Türkiye ve dünyanın çeşitli yerlerinden on üç sanatçı, güncel ve özgün üretimleriyle İstanbul Modern'e anlamlı bir katkıda bulunuyor. Müze koleksiyonunda da yer alan bu sanatçıların bağışladığı yapıtlar gerçekleşecek olan Destek Yarışında sanatseverlerle buluşuyor.
Gala Modern Destek Yarışı'ndaki seçki, Türk sanat tarihine iz bırakmış Erol Akyavaş ve Semiha Berksoy'un nadir bulunan eserlerinin yanı sıra, etkinliğe özel tasarlanmış ya da İstanbul Modern'in 20. yıl coşkusunu simgeleyen çağdaş çalışmaları içeriyor. Geceye özel bir eser üreten Azade Köker bu yılki seçkiye özgün bir derinlik katıyor; İrfan Önürmen, Güneş Terkol, Rasim Aksan ve Renée Levi'nin yapıtları ise müziğin ritmini, sanatın coşkusunu ve kent yaşamının çok katmanlı enerjisini yansıtıyor. İstanbul Modern'de sergisi devam eden Ali Kazma'nın yedi parçalık arşivsel pigment baskı çalışması da bu önemli seçkide yer alıyor. Uluslararası ölçekte tanınan sanatçılardan Thilo Heinzmann ve Danh Vo bağışladıkları özel yapıtlarla katkı sunarken, geçen yıl Art Basel Unlimited'da büyük ilgi gören Antonis Donef, geceye özel hazırladığı yeni kolajıyla seçkiye dahil oluyor.
Ali Kazma, İsimsiz (Işıklı Kutular), 2024Ali Kazma, video ve fotoğraflarında insan faaliyetlerinin arşiv niteliğindeki kaydını tutuyor gibi görünse de, esas olarak fiziksel eylemlerin ardındaki kavramsal anlayışla ilgileniyor. İstanbul Modern'deki "Aklın Manzaraları" sergisinde yer alan "Sumi" (2025) video yerleştirmesinin bir uzantısı olan bu çalışmada, 600 yıldır kaligrafi mürekkebi üreten Japonya'nın Nara kentindeki Kobaien atölyesi konu ediliyor. Sanatçı, "İsimsiz (Işıklı Kutular)" adlı fotoğraflarını, mürekkebin kalitesini test etmek için yapılan bir deneme sırasında çekiyor; tebeşire benzeyen mürekkep suyla yumuşatılıyor ve kalın fırçalarla el yapımı kâğıtlara sürülüyor.
Erol Akyavaş: İsimsiz (Topkapı Dizisi), 2015İslami düşünce geleneğini tasavvufi bir yaklaşımla yorumlayan Erol Akyavaş, sanatında Batı akılcılığı ile Doğulu dünya görüşünü bir araya getiriyor. 1960'lardan itibaren kaligrafik yazı, minyatür mimarisi ve dinî hikâyeleri resim serilerinde işliyor; kadın bedeni ve cinsellik temalı üretimleri ise yaşamı boyunca devam ediyor. "Kadınlar", "Odalar", "Kerhane" ve "İkonlar" serilerinde farklı sembol ve temsil geleneklerini yeniden yorumluyor. Resim kadar fotoğraf da Akyavaş'ın pratiğinin önemli bir parçası. 5.000 parçalık arşivi ve evindeki karanlık odalarıyla fotoğraf üretimini sürekli kılan sanatçının, fotoğraf üzerine resim, kolaj ve çoklu baskı denemeleri, resimlerindeki sürrealist eğilimlerin bir uzantısı olarak görülüyor.
Semiha Berksoy, Otoportre, 1980lerTürkiye'nin ilk kadın opera sanatçısı Semiha Berksoy, sahne sanatları, sinema, edebiyat ve görsel sanatlarda yetmiş yılı aşkın üretimiyle öncü bir figür olarak kabul ediliyor. Operalardaki başroller, annesi ve çevresinden kişiler sanatının ana temalarını oluşturuyor. 1920'lerde Amerikalı oyuncu Colleen Moore'un saç kesimini örnek alan Berksoy, yanaklarına sürdüğü kırmızı allıklarla genç yaşta kendi imajını yaratıyor. Otoportrelerinde bu detaylar ve kakül kesimi, onun özgün betimlemesinin parçası. Yüzü çevreleyen kontür ile arka plandaki küçük karanlık figür arasındaki ilişki, Berksoy'un renkli kişiliği ve içsel çatışmalarının özetini sunuyor.

