Semiramis Pekkan'la Zamana Yolculuk

Üç farklı kuşaktan üç ayrı karakter ortak bir duyguda, aynı görsel dilin içinde buluşuyor. “Hayat Tek Bir Çerçeveye Sığar mı?” sergisinin yaratıcısı Mimar Mahmut Anlar'ın özgün fikri Berk Kır'ın objektifiyle çok katmanlı bir figürü mercek altına alıyor. Ve başrolde Semiramis Pekkan!

YAZAR: Filiz Şeref Kulu
ABONE OL
25 Haziran 2025 Çarşamba 17:23 | Son Güncellenme:
27 dakika okunma süresi
Semiramis Pekkan'la Zamana Yolculuk

İkonik tavrıyla sanat dünyasında her zaman farklı bir yerde konumladığımız Semiramis Pekkan, "Oğluma bırakacağım belki de en gerçek miras bu" diyerek anlatıyor sergiyi. Bir serginin öznesi olmak muhakkak bambaşka bir kapı aralıyor insanın hayatında. Tüm filtrelerinden sıyrılmış bir Semiramis Pekkan var şimdi karşımızda. "Her karede başka bir yönümle tanıştım. İlginç bir şekilde, hem tanıdık hem de yabancı hissettim" diyor kendisi de. Bu özgün sergi fikrinin yaratıcısı ise tasarımcı Mahmut Anlar. Fotoğrafçı Berk Kır ve Semiramis Pekkan'ı bir araya getiren de kendisi. Ardından Galeri Siyah Beyaz'ın ikinci kuşak temsilcisi Sera Sade ile güçlerini birleştirerek hepimizi bir zaman kapsülüne davet ediyorlar. GeoGallery ve Galeri Siyah Beyaz iş birliğiyle 31 Temmuz'a kadar görülebilecek "Hayat Tek Bir Çerçeveye Sığar mı?" sergisinin kahramanlarıylayız.

Mahmut Anlar

Sergi fikri doğmasıyla birlikte nasıl bir hayale kapıldınız?

Sergi fikri bana ait. Yaklaşık 1,5 yıl önce GeoGallery'i açarken, antika ya da eski çerçeveleri kesip biçip farklı malzemelerle harmanlayarak tasarladığım çerçeveler büyük ilgi gördü. İlk seride Paris'ten satın aldığım David Bowie hologramlarını kullanmıştım. Yeni serideyse, aklımda hem bizden bir stil ikonunu hem de bir Türk fotoğraf sanatçısının eserlerini bu çerçevelerle buluşturmak vardı. Uzun süredir takip ettiğim ve eserlerine hayranlık duyduğum Berk Kır'a bu projeyi anlattım; o da çok heyecanlandı. Fotoğraflarda yer alacak Türk ikonunun kim olacağı konusunda uzun süre düşündüm. Sonra bir akşam, Bodrum'da sevgili arkadaşım Semiramis'le yemek yerken bir anda fark ettim... Bazen en yakındakini göremiyorsun. O an ona dönüp "Evet, sensin!" dedim ve projeyi anlattım. O da "varım" deyince, bu serüvenin ilk adımları atılmış oldu.

Mimari bakış açınız ile fotoğraf sanatını ve Semiramis Pekkan gibi ikonik bir figürü aynı kurguda buluşturmak nasıl bir deneyimdi?

Açıkçası başlangıçta fotoğraflar önemliydi ve bu konuyu tamamen Berk'e bıraktım. Hatta Semiramis'le ilk buluşmalarında ben yoktum. Ancak ikisi de sonrasında beni arayıp aralarındaki enerjinin ne kadar güzel olduğunu anlattığında, bu üçlünün tamamlandığına inandım. Farklı jenerasyonlardan geliyor olabiliriz ama ruhlarımız, dünya görüşümüz ve vizyonumuz tamamen örtüşüyor. Bu farklı kuşakların aynı hedefte buluşması, inanılmaz keyifli bir çalışma ortamı yarattı. Sonuçta, her birinin edisyonu olmayan 10 adet sanat eseri ortaya çıktı.

Bu serginin bir kahramanı daha var, Siyah Beyaz Galeri'nin ikinci kuşak temsilcisi Sera Sade ile iş birliği yaptınız...

