İstanbul Modern Sinema, Portekizli yönetmen Pedro Costa'nın Türkiye'deki ilk ve en kapsamlı retrospektifini düzenliyor. 16-26 Ekim tarihleri arasında izleyiciyle buluşacak "Pedro Costa Hakkında Her Şey" başlıklı program, yönetmenin 40 yıla yaklaşan üretim sürecini bir araya getiriyor.
Costa sineması, geleneksel anlatının sınırlarını aşarak gerçeklik, bellek ve sessizlik arasında bir alan kurar. Yönetmenin filmleri, Lizbon'un kenar mahallelerinde yaşayan Cape Verdeli göçmenlerin hayatlarını derin bir gözlemle aktarır. Uzun planları, neredeyse hiç değişmeyen ışığı ve içe dönük karakterleriyle her sahne, bir tablo kadar durağan ve yoğun bir hissiyat yaratır.
İstanbul Modern Film Küratörü Müge Turan, retrospektifin önemine değinerek şöyle diyor: "Pedro Costa çağdaş sinemanın en radikal auteur'lerinden biri. O gerçekten sinemanın Samuel Beckett'i. Filmlerinde zaman yavaşlar, gerçeklik ve kurgu iç içe geçer; izleyiciye yalnızca izleme değil, deneyimleme imkânı sunar."

Cape Verde'den Lizbon'a geç kalan bir yas törenine gelen Vitalina'nın hikâyesi, kayıp, aidiyet ve direniş üzerine bir ağıt niteliğinde. Costa'nın sinemasal olgunluğunun doruğu sayılan film, ışıkla gölgenin kutsal bir dengesini kurar.

Costa'nın karanlık atmosferinin doruk noktalarından biri. Yine Ventura'nın etrafında şekillenen film, kişisel hafızaları sömürgecilik sonrası travmalarla buluşturur. Gerçek ile rüya arasındaki sınır silinir, mekânlar canlı heykellere dönüşür.

Fransız oyuncu Jeanne Balibar'ın müzikle kurduğu ilişkiye odaklanan bu film, Costa'nın sanatı bir süreç olarak ele alışının en zarif örneklerinden biri. Her prova, bir ritüel; her nefes, bir sinema anına dönüşür.

Fontainhas'ın yıkılışının ardından, sakinlerinden Ventura'nın hayaletimsi gezintileri eşliğinde bir toplumun belleği kayıt altına alınır. Karanfil Devrimi'nin yoksul mahallelerdeki izlerini sürerken, Lizbon'un artık var olmayan bir hâlini ölümsüzleştirir.

Jean-Marie Straub ve Danièle Huillet'nin yaratıcı süreçlerini takip eden film, sinema sanatı üzerine yapılmış en içten ve aydınlatıcı belgesellerden biri. Aynı zamanda bir sanatçı çiftin ilişkisine dair dokunaklı bir portre.

Fontainhas üçlemesinin ikinci halkası olan film, madde bağımlısı Vanda Duarte'nin odasında geçen gündelik bir hayat kesiti sunar. Sabit kamerayla çekilen uzun planlar, görünmez hayatları merkezine alan benzersiz bir gözlemci sinema anlayışını ortaya koyar.

Costa'nın Lizbon'daki Fontainhas mahallesine adım attığı ilk film. Yoksulluk içinde var olmaya çalışan genç bir anne ve sevgilisinin hikâyesi, belgesel ile kurmaca arasında gidip gelir. 1997 Venedik Film Festivali'nde En İyi Görüntü Yönetimi ödülünü kazanan film, yönetmenin sonraki döneminin temelini oluşturur.

Jacques Tourneur'un I Walked with a Zombie filmine göndermede bulunan Lav Evi, hem sömürge geçmişine hem de kimliğin kırılganlığına dair bir alegori kuruyor. Siyah kumlarla kaplı Cape Verde adasında geçen film, Costa'nın görsel yoğunluğunun ve metaforik gücünün erken örneklerinden.

Costa'nın ilk uzun metrajı, Portekiz Yeni Dalgası'nın etkilerini taşırken kişisel bir dilin de başlangıcını işaret ediyor. Siyah-beyaz estetiğiyle öne çıkan film, iki kardeşin yoksulluk, borç ve özgürlük arayışı üzerinden Portekiz'in toplumsal dönüşümüne şiirsel bir bakış sunuyor.

Costa'nın kısa filmleri, yönetmenin deneysel tarafını görünür kılar. Ateşin Kızları'nda belleğin kırılganlığı, Adamımız'da yıkıntıların içinden yükselen sesler, 6 Bagatel'de ise gündelik hayatın küçük anlarındaki şiir yakalanır.