Güneş Terkol, Arzu Yalayıp Geçti Bandosu, 2010
Güneş Terkol, yakın çevresi ve kişisel tarihinden hikâyeleri, ilişkileri ve toplumsal koşulları yapıtlarına taşıyor. Özellikle kadın karakterlerin günümüz Türkiye'sindeki uyum ve direnç biçimlerini betimliyor. Topladığı malzemeleri dikiş, video, desen ve ses gibi farklı medyalarla işliyor. Uluslararası Çağdaş Sanat Trienali için ürettiği "Arzu Yalayıp Geçti Bandosu" ilk kez İzmir'de eski Austro-Türk tütün deposunda sergilenmiş; İzmir Şehir Müzesi'ndeki araştırmalardan yola çıkarak kent yaşamından izler taşıyan figürler üretiyor.

İrfan Önürmen, KP NO.5, 2015
Sanatçı, desen, resim, kolaj ve heykel çalışmalarında kişisel hafızasının yanı sıra kültürel hafızayı da kullanıyor. Gazete ve dergilerden derlediği görüntü arşiviyle modern şehir kültürü, yaşam tarzı, kimlik ve beden temalarını; iktidar, sermaye ve tüketim kültürü gibi konularla birleştirerek 1990'lardan bu yana sürdürdüğü sorunsallara yeni bakış açıları kazandırıyor. Portrelerinin arka planını bazen mekânla ilgili ipuçlarıyla, bazen boş bırakarak izleyiciyle yalnız yüzleşmeye açıyor.

Thilo Heinzmann, İsimsiz, 2024
Thilo Heinzmann'ın resim pratiği, bu disiplinin sınırlarını genişletme arzusuna dayanıyor. Sanatçı, sunta, strafor, alüminyum, mermer tozu, reçine, kumaş, oje, cam ve pamuk gibi malzemeleri nadir pigmentlerle bir arada kullanarak zengin bir ifade dili geliştiriyor. Her yüzeyi bir deney alanı olarak gören Heinzmann, beyaz zemin üzerine serptiği pigmentlerin uzaktan fark edilmeyen renk geçişlerini, yakından görüldüğünde ortaya çıkan dokusal ayrıntılarla öne çıkarıyor.

Dahn Vo, İsimsiz, 2022
Vietnam asıllı Danimarkalı sanatçı Dahn Vo, küreselleşme, savaş, din, sömürgecilik ve kapitalizmin bireysel ve kolektif kimlikleri nasıl şekillendirdiğini araştırıyor. 2017'de Berlin'in kuzeyinde eski bir tarım çiftliği olan Güldenhof'u satın alarak burayı bir sanat kompleksine dönüştürüyor ve mülkteki tüm bitki örtüsünün envanterini çıkarıyor. Bu günlük benzeri çalışma biçimi, yolculuklarında karşılaştığı çiçekleri fotoğraflamasına kadar uzanıyor. Tek tek türleri belgeleyen bu yaklaşım, bir ansiklopedi veya katalog gibi işlev görerek sanatçının çevresindeki doğal dünyayı öğrenme ve anlamlandırma arzusunu yansıtıyor.

Antonis Donef, İsimsiz, 2025
Antonis Donef'in sanatı, çok dilli ansiklopediler, almanaklar, eski resimler ve antik el yazmaları gibi tarihsel kaynaklardan besleniyor. Sanatçı, bu kaynaklardan elde ettiği fragmanları kesip tuvale yerleştirerek yeni bir bütünlük içinde yeniden kurguluyor. Donef, dolma kalemle yaptığı çizimlerle kolajlarına görsel derinlik katıyor. Döngüsel desenler, tarihsel figürler ve mitolojik öğeler, doğrusal zaman algısını kırarak izleyiciyi düşsel bir dünyaya davet ediyor. Bu çalışmalar, tarih, hafıza ve anlatının doğasına dair eleştirel bir sorgulama sunuyor.

Rasim Aksan, İsimsiz, 2024
Rasim Aksan'ın çoğu kompozisyonu, günlük hayatta gözlemlediği ve fotoğrafladığı karelerden oluşuyor. Geniş görsel arşivinden seçtiği imgelerde öznenin içe dönük, saklı duruşu öne çıkıyor. Parçalı imgeler, izleyiciye çözülmesi güç, esrarengiz hikâyeler çağrıştırıyor. "Yatak Resimleri" serisinden İsimsiz'de ise boş ve düzensiz bir yatak, açık baş lambası, üzerindeki bir kartpostal ve Herbert James Draper'ın İkarus'a Ağıt (1898) sahnesi kadrajda öne çıkıyor. Her sembol, izleyiciyi sorularla baş başa bırakarak resmin gizemini güçlendiriyor.