GeoGallery'i bir tasarım galerisi olarak açtık; dolayısıyla bir sanat galerisi değiliz. Böyle bir serginin organizasyonu, bizim uzmanlık alanımız değil. Ancak galeriyi açarken, bu tür sergilerin hayalini hep kurmuştuk. Bu noktada işin ehliyle iş birliği yapmanın çok daha doğru olacağına inandık. Sera, Siyah Beyaz Galeri'nin ikinci kuşak temsilcisi. Ankaralı bir çevrem olduğu için ailesini yakından tanıyorum. Gerek vizyonları, gerek temsil ettikleri sanatçılarla Ankara'da haklı bir ünleri var. Siyah Beyaz'la iş birliği yapmak bizim için ideal bir eşleşmeydi ve yollarımız bu vesileyle kesişti.

Sanat her zaman görünenden çok daha fazlasıdır. Bize görünenin ötesinde ne sunuyorsunuz? Bu üçlü iş birliği sürecinde sizi en çok şaşırtan veya besleyen şey neydi?

Bu soruyu, tasarladığım çerçevelerin ardındaki fikirle yanıtlamak isterim. Orada aslında hayatları anlatmaya çalıştım. Çünkü bazı kişilikler vardır ki, hayatları tek bir çerçeveye sığmaz. Semiramis de onlardan biri. O kadar çok yönlü ki... Berk, Semiramis'i çok farklı açılardan ele aldı. Onun gözlerinin arkasındaki derinlikleri yakaladı. Semiramis de tüm filtrelerini kaldırarak, kendini Berk'in objektifine teslim etti. Biz, özetle, birbirimizden beslendik.

Berk Kır

Sergi fikri ilk duyduğunuzda sizi nasıl bir hayale yönlendirdi?

Projeye dair ilk sohbetler bende bir sıcaklık ve merak uyandırdı. Daha en başında, zihnimde beliren fotoğraflar bugünkü serginin temelini attı diyebilirim. O yüzden süreç boyunca hayal ettiğim şeylerden çok uzaklaşmadım. Kendi halinde ama içten bir dünyanın peşindeydim. Bu haliyle, ortaya çıkan işler de hayalini kurduğum şeye oldukça yaklaştı.

Özgün ve farklı işler sanatın doğasında olsa da ikonik bir isimle çalışmanın motivasyonu farklı olmalı...

Her şeyden önce bu proje hayatıma çok kıymetli bir insan kazandırdı. Fikir henüz yeni yeni şekilleniyorken Semiramis Hanım'la bir kahve içmek üzere buluştuk. O buluşmada yaptığımız derin ve uzun sohbet, bu işin mümkün olabileceğine dair ilk gerçek kıvılcımı yaktı. Onunla kurduğum bağ, üretim sürecine hem güven hem de içtenlik kattı. Şükrederim ki motivasyonunu kendi neşesinden alan biri olarak yaşıyorum bu dünyada. Bu projeyle birlikte yalnız olmadığımı, bir şeyleri doğru yaptığımı ve doğru yerlere temas ettiğimi hissettim. Bu his, hem işin kendisinde hem de sonrası için taşıdığım enerjide belirleyici oldu.

Semiramis Pekkan isminin yanı sıra sergiyi sizin için değerli kılan ne? Bu sergi diğer işlerinizden hangi nitelikleriyle hangi noktada ayrılıyor?

Semiramis Pekkan gibi ikonik bir figürle çalışmak elbette heyecan vericiydi; ama bu çekimleri benim için esas anlamlı kılan şey, onunla kurduğumuz diyalog ve bu diyalogdan doğan açıklık oldu. Fotoğraflarda sadece Semiramis Pekkan'a değil, Semiramis'e dair daha derin, zamana yayılmış bir içgörüye tanıklık ediyoruz. Bu çalışmada görünmeyene dair bir görünürlük yaratma çabası vardı ve bu, pratiğimin temel taşlarından biri. Ancak projenin diğer işlerimden ayrılan yönü, üç farklı kuşaktan üç ayrı karakterin -Mahmut, Semiramis ve ben- ortak bir duyguda, aynı görsel dilin içinde buluşmasıydı. Genelde tek başıma düşünen ve üreten biri olmama rağmen bu proje, beni daha çok karşılıklı düşünmeye, yani bir tür görsel uzlaşıya yönlendirdi. Bu çoğulcu yapı içinde hâlâ kişisel olanı, sessiz ama güçlü olanı duyurmak; işte bu, projeyi benim için özel kılan şeydi.

