İstanbul'un kalbinde, göğe uzanan zarif dokunuşlarla inşa edilmiş bir noktada, Boğaz manzarasına nazır yepyeni bir gastronomi deneyimi doğdu. İsmini Akdeniz'in en ferah simgelerinden alan, The Ritz-Carlton, Istanbul'un yeni gurme adresi Limoré hem ruhu hem damağı doyurmayı başarıyor. Lüksün zarafetle buluştuğu bu atmosferde, lezzet tutkunları, İtalya kıyılarının sıcaklığını derinden hissediyor.
Limoré'de konuklar adımını attığı an, başka bir coğrafyaya ışınlanmış gibi hissediyor. Mekanın İtalya'nın farklı bölgelerinden ilham alınarak tasarlanmış menüsü ise tam anlamıyla bir övgü niteliği taşıyor. Özellikle Lombardiya'dan gelen Executive Şef Andrea Cetani'nin dokunuşları her tabakta hissediliyor. Şefin çocukluk anılarından ilhamla hazırladığı lazanya yorumu, taze günlük makarnaları ve Branzino Alla Mugnaia, mekanın yıldızları arasındaki yerini alıyor.
Sıfır atık yaklaşımını benimseyen mutfak felsefesiyle Limoré'de, doğaya duyarlı sofralar kuruluyor. Maydanoz sapları makarna soslarına, limon kabukları ise ferah bir sorbeye dönüşüyor. Bu detaylar, sadece lezzeti değil, hikayeyi de katmanlandırıyor. Limoré'nin içecek menüsü de en az mutfağı kadar etkileyici. Ödüllü sommelier Irene De Feo'nun küratörlüğünde hazırlanan içecek seçkisi de lokal üreticilerden dünya şaraplarına kadar uzanan zengin bir yelpaze sunuyor. Ev yapımı Limoncello ise her yudumda güneşi sofraya taşıyor.
Mekanın dekorasyonu ise başlı başına bir deneyim yaşatıyor. Akdeniz doğasından ilhamla seçilen pastel tonlar, limon ağaçları, İtalyan seramikleri ve dokulu kumaşlar, sofistike ama samimi bir ortam yaratıyor. Şık iç barı ve zarif detaylarla bezeli iç tasarımı, Limoré'yi sadece bir restoran değil, aynı zamanda bir yaşam tarzı haline getiriyor.
45 kişilik kapasitesiyle her konuğuna kendini özel hissettiren bu gizli cennet, İstanbul'un yeme-içme haritasında yeni bir durak olarak son dönemin popüler mekanları arasındaki yerini alıyor. Limoré'yi keşfetmek, adeta İtalya'ya uğramadan Akdeniz'e dokunmak gibi hissettiriyor.