Yaz şehirde de tatil yörelerinde de oldukça renkli, hareketli ve ilham dolu aktivitelerde dolu. Biz bu hafta Marilyn Monroe'nun bahsettiği, dünyayı fethedebilecek kadınların ayakkabılarının izini Bodrum'da sürerken, Kaz Dağları'nda doğanın sanatla iç içe geçtiği bir sergiden ilham alıyoruz. Max Richter'in büyüleyici müziğine nihayet canlı olarak İstanbul'da konuk olurken, yaz günü sinemaya gitme hissi yaratan bir filmle romantik bir aşk hikayesinin içine dalıyoruz. Markus'un efsane BBQ'su ise haftanın bonusu.
"Bir kadına doğru ayakkabıları verin, dünyayı fethedebilir" dediği iddia edilen Marilyn Monroe'nun bahsettiği ayakkabıların izini sürerken yolumuz Bodrum'dan geçti bu kez. Her bir çantası her bir ayakkabısı ile İtalyan zarafetinin ve el işçiliğinin sembolü olmayı başaran Aquazzura, Beymen iş birliğiyle Maxx Royal Bodrum'da yeni bir butik açtı. Büyüleyici bir bahçe içinde konumlanan bu özel butik, tatil atmosferini en iyi yansıtan unsurları da bir araya getiriyor. Mimarisine özellikle dikkat edilmiş ve dalga etkisi yaratan organik hatlarla şekillenirken, tavandan zemine uzanan geniş cam yüzeyler, iç ve dış mekânlar arasındaki sınırları ortadan kaldırarak doğal ışığın mekâna kesintisiz bir şekilde yayılması sağlanmış... O kadar ki; ziyaretçilerine yeşillikler içinde huzurlu, rafine bir lüks anlayışı sunarken iç mekândaki detaylar, kaçış sanatına mimari bir saygı duruşu niteliği de taşıyor. Biliyorsunuz markanın home koleksiyonu da çıkmıştı ve oldukça tatlı parçalarıyla hayatımıza dahil olmuştu. Bu mağazada ise yeni çanta ve ayakkabı koleksiyonunun yanında yeni Aquazzura güneş gözlüğü koleksiyonunu da keşfetme şansını yakalayacaksınız. Bir uğrayın deriz.
Lezzetle, kültürle ve kendinizle anlamlı bağlar kurmanın tam zamanı! Shangri-La Bosphorus, Istanbul daki "Eat, Play, Love" konsepti hayatınızda oldukça renkli anlar yaratabilir; anın içinde olmanın ve yaşamdan keyif almanın değerini yeniden hatırlatıyor. Bu yaz otel misafirlerini keşif, lezzet ve bağ kurma ile örülü, yaşayan bir deneyime davet ediyor. Julia Roberts'ın başrolünde yer aldığı ve bu yıl 15'inci yılını kutlayan ikonik "Eat, Pray, Love" filminden ilhamla hazırlanan yepyeni konsept "Eat, Play, Love" olarak renkli bir fikir olarak hayata geçmiş. Lezzetin (Eat), yaratıcılığın (Play) ve sevginin (Love) öne çıktığı bu üçlü deneyim, duyuları harekete geçiren ve her anı özel kılan bir şehir kaçamağı vadediyor diyebiliriz. İçeriklerine de gelin