İstanbul'un gastronomi sahnesinde son dönemde "açıldı" haberi bol, fakat gerçekten merak uyandıran yeni mutfak sayısı az. Shvili Georgian Bistro, Kadıköy'deki yeni adresiyle bu kalabalığın içinde durup bakmaya değer bir örnek. Terminal Kadıköy gibi trafiği yüksek, geçişken bir noktada açılması ilk bakışta bir risk gibi görünse de Gürcü mutfağının paylaşmaya dayalı yapısı bu lokasyona şaşırtıcı biçimde uyum sağlıyor.

Shvili, Gürcü mutfağını egzotik bir merak unsuru gibi sunmuyor; tam tersine, onu gündelik ama özenli bir sofraya yerleştirmeyi hedefliyor. Bu yaklaşım, mutfağın doğasına da uygun. Gürcü yemekleri gösterişli tabaklardan çok, cömertlik, denge ve ev hissi üzerine kurulu. Menüye bakıldığında da bu anlayış net biçimde hissediliyor: Pkhali çeşitleri, cevizli soslar, yavaş pişmiş etler ve hamur işleri, "şef dokunuşu" adına aşırı modernize edilmeden servis ediliyor.

Mutfağın arkasındaki isim, markanın global mutfaklarını yöneten Şef Lika Mardaleishvili. Burada önemli olan, tek tip bir uluslararası mutfak standardı dayatmaktan ziyade, Gürcü mutfağının temel kodlarını koruyabilmesi. Khinkali'ler yani dilimize geçen adıyla Hıngel'ler, bu açıdan iyi bir turnusol kâğıdı. Hamurun kalınlığı, iç harcın sulu yapısı ve baharat dengesi doğru kurulduğunda, bu yemeğin neden Gürcü mutfağının simgesi olduğu netleşiyor. "Anne Khinkali" gibi daha eğlenceli yorumlar ise deneyimi hafifletiyor.

Khachapuri (Haçapuri) çeşitleri de restoranın güçlü olduğu alanlardan. Özellikle Adjarian Khachapuri, hamurun dokusu ve peynirin dengesiyle, ağırlaşmadan doyurmayı başarıyor. Burada önemli olan nokta, porsiyonların cömert ama yorucu olmaması. Shvili, bu dengeyi büyük ölçüde tutturmuş görünüyor. Et yemeklerinde ise aceleci olmayan bir mutfak anlayışı hissediliyor; Chashushuli ya da yavaş pişmiş dana yanağı gibi tabaklar, sabırla pişirilmiş olmanın karşılığını veriyor.

Mekânın atmosferi, Terminal Kadıköy'ün hareketli yapısına rağmen şaşırtıcı biçimde rahat. Gürcü mutfağının paylaşım kültürü, uzun masalar ve samimi servisle desteklenmiş. Burası "sessiz bir fine dining" iddiasında değil; daha çok arkadaş grupları, aileler ve kalabalık sofralar için tasarlanmış. Gürcü mutfağının doğası da zaten buna izin veriyor. Yemek, burada bireysel bir performans değil, ortak bir deneyim.

Shvili Georgian Bistro'nun en güçlü yanı, Gürcü mutfağını egzotik bir vitrin olarak sunmaması. Ne fazla nostaljik ne de gereğinden fazla modern. Bu mutfağı ilk kez deneyenler için anlaşılır, bilenler için ise tatmin edici bir çizgide duruyor. Terminal Kadıköy gibi hızlı akan bir noktada, yemeği yavaşlatabilen bir adres olmayı başarması önemli. Bu nedenle Shvili Georgian Bistro, bu hafta "Haftanın Mekanı" olmayı, büyük iddialardan çok, doğru dengeye borçlu. Gürcü mutfağını İstanbul'da gerçekten tanımak isteyenler için, gürültüsüz ama sağlam bir durak.