Mitolojiden Yapay Zekaya: Emre Yusufi'nin Sanat Yolculuğu

Sanatında heykelden dijitale, mitolojiden müziğe uzanan çağdaş bir yolculuğu benimseyen Emre Yusufi, çok katmanlı üretim sürecini ve multidisipliner sanatçı kimliğini günümüz gerçekliğinde yeniden şekillendiriyor.

YAZAR: Cansu Karakuş
ABONE OL
4 Haziran 2025 Çarşamba 16:13 | Son Güncellenme:
20 dakika okunma süresi
Mitolojiden Yapay Zekaya: Emre Yusufi'nin Sanat Yolculuğu

Emre Yusufi'nin sanat pratiği, yalnızca estetik ya da disiplinler arası bir zenginlikten ziyade aynı zamanda saf bir iyimserliğin, üretme coşkusunun ve yaratıcı inancın izdüşümü. Ama son günlerde kendi değişiminin sanatına nasıl yansıdığını en iyi gözlemleyebileceğimiz dönemlerinden birine geçiş yapıyor. Grafik tasarımdan reklamcılığa, müzikten yapay zekâya uzanan yolculuğunda her defasında "yeni ne yapabilirim?" sorusunu kendine soran Yusufi, cevabı hiçbir zaman tek bir alanda aramıyor. Disiplinler iç içe geçiyor, sanat form değiştiriyor ama içindeki o ifade heyecanı hiç değişmiyor. Bu günlerde heykel formundan yola çıkarak dijital karakter tasarımları yapan ve bu karakterlere sinematik bir kimlik kazandırmaya çalışan Emre Yusufi ile üretim pratiğini, güncel kültürle kurduğu bağı, sanatın dönüşümünü ve sanatçının sürekli değişen tanımını detaylıca irdeliyoruz.

Sizi Herkül ile tanıdıktan sonra uzun süredir yeni üretim alanlarına yöneldiğinize dair ipuçları görüyoruz. Ama ilk merak ettiğim, son zamanlarda neler yapıyorsunuz ve yeni bir koleksiyon gelecek mi?

Uzun zamandır zihinsel olarak yorgun bir süreçten geçiyordum ama artık o teaser'ını Instagram'da kimseye bir şey söylemeden paylaştığım yeni işin zamanı geldi. Yeni koleksiyonun ilhamı, aslında bugünün ruh hallerine dair. Eskiden olduğu gibi, güç-mitoloji kullanımı, statik ile denemenin arasındaki ilişki gibi konular üzerinden ilerliyorum. Yani, daha iyi düşüncelerle ortaya çıkan bir iş yapıyorum diyebilirim. Koleksiyonu düşünürken kendimi dünyanın geldiği o vurdumduymaz ruh halinin tam ortasında buluyorum. Şöyle bir şey yaşıyoruz: Sürekli kötü haberlere maruz kalıyoruz ama artık alıştık. Alışınca da "Tamam, bu da geçer, zaten daha kötüsü geliyor" gibi bir kabullenme haline büründük. Anlattığım şeyler negatif olmayacak belki ama karakter olarak işin içinde bir vurdumduymazlık olacak. Heykelde, enstalasyonda ya da diğer formlarda kullandığım karakterler bu tavrı taşıyacak. Çünkü artık her şey rakam oldu. Adet, sayı, istatistik... Ne yaşarsak yaşayalım, bir süre sonra tepkisizleşiyoruz. Her şey bizi daha immün hale getirdi. Yüzümüzde hep o boş gülümseme... İşte bu koleksiyonda da tam olarak o boş gülümsemeyi, o vurdumduymazlığı anlatacağım.

Bu yıl hem sanat hem de kültür tarafında, "iyimser gerçeklik (optimistic reality)" çok konuşuluyor. Siz ise yeni koleksiyonunuzda "vurdumduymaz" bir tavırdan bahsediyorsunuz. Bu biraz gündeme ve Herkül'e ters düşmüyor mu?

