Yaklaşık 20 yıl önce attığı ilk adımların önce bir farkındalık uyandırması, ardından da onu bu alanlarda derinleşmeye götürmesi hayatında çok farklı bir sayfa açmasına önayak oluyor... "Yani yolun özü bir arayış değil, bir ihtiyaçtı" diyor Burcu Kutluk süreci anlatırken. Doğayla yakın temasta yaşamayı seçen, zihinsel sağlığı ve bireysel egemenliği öncelikleri arasına alan, günlük ritüelleri hayatının omurgası haline getiren, kendi içinde tutarlılığı, yani özüyle sözünün bir olması hâlini hep korumaya çalışan bir kadın var karşımızda.
Wellness son yıllarda sıkça karşımıza çıkan bir kelime. Senin için wellness'ı popüler olmaktan öteye taşıyan, hayatına gerçekten tesir eden etken ne oldu?
Benim için bu bir ihtiyaçla başladı. Bugün "wellness" çatısı altında konuşulan pek çok konu, aslında yıllar önce kendimi daha iyi anlamak, daha çok sevmek ve daha iyi yaşamak için aldığım eğitimlerin, katıldığım seansların ve atölyelerin doğal bir sonucu. Yaklaşık 20 yıl önce attığım ilk adımlar, önce bir farkındalık uyandırdı, ardından da beni bu alanlarda derinleşmeye götürdü. Yani yolun özü bir arayış değil, bir ihtiyaçtı.
Yaşam tarzında yaptığın değişiklikleri ve bunların hayatına yansımalarını kısaca anlatır mısın?
Her dönem farklı ihtiyaçlarla şekillense de, zamanla değişmeyen bazı temel önceliklerim oluştu. En önemlisi doğayla yakın temasta yaşamayı seçtim. Zihinsel sağlığı ve bireysel egemenliği önceliklerim arasına aldım. Günlük ritüeller hayatımın omurgası haline geldi. Kendi içimde tutarlılığı, yani özümle sözümün bir olması hâlini hep korumaya çalıştım. Kırılganlığımı ifade edemediğim ortamlardan, sağlığıma iyi gelmeyen insanlardan uzaklaştım. Kendi yoluma, başkalarının ne diyeceğinden bağımsız sahip çıkmayı öğrendim. Yalnız kalmaktan kaçmak yerine, o alanda kalıp derinine inmeyi, sevginin dili olarak sınır koymayı, bağımlı ilişkilerden özgürleşmeyi, gerektiğinde uzaklara gitmeyi ve yeniden başlamayı hayatın bir parçası haline getirdim. En büyük dönüşümüm, otoriteyi dışarıda değil, içeride tanımlamak oldu.
Bütünsel farkındalık senin için ne demek?
Bütünsel farkındalık, fizikselin ötesinde dev bir dünyanın daha olduğunu bilmek ve yaşarken bunu dahil etmek demek. Bedensel varlığımızın bu muazzam doğanın bir uzantısı olduğunu idrak etmek; doğanın ritmine uyum sağlayarak yaşamayı seçmek ise ruhsal huzurun ve gerçek mutluluğun anahtarı bence.
"Children of the Earth" doğa ve insan arasındaki uyumu vurguluyor. Seni bu oluşuma iten neydi?
Kızım Arven'in doğumu. Onunla birlikte anneliğe adım attığımda, doğal doğumu gerçekleştirebilmek adına Türkiye'de gösterdiğim çaba, insan bedeninin ve özellikle kadın bedeninin ne kadar mucizevi bir tasarıma sahip olduğunu bana bir kez daha gösterdi. Doğaya uyumlu yaşadığımızda, bedenimiz de, ruhumuz da en doğal hâliyle kendi ritmini buluyor. Bu anlayış, "Children of the Earth" fikrini doğurdu.
Düzenlediğin kamplardan bahseder misin?
Bu kamplar, yıllar içinde başta yoga olmak üzere bana en iyi gelen araçların, deneyimlerin ve dönüşümlerin bir özeti gibi. Başta sadece paylaştığım, aktardığım bir alan olarak başladı, ama katılımcıların geri bildirimlerinden sonra bu çalışmaların aslında gerçek birer dönüşüm alanı olduğunu fark ettim. Son üç yıldır çoğunlukla Koh Phangan ve Bali'de düzenliyorum inzivaları. Yol arkadaşlarım olan değerli eğitmenlerle birlikte yine yoga başta olmak üzere pek çok holistik yöntemle katılımcıların kendi içsel engellerini fark etmelerine, dönüşüm süreçlerine ve doğal coşkularını hatırlamalarına destek olan bir alan açıyoruz. Ve bu süreç hep karşılıklı bir alışverişe dönüşüyor.
Bu konuda deneyimlediğin ve tavsiye edebileceğin rotalar neler?
Koh Phangan şu an için favorim. Hem profesyonel eğitmenler açısından hem de frekansı bakımından dönüşüm için mükemmel bir yer. Bali çok özel bir enerjiye sahip ama kalabalık ve hareketli olduğu için iyi organize olmak önemli. Türkiye'de ise şu anda birlikte çalıştığım AHAMA; hem doğası hem de sunduğu wellness programlarıyla gerçek bir vaha.
Tulum senin için nasıl bir deneyim oldu?