Renée Levi, Viola 2068, 2014
Renée Levi, resimlerinde renk, biçim ve hareketi hem sezgisel hem de mimari bir yaklaşımla ele alıyor. Mimarlık eğitimi, mekânın yapısal potansiyelini tuvalde yeniden kurgulamasını sağlıyor. Büyük boyutlu çalışmaları, yalnızca bir resim değil, izleyiciyi saran bedensel deneyim alanlarıdır. Canlı renk blokları, yoğun fırça darbeleri ve ritmik kompozisyonlar enerjiyi, duyguyu ve hareketi görünür kılıyor. Levi, çoğunlukla kadın isimleri verdiği resimlerinde, "Viola 2068" gibi yapıtlarla hem kadın ismine hem de Türkçede "keman" anlamına gelen kelimeye gönderme yaparak müzikal bir soyutlama yaratıyor.

Azade Köker, Orkestra, 2025
Azade Köker, göç, kimlik, kadın bedeni, kent ve insan-doğa ilişkisi gibi temaları işleyen disiplinlerarası pratiğiyle öne çıkıyor. Kâğıt kolaj resimleri, kırılgan malzemenin olanaklarını kullanarak biçimsel ve kavramsal katmanlar arasında geçirgen bir alan yaratıyor. Bu katmanlı yapı, estetik bir tercih olmanın ötesinde bellek, kimlik ve mekân üzerine derin bir düşünceyi yansıtıyor. Köker'in Gala Modern için özel olarak ürettiği "Orkestra" adlı kolajında, kadın orkestra üyeleri gecenin eğlence ve kutlamasının adeta lokomotifleri konumunda bulunuyor.

Ahmet Rüstem Ekici & Hakan Sorar, Metamorphosis Mechanica, 2025
Ahmet Rüstem Ekici ve Hakan Sorar, bireysel ve ortak üretimlerinde beden politikaları, toplumsal cinsiyet, arkeoloji ve mimarlık gibi konuları ele alıyor. Yapay zekâ, artırılmış ve sanal gerçeklik ile üç boyutlu baskı tekniklerini kullanan ikili, Gala Modern için yapılan Vespa işbirliğinde ilhamını arkeolojiden alıyor. Rusya'daki Pazırık Kurganı'nda, şamanik gelenek gereği sahipleriyle birlikte gömülen süslü atlar ve üzerlerindeki hayvan motifli dövmeler dikkat çekiyor. Atlar geçmişin binek aracı iken, Vespa motosikletler günümüzün eşdeğeri. Sanatçılar, bu benzerlikten hareketle, bir aracı süsleme ve kişiselleştirme geleneğini çağdaş bir dille yeniden yorumluyor.
Geceye Özel Bir Dönüşüm Hikâyesi
Bu yılki yapıtlar arasında öne çıkanlardan biri de Ahmet Rüstem Ekici ve Hakan Sorar'ın "Metamorphosis Mechanica" adlı çalışması. Vespa kültürüne katkısı kapsamında sağlanan Vespa Primavera 125, artırılmış gerçeklik ve üç boyutlu baskı teknikleriyle bambaşka bir forma dönüştürülüyor. Geçmişle günümüzü bir araya getiren bu üretim, gelenek ile teknolojiyi buluşturarak geceye bir dönüşüm hikâyesi katıyor.
Buluşma İçin Destek Çağrısı
Gala Modern gecelerinde Destek Yarışı'nın yanı sıra müzenin sosyal projelerine katkı sağlamak amacıyla Destek Çağrısıda yapılıyor. 2017 yılından bu yana yapılan çağrılarda bugüne kadar İstanbul Modern'in işitme engelli çocuk ve gençlere yönelik hazırladığı "Sanatın Sözleri", 18-25 yaş arası yaklaşık 20 bin gence her salı ücretsiz müze deneyimi sunan "Genç Salı" ve özel öğrenme gereksinimli 600 çocuk ve gencin sanatla buluşmasını sağlayan "Buluşma" projelerine destek verildi. "Buluşma" projesine bu yıl da destek çağrısı yapılacak.
Müzikle Dolu Bir Gece
Gala Modern'e destek veren sponsorların katkısıyla düzenlenen gecede, Zeynep Özyılmazel'e Ece Dağıstan ve Mert Fırat da eşlik ederek davetlilere müzik dolu anlar yaşatıyor. Party Modern'de ise gece, Arkadyan'ın enerjik sahnesiyle son buluyor.