Evet, aslında karşıt bir şey bu. Çok yakın gibi dursa da temelde zıtlar. Ama doğru, işlerimde her zaman bir iyimserlik, pozitiflik vardı. Herkül de öyleydi zaten. Güçlü bir figürdü ama yaptığı şeylerde her zaman bir tebessüm bulunuyordu. Bir kahve içiyordu, gözlüklerini takıp selfie çekiyordu... Herkül'ün duruşu da işlerimin genel hali de apolitikti. İnsanlara nefes aldıran, gülümseten işlerdi bunlar. Ama artık o yerden beslenemiyorum. Sanırım ben de bir süredir öyle hissetmiyorum. Yeni koleksiyon da tam olarak bu hislerden doğuyor zaten. Mesela bu koleksiyonda, olası bir Üçüncü Dünya Savaşı'na dair bir iş de var; şişmiş egolara dair ya da iki kardeşin sarılırken, birbirlerine silah dayadıkları bir iş de var. Yani oldukça karışık, yer yer rahatsız edici işler var bu defa. Bunu bilinçli olarak yapıyorum. Çünkü duyarlı bir sanatçı olarak artık eskisi gibi "Boş verip dalgama bakayım" diyemiyorum. "Biri pozitif kalmalı. Bu kaosun içinde biri ilham vermeli, içimizi açmalı" diye hep düşünürüm. Ama galiba artık Emre de orada kalamıyor. Ben de bir geçiş sürecindeyim. Arıyorum diyordum ama galiba buldum.

Peki Herkül'ün bu kadar kabul görmesi bir kahraman arayışına mı yanıt olmuştu? Şimdi geldiğiniz noktada işlerinizde bu kahraman fikrinden uzaklaşıyor musunuz?

Herkül, her anlamda bir güç figürüydü. Sadece fiziksel değil, duruşu da öyleydi. Zaten "Herkül" dendiğinde beraberinde gelen bir güç ve kudret hissi var. Bu bir kahramandı, evet. Ama aynı zamanda bizim yumuşak karnımızdı da. Çünkü hepimiz o güce -bedensel, zihinsel ya da duygusal anlamda- hayranız. Belki adını koymuyoruz ama hepimiz güçlü olmak istiyoruz. Herkül, yapması gerekeni yaptı. Belki insanları kendine aşık etti, belki bir farkındalık yarattı. Ama şimdi geldiğim noktada bu yeni koleksiyonla birlikte kendi yaptığım Herkül'ü, hatta kendimi sorguluyorum. Onu 10 yıldır taşıyan biri olarak belki de "Acaba artık orada değil miyim?" diye soruyorum kendime. Evet, hâlâ ilgiliyim, ama artık başka bir yerdeyim.

Özellikle de geleceğe dair belirsizliklerin arttığı bir dönemde, umut dolu imgeler insanlarla sanatçı arasında nasıl bir alan açıyor sizce?

Burada ince bir çizgi söz konusu. Umut tacirliği yapmamak gerekiyor bence. Her şey çok güzelmiş gibi davranmak bence samimi değil. Sanatçı samimi olmalı diye düşünüyorum. Eğer her şey kötü giderken, her şey güllük gülistanlıkmış gibi işler üretmeye kalkarsak, bu kopukluk yaratır. Sonuçta hepimiz aynı gemideyiz. Sen o geminin içindeyken, dışındaymış gibi davranırsan, o zaman yaptığın iş de sahici olmaktan çıkıyor. Ama tabii bu demek değil ki herkes böyle olmak zorunda. Her sanatçının kendine ait bir dili, ifade biçimi var. Kimisi zaten sürekli pozitif imgeler üretir. Ona da gidip "Bu dönemde bunu yapma" denemez. Ama benim gibi biri için, bu tür imgeleri üretmek bir noktada samimiyetle çelişebilir. Çünkü ben zaten hep "umut" vermeye çalışan biri olmadım. Şimdi, bu kadar belirsizliğin ortasında sahte mutluluklar ve hayali umutlar sunmak bana çok gerçek gelmiyor. Bu da benim yaklaşımım.