"Hayat tek bir çerçeveye sığar mı?" sorusuna bu sergi ile aslında siz nasıl bir yanıt veriyorsunuz?

Serginin ismi Mahmut Bey'den geldi. Kurguladığı çerçeveler, aynı formu yineleyerek yerleştikleri mekânda kimi zaman genişleyen, kimi zaman daralan fragmanlar oluşturuyordu. Bahsi geçen çerçeveler fotoğraflardan sonra ortaya çıktı. Yani görüntüler, serginin hem çıkış noktası hem de yön belirleyicisi oldular. Sergide, hayatının pek çok yönünü kamusal alanda göstermiş bir figürün daha az görünür, daha kırılgan ya da zaman isteyen yanlarına eğiliyoruz. Bu noktada sergi, "Hayat tek bir çerçeveye sığar mı?" sorusuna dolaylı ama güçlü bir yanıt veriyor. Her fotoğraf bir fragman; bütünün parçası ama kendine ait bir zaman ve anlam taşıyor. Tek bir çerçeveyle yetinmeyen, çoğul ve katmanlı bir anlatım öneriyor. Bu yüzden sergi, hem biçimsel olarak hem de içerik açısından hayatın tekil bir temsilinin mümkün olmadığını, aksine çoğul bakışlara, tekrar tekrar bakmaya açık katmanlara ihtiyaç duyduğunu ima ediyor.

Herkesin aşina olduğu bir yüz üzerinden izleyiciyi bilinmeyene davet ediyor olmak cesur bir yaklaşım. İzleyiciye yeni bir bakış açısı sunmayı nasıl başardınız?

Bu; benim için estetik bir tercih değil, aynı zamanda düşünsel bir öneriydi. Tanıdık olanı yeniden çerçevelemek, çoğu zaman o yüzün kendisinden çok, ona nasıl baktığımızı sorgulamak anlamına geliyor. Bu noktada mesele, tanıdık olanı yabancılaştırmak değil; aksine, bildik olanın içinde saklı duran kırılmaları, çatlakları ve sessiz anlam kaymalarını görünür kılmaktı. İzleyiciyle aramda kurduğum ilişki, tek yönlü bir anlatım yerine birlikte bakmayı önceliyor. Fotoğraf, benim için yalnızca bir temsil aracı değil; aynı zamanda bakışın nasıl kurulduğunu, neyin görülür kılınıp neyin dışarıda bırakıldığını sorgulayan bir alan. Bu yaklaşım sayesinde, izleyicinin yalnızca dışarıdan bakan bir göz olmasını değil, görüntüyle düşünsel bir diyaloğa girmesini hedefliyorum. Yeni bir bakış açısı yaratmak, çoğu zaman "göstermek"ten çok "beraber bakmak"la mümkün oluyor. İzleyici kendi algısını yeniden kurarken, ben de üretim sürecinde dönüşmeye devam ediyorum.

Çekim süreci nasıldı peki? Kilyos'ta yaptığınız çekimde kış güneşi fonunuzdu. Spontane gelişen, planlamadığınız, sürpriz anlar yaşandı mı?

Aslında süreç oldukça kontrollüydü, bu yüzden çok beklenmedik bir şey yaşanmadı. Yapay ışık kullanmadığım için, kış güneşini beklediğimiz anlar oldu ve bu başlı başına dikkat ve sabır gerektiriyordu. Güneşin hangi saatte nasıl bir keskinlikte vuracağını bilmek önemliydi; bu yüzden biraz titiz davrandım. Belki de en etkileyici olan şey, ışığın tam hayal ettiğim gibi düşmesiyle birlikte ortaya çıkan o durgun ama güçlü atmosferdi.

Semiramis Pekkan

Bu sergi fikri size söylendiği ilk an nasıl bir hayale kapıldınız?

