başlar.
"Bak, herkes sana gülüyor" gibi ifadeler, çocuğun özgüven gelişimini zedeler.
Bunun yerine "Evet düştün ama denemeye devam ettin, çok cesurdun" gibi çabayı öven ve utanmayı kapsayan bir dil kullanılmalıdır.
Ayrıca çocuklara hayal gücüyle düşmenin normalleştiği hikâyeler anlatmak (örneğin Bluey'nin "Bike" bölümü) destekleyicidir.

Bu yaşta çocuklarda başarısızlık korkusu ön plana çıkar. Artık düşmek, fiziksel bir deneyimden çok, "başaramamak" anlamına gelir. Özellikle okul çağındaki çocuklarda düşme, mükemmel olmama ihtimalinin bir metaforudur.
Sürekli başarı odaklı ebeveynlik, çocuğun "hata yapma toleransını" zayıflatır.
Bu yaşta çocuk, "düşebilirim ama sevgi kaybı yaşamam" güvencesine ihtiyaç duyar.
Öneri: Çocuğun hem fiziksel hem de akademik düşüşlerinde "ben senin yanındayım" mesajını somut davranışlarla vermek gerekir. Sessizce oturup göz temasıyla yanında olmak bile yeterlidir.
Bu dönemde çocuk artık ergenliğe yaklaşır ve benliğini sosyal dünyada güçlendirme çabasındadır. Düşmek artık sadece fiziksel bir olay değil; zayıflık, savunmasızlık, hatta sosyal ölüm gibi yaşanabilir.
Bu yaş grubunda çocuklar açıkça destek istemeyebilir, ama ihtiyaç duyarlar.
"Ben senin düşmeni izledim ama sana inanıyorum" duygusunu sözsüz yolla da iletmek önemlidir.
Mizahi bir dille normalleştirmek, ergenliğe yaklaşan çocuğun kendini güvende hissetmesini sağlayabilir.
Çocuğun yaşına ve karakterine göre ebeveyninden beklediği "tutma" tarzı farklılık gösterebilir. Fakat yaşları ne olursa olsun; düşme hassasiyeti olan çocuklarla çalışırken veya ebeveynlik yaparken hatırlanması gereken en önemli şey şudur: "Çocuklar yere değil, boşluğa düşmekten korkar."
Bu yüzden her zaman en önemlisi, çocuk düştüğünde sadece kaldırmak değil; onunla birlikte o yerde kalabilmektir.
Fotoğraflar: iStock