Peki kurgusallık, kavramsallık gibi alanlarla ilişkiniz nasıl? Sanatınızı bu düzlemlerde nerede konumlandırıyorsunuz?

Kurgusallığı ve kavramsallığı seviyorum ama bunun bir sınırı olması gerektiğine inanıyorum. Yani bir işin içinde sadece kavramla dolaştığınızda ve o kavram izleyiciye ulaşmadığında, işin anlamı da kaybolabiliyor. Mesela anahtar gibi bir figür düşünün; siz onun anlamını zihninizde biliyorsunuz ama çevresindeki unsurlar bu anlamı yansıtmazsa, izleyici için o sadece bir anahtarlık olarak kalıyor. Ben mümkün olduğunca işin tekniğini bozmadan, mesajı anlaşılabilir kılmak gerektiğini düşünüyorum. Sanatta "kolay anlaşılmak" kötü bir şey değil. Aksine, daha fazla insanla buluşmanın bir yolu. Bir işin kavramsal olmasıyla, anlaşılmaz olması arasında fark var. Her şeyin uçuştuğu bir kurgusal dünya bazen izleyici için bağ kurulamayan bir karmaşaya dönüşebiliyor. O yüzden denge önemli. Teknik olarak güçlü, içerik olarak da erişilebilir işler yapmak hedefim.

Herkül bir distopyada yaşasaydı, hâlâ bu şekilde umut taşımaya devam edebilir miydi sizce?

Muhtemelen "Çok denedim ama olmadı" diyen bir yerden yaklaşırdı. Ama yine de güçlü dururdu. Yani hâlâ hazır, hâlâ ayakta ama biraz da kırılmış belki. "Yine yaparım ama bu kadar oluyor" diyebileceği bir yerden... O hâlâ mücadeleye hazır olurdu, sadece tonu biraz değişirdi.

Floransa'dan İstanbul'a uzanan bir eğitim süreci, içinde reklamcılık ve müzik de olan grafik tasarımdan heykele evrilen bir rota... Bugün baktığınızda bu yolculuk sizi nasıl bir sanatçıya dönüştürdü?

Multidisipliner bir sanatçıya dönüştürdü. Bu kavramı çok seviyorum, ama gerçekten içini doldurabildiğimi de düşünüyorum. Sanatın, tasarımın ve yaratıcı düşüncenin yer aldığı pek çok alanda aktifim. Mesela bir fikrim oluyor, onu dijitale döküyorum, sonra fiziksele taşıyorum; heykelini yapıyorum. Sonra diyorum ki bu üç boyutlu eseri bir mekânın içine yerleştireyim, insanlar onu "gerçek" gibi deneyimlesin. Bunun için yapay zekâyla bir şeyler tasarlıyorum. Sonra diyorum ki, "Bu sahneye bir müzik fena olmaz." E müziğini de ben yapıyorum. Her sürecin içinde yer alıyorum. Normalde bu işleri birçok kişi bölüşerek yapar ama ben hepsine dokunmayı seviyorum. O yüzden de üretmek bana büyük keyif veriyor.

Şu anki üretim sürecinizde geleceğe dönük planlar yaparken özellikle disiplinler arası işler üretmek konusunda hangi adımları atıyorsunuz?

Aslında bu konuda yarı somut adımlar attım bile. Şu anda en büyük hayallerimden biri, kendi sanat eseri olarak yarattığım bir karakteri -ki bu bir mitolojik figür- tam anlamıyla dijitalde canlandırmak. Zaten bu karakter bir fikir olarak doğdu bende. Sonra sevilmeye başlandı. Heykel haline geldi. İnsanlar onu hayatlarının içinde bir figür gibi görmeye başladılar. Spor yaptı, kahve içti, motora bindi, balık tuttu... Yaşayan bir karakter oldu yani. Şimdi hayalim şu; neden bir sanat eserinin yarattığı karakter, bir gün ses bulmasın? Neden dijitalde yaşayan, kişilik kazanan bir karaktere dönüşmesin? Bu karakteri yapay zekâyla geliştiriyorum. Onun dili, kimliği, davranış biçimi üzerine çalışıyorum. Hikâyeler yazıyorum. Belki sinematik bir karakter olacak, belki ilham veren bir figür olacak... Ama özü, bir sanat eseri. Bu fikri taşıyacak sinematografi, müzik, anlatı dünyası için çok sayıda farklı alanı bir araya getiriyorum. Yani evet, "next" dediğim şey, bu. Bir sanat eserinin artık sadece fiziksel bir nesne olmaktan çıkıp, dijitalde kimlik kazandığı; yaşayan, konuşan, anlatan bir karaktere dönüştüğü bir noktaya gitmek istiyorum