Aslında Mahmut'un ilk projeyi anlatımıyla başladı her şey ve o an anladım ki bu sadece bir portre değil, bir anlatı olacaktı. Hayalim, hem kendime hem izleyiciye bir yaşanmışlık yolculuğu armağan etmekti.

Enerjiniz hep çok güzel. Peki çekimler sırasında nasıl bir enerjiye kapıldınız? Nasıl bir ruh hali içindeydiniz? Neydi aslında yansıtmak istediğiniz?

Çok rahattım. Berk'in kadrajına güvendim, Mahmut'un yaratıcılığına teslim oldum. Kendimi kontrol etmeye çalışmadan, sadece anın içinde kaldım. Ne yapacağımı düşünmek zorunda kalmadım; o an, hissettiklerim neyse onu filtrelemeden yansıttım ve bu da farklı anlardaki duygularımı dışa yansıtmamı sağladı.

Bu sergi süresince, kendinizi yeniden keşfettiğiniz anlar oldu mu?

Kesinlikle. O karelerde yılların Semiramis'ini gördüm ama her defasında başka bir ifadeyle, başka bir hikâyeyle. Yüzümün, yaşadıklarımı nasıl taşıdığını fark ettim. Sadece geçmişi değil, bugünü ve belki de hiç fark etmediğim bir geleceği de barındırıyordu bakışlarım.

Bunca yıllık sanat kariyerinin ardından, sanatın farklı bir yüzüyle, farklı bir ilham kaynağı olarak anılmak nasıl bir his?

Kelimelerle anlatması kolay olmayan bir his. Kendime bir başka aynadan bakmak gibiydi bu. İlham olmak gibi bir niyetle değil, tamamen ilham almak için başladım. Ama yolun sonunda, izleyiciden gelen yorumlar, bu serginin başkalarına da ilham olabileceğini fısıldadı bana.

Projenin sizde uyandırdığı duyguları nasıl tarif edersiniz?

Bu proje, kendi hikâyemi bir başka kuşağın gözünden duymaktı aslında. Farklı yaşlardan ve dünyalardan üç insan olarak bir araya geldik ama bir noktada aynı dili konuşabildik. Bu, sadece bir sanat projesi değil; nesiller arası bir duygu köprüsüydü benim için. Oğluma bırakacağım belki de en gerçek miras bu; yalnızca geçmişle değil, bugünle ve duygularımla yüzleştiğim bir zaman kapsülü.

Kendinizi sergide gördüğünüz an neler hissettiniz?

İlginç bir şekilde, hem tanıdık hem de yabancı hissettim. Her karede başka bir yönümle tanıştım. Kimi zaman güçlü, kimi zaman kırılgan, kimi zaman derin düşünceli ama hepsi bendim.

Hayatınız tek bir çerçeveye sığdı mı?

Belki bir hayat değil ama bir insan, bir ânın içinde var olabiliyor. O çerçeveye sığan sadece bir görüntü değil, bir duygu, bir bakış, geçmişin izleri... Ve bazen o tek kare, insanın kendine dair unuttuğu bir şeyi hatırlatıyor. O yüzden belki hayat sığmaz ama hayatın özü bir karede yakalanabilir.

YouTube videolarınız ile de son dönemde öne çıkıyorsunuz. Sosyal medya ve dijital dünya sizin için ne anlam taşıyor?

YouTube videoları benim için sadece dijital üretim değil; başka bir anlatım biçimi. Sosyal medya ise artık duyguların paylaşım alanı oldu. Samimi kaldığınız sürece dijital dünya da bir nevi dostlarla buluştuğunuz bir mecra olabiliyor.

Sera Sade

Böyle özel bir çalışmanın parçası olmak sizin için nasıl bir deneyimdi?

Galeri Siyah Beyaz olarak yurt içi ve yurt dışında çeşitli iş birlikleri gerçekleştiriyoruz. Farklı mekanlarda farklı alanlardan kişiler ve kurumlarla ortaklaşıyoruz. Disiplinler arası iş birliklerini çok önemsiyoruz. Çünkü bu iş birliği ve kolektif hareket etme halinin Siyah Beyaz'ın kurulma hikayesine kadar giden bir süreci var. Birlikte çalıştığımız sanatçılar, bar ve ekiple bir bütün oluyor Siyah Beyaz. GeoGallery ile de böyle bir iş birliği yaptık.