Tulum da çok özel. Özellikle son katıldığım "Restaura Festivali" benim için dönüm noktasıydı. Doğal doğum üzerine yazdığım kitap ve doula kimliğimle davet edildim. Festivalin bu seneki teması "yeniden doğuş"tu. Amazon'dan gelen şamanlarla, psikologlarla, şifacı ses sanatçılarıyla üç ayrı platformda yer almak büyük bir onurdu. Dişil enerjinin ifadesi için farklı disiplinlerden seslerin bir araya gelmesi ilham vericiydi.
Zamanı unuttuğun, kendini bulduğun bir an oldu mu? O anda ne fark ettin?
Çok oldu. "Burcu"yu unuttuğum, yani zihnin tanımladığı kimliğin dışına çıktığım anlar... Karakter olarak yarattığım şekilden uzaklaşıp sıfatsız, şekilsiz var olma hali... Pek çok deneyimde yaşadım, yaşıyorum. Hatta sıklıkla bu state'te hissediyorum kendimi artık. O 'an'da fark ettiğim genelde aynı, maskelerin üzerimizde ne kadar gereksiz bir ağırlık yaptığı.
Bir yolculuk insanı gerçekten değiştirebilir mi, yoksa dönüşüm içeride mi başlar?
İkisi de. İçimizde sınırsız bir potansiyel var. Bazen tek ihtiyacımız olan, onu hatırlatacak bir ortam. O yüzden retreat'ler bu kadar güçlü dönüşüm yaratıyor. Tüm çalışmalarımız aslında sinir sistemi ve zihin yapısını desteklemek üzerine kurulu.
Ruhunu ararken valizine neleri koymamayı öğrendin?
Başkalarının düşüncelerini. Çoğunluğun kararlarını. Fazlalıkları. Kaçmayı. Zihinsel kalabalığı. İçinde kalmayı. Dünü ve yarını. Endişeyi. Şikayet etmeyi. Dedikoduyu. Düşük frekansları.
Hayatında dışarıda arayıp içeride bulduğun ne oldu?
Kabullenilme. Güven. Sadakat. Sevgi. Yaratıcılık. İlham. Aşk. Tamamlanma hissi.
Bu yolculuklarda seni en çok mutlu eden ve en çok zorlayan şeyler neler?
Bırakmak, bazı duyguların içinden geçmek ve zaman kavramı zorlayanlar... Mutlu edenler; giderek kendimle kurduğum ilişkinin kuvvetlenmesi, sinir sistemimi tedavi etmemin başarısı, iç denge ve kuvvet artışı, iletişimimin kuvvetlenmesi, iç huzuru, barış, kendime olan sevgi ve saygımın derinleşmesi.
"Children of the Earth" inzivalarına katılan katılımcılarda gözlemlediğin en güçlü dönüşüm ne oluyor?
Kendilerini yeniden hatırlamaları. Ve o hatırlayışla birlikte "Ben ne zaman kendimden uzaklaştım?" sorusunu sormaları. İşte o anda genelde bir karar veriyorlar. Ve bu karar, dönüşümün başladığı an oluyor.
Tayland'da doğayla iç içe yaşamanın sana öğrettiği en kıymetli yaşam dersi nedir?
Dişil enerjiyle, yani doğanın ritmiyle uyumlu yaşamak sinir sistemimizin en çok sevdiği şey. Ve iyi çalışan bir sinir sistemi, hayat yolunda önünü açıyor. Sistem yorulursa, hayat da zorlaşıyor.
Senin "ikigai"n, yani sabah uyanma nedenin nedir?
Öncelikle kendime saygı duyduğum, hayatla aramda sevgi dolu bir bağ olduğunu hissetmek. Kendime karşı dürüst olmak. Bir anne olarak elimden gelenin en iyisini yapıyor muyum? Öğrendiklerimi hayata aktarıyor muyum? Hâlâ neşeyle öğreniyor muyum? Bunlar benim için önemli sorular. Sözümle eylemim hâlâ uyum içinde mi? Hayatıma dışarıdan değil, içeriden mi bakıyorum? Bunlara "evet" diyebildiğim sabahlar, benim 'ikigai'm.
Şehir yaşamında da bütünsel farkındalık mümkün mü?
Mümkün ama daha fazla bilinç gerektiriyor. En önemlisi, düzenli olarak doğaya kaçmak. Şehir hayatı uyaranlarla dolu; bu yüzden dikkatli olmak gerek. Sabahları telefon yerine kendine zaman ayırmak, küçük ritüeller oluşturmak, meditasyonu hayatın temeline yerleştirmek çok önemli. Yatmadan önce o gün yaşananlara teşekkür etmek bile fark yaratır.
Bu sohbetten sonra "Bu yaz inziva var mı?" soruları gelecektir...
Yaz boyunca Göcek Günlüklü Koyu'ndaki AHAMA'da olacağım. Yaz sonunda ise Tayland ve Bali'de gerçekleştireceğimiz yeni retreat'ler için detayları paylaşmaya başlayacağız. Eril/dişil dengesi üzerine bir inziva hazırlığı içindeyiz. Genellikle Şubat ayında oluyor. Önden bilgi almak isterseniz, Instagram'dan bana ulaşabilirsiniz: @burcukutluk
Fotoğraflar: iStock