Fotoğraflar: Soner Gömleksiz

EN ÇOK OKUNANLAR

SPF'li Makyaj Ürünleri Güneşten Korunmak İçin Yeterli Mi?
SPF'li Makyaj Ürünleri Güneşten Korunmak İçin Yeterli Mi?

SPF'li Makyaj Ürünleri Güneşten Korunmak İçin Yeterli Mi?

6 dakika okunma süresi
Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: Moeva
Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: Moeva

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: Moeva

11 dakika okunma süresi
Louis Vuitton'un Yeni Yüzü Jeremy Allen White Oldu
Louis Vuitton'un Yeni Yüzü Jeremy Allen White Oldu

Louis Vuitton'un Yeni Yüzü Jeremy Allen White Oldu

1 dakika okunma süresi
Robbie Williams, İstanbul'da Hayranlarıyla Buluşuyor
Robbie Williams, İstanbul'da Hayranlarıyla Buluşuyor

Robbie Williams, İstanbul'da Hayranlarıyla Buluşuyor

1 dakika okunma süresi
Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: OYE
Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: OYE

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: OYE

11 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: PSC
Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: PSC

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: PSC

Neslihan Şen ile Çırağan Sarayı'nın Dönüşüm Hikayesi
Neslihan Şen ile Çırağan Sarayı'nın Dönüşüm Hikayesi

Neslihan Şen ile Çırağan Sarayı'nın Dönüşüm Hikayesi

Burcu Kutluk ile Doğayla Uyumun ve İçsel Dönüşümün Yolculuğu
Burcu Kutluk ile Doğayla Uyumun ve İçsel Dönüşümün Yolculuğu

Burcu Kutluk ile Doğayla Uyumun ve İçsel Dönüşümün Yolculuğu

İlker Topdemir ile Özgürlük ve Keşif Üzerine
İlker Topdemir ile Özgürlük ve Keşif Üzerine

İlker Topdemir ile Özgürlük ve Keşif Üzerine

Rosella Karabacak ile Sofraların Ruhuna Yolculuk
Rosella Karabacak ile Sofraların Ruhuna Yolculuk

Rosella Karabacak ile Sofraların Ruhuna Yolculuk

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: Luna B
Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: Luna B

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: Luna B

Zeynep Kartal Tasarımları İçinde Işıldayan Bir Yıldız: Ekin Su
Zeynep Kartal Tasarımları İçinde Işıldayan Bir Yıldız: Ekin Su

Zeynep Kartal Tasarımları İçinde Işıldayan Bir Yıldız: Ekin Su

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: Naive
Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: Naive

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: Naive

Zümrüt Yezdani Kedik ile Disiplin, İlham ve Sürdürülebilirlik Üzerine
Zümrüt Yezdani Kedik ile Disiplin, İlham ve Sürdürülebilirlik Üzerine

Zümrüt Yezdani Kedik ile Disiplin, İlham ve Sürdürülebilirlik Üzerine

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: OYE
Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: OYE

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: OYE

Aslı Pasinli ile Sürdürülebilir Yaşamın Sırları
Aslı Pasinli ile Sürdürülebilir Yaşamın Sırları

Aslı Pasinli ile Sürdürülebilir Yaşamın Sırları

Kahkaha, Deneyim ve Akış: Moshe Aelyon
Kahkaha, Deneyim ve Akış: Moshe Aelyon

Kahkaha, Deneyim ve Akış: Moshe Aelyon