Sergiye dair sizi en çok ne heyecanlandırdı?

Bir mimar, bir fotoğraf sanatçısı ve Semiramis gibi bir figürle çalışmak çok heyecanlıydı. Gerçek anlamda bir ekip çalışması oldu.

Sizi en etkileyen kare hangisi?

Gerçekten hepsi ayrı ayrı çok etkili. Ama ben en çok "Teğet" isimli çalışmadan etkilendiğimi söyleyebilirim.

Etiketler: sergi, galeri, röportaj

EN ÇOK OKUNANLAR

Anim'in Renkli Dünyası Bodrum'da
Anim'in Renkli Dünyası Bodrum'da

Anim'in Renkli Dünyası Bodrum'da

1 dakika okunma süresi
2025 Yazının Sürpriz Çiftleri
2025 Yazının Sürpriz Çiftleri

2025 Yazının Sürpriz Çiftleri

1 dakika okunma süresi
Kyoto'da Zamanın Yeni Yorumu
Kyoto'da Zamanın Yeni Yorumu

Kyoto'da Zamanın Yeni Yorumu

1 dakika okunma süresi
Kilo ve Marka Zorbalığı
Kilo ve Marka Zorbalığı

Kilo ve Marka Zorbalığı

6 dakika okunma süresi
İstanbul'dan İlhamla: Anim X Nocturne
İstanbul'dan İlhamla: Anim X Nocturne

İstanbul'dan İlhamla: Anim X Nocturne

1 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

Burcu Kutluk ile Doğayla Uyumun ve İçsel Dönüşümün Yolculuğu
Burcu Kutluk ile Doğayla Uyumun ve İçsel Dönüşümün Yolculuğu

Burcu Kutluk ile Doğayla Uyumun ve İçsel Dönüşümün Yolculuğu

Konstantinos Argiros'un İlk İstanbul Konseri Heyecanı
Konstantinos Argiros'un İlk İstanbul Konseri Heyecanı

Konstantinos Argiros'un İlk İstanbul Konseri Heyecanı

Samimiyeti Ve Koton Koleksiyonuyla Yakaladığı Uyumla Çok Gerçek: Sibil Çetinkaya
Samimiyeti Ve Koton Koleksiyonuyla Yakaladığı Uyumla Çok Gerçek: Sibil Çetinkaya

Samimiyeti Ve Koton Koleksiyonuyla Yakaladığı Uyumla Çok Gerçek: Sibil Çetinkaya

Güzellik Dünyasının İlham Veren Gecesi
Güzellik Dünyasının İlham Veren Gecesi

Güzellik Dünyasının İlham Veren Gecesi

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: Min
Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: Min

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: Min

Zamansız Tavrın İzinde: Şebnem Çapa
Zamansız Tavrın İzinde: Şebnem Çapa

Zamansız Tavrın İzinde: Şebnem Çapa

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: OYE
Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: OYE

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: OYE

İlker Topdemir ile Özgürlük ve Keşif Üzerine
İlker Topdemir ile Özgürlük ve Keşif Üzerine

İlker Topdemir ile Özgürlük ve Keşif Üzerine

Esma Dereboy ile Zamana Dokunan Sofralar
Esma Dereboy ile Zamana Dokunan Sofralar

Esma Dereboy ile Zamana Dokunan Sofralar

Gastronomi, Sanat ve Alışverişle Şekillenen Bir Bodrum Hikayesi
Gastronomi, Sanat ve Alışverişle Şekillenen Bir Bodrum Hikayesi

Gastronomi, Sanat ve Alışverişle Şekillenen Bir Bodrum Hikayesi

Stilin Kalbine Yolculuk: Selma Çilek Çiftçi
Stilin Kalbine Yolculuk: Selma Çilek Çiftçi

Stilin Kalbine Yolculuk: Selma Çilek Çiftçi

Dijital Dünyada Samimiyetin Peşinde: Ecem Dilan Köse
Dijital Dünyada Samimiyetin Peşinde: Ecem Dilan Köse

Dijital Dünyada Samimiyetin Peşinde: Ecem Dilan Köse