Kahve tüketim önerileri çeşitli fizyolojik durumlar, hastalıklar, yaş gibi faktörlere bağlı olarak değişir. Örneğin gebeliğin ilk üç ayında kahvenin de dahil olduğu kafein içeren besinlerin sınırlanılan miktardan fazla tüketimi gebelik kaybı riskini artırabilir. Bu nedenle size özel öneriler için lütfen diyetisyeninize danışınız.
Kahve diüretik etki yapar. Yani idrara çıkışımızı artırır. Bu durum eğer yeterli seviyede su tüketilmez ise vücudumuzda çeşitli derecelerde su kaybına (dehidrasyon) neden olabilir. Dehidrasyon, baş ağrılarına, konsantrasyon kayıplarına, spor performansında düşmelere sebep olur. Ayrıca kahve içerisindeki kafeinin adrenalin üretimini artırması dolayısıyla kalp çarpıntısı oluşturabilir.
Beslenme danışmanlığımda 'yasak besin' yaklaşımını kullanmıyorum. Bunun yerine hastalık durumuna bağlı olarak ilgili besin tüketiminin tolere edilebilecek düzeyde alımını ve denge kavramlarını vurguluyorum. Eklenti şeker konusunda da eğer tüketmek isterseniz Dünya Sağlık Örgütü önerisini yani günlük bazda almamız gereken enerji miktarının %5-10 kadarında olacak düzeyde tüketimiyle sınırlandırılmasını öneriyorum. Bu miktarın gramaj olarak hesaplanması bireyin yaşı, boyu, cinsiyeti, hastalık, fiziksel aktivite durumu, fizyolojik stres durumu gibi birçok faktöre bağlıdır.
Not: Eklenti şeker besin içerisinde doğal olarak bulunmayan sonradan eklenilen şekerdir. Süt, meyveler, yağlı tohumlar içerisinde kendilerine özgü doğal bir şeker bulundurur. Bu besinler içerisindeki şekerler eklenti şeker kapsamına alınmaz ve bu şekerlerin besin değeri eklenti şekerden farklıdır.
Bazı araştırmalar, kafeinli veya kafeinsiz kahve içmenin tip 2 diyabet geliştirme riskinizi azaltabileceğini öne sürüyor. Ancak halihazırda şeker hastalığı olan bazı bireyler için yaklaşık 200 mg kafein alımının (240 ml fincan sade, demlenmiş kahve eşdeğeri) kan şekerinin normal seviyelerden yüksek (hiperglisemi) veya düşük (hipoglisemi) olmasına neden olabileceği bildirilmiş. Hipoglisemi de hiperglisemi de istemediğimiz durumlardır.
Kahvenin kan şekerini etkileyebilme mekanizması kahve içerisindeki kafeinin adrenalin üretimini uyarması yoluyladır. Adrenalin üretimin artması reaktif hipoglisemiye (öğün sonrası kan şekerinin düşmesi) neden olur. Bu nedenle kafein alımı hipoglisemi semptomlarını daha kötü hale getirebilir. Günde 1-2 fincan kahvede bulunan kafein alımının bile beyine kan akışını keskin bir şekilde azalttığı 60 yıldan fazla bir süredir kabul edilmiştir. Beyine kan akışının azalması, beyine enerji ulaşımının kısıtlanması demektir. Ek olarak, kafein beyinin enerji kullanımını da arttırır. Bu nedenle, beyinin enerji kullanımını artırmasına karşın beyine ulaşabilecek enerji miktarını azaltması dolayısıyla bireyin nöroglikopeniye duyarlılığını artırabilir.
Not: Genel olarak nöroglikopeni semptomları baş ağrısı, davranış değişiklikleri, görme bulanıklığı, hipotermi (vücut sıcaklığının düşmesi), açlık, kalp çarpıntısı gibi belirtilerdir. Kafein her insanı farklı şekilde etkiler. Şeker hastalığınız varsa veya kan şekeri seviyenizi kontrol etmekte zorlanıyorsanız, diyetinizdeki kafein miktarının sınırlanması için diyetisyeninize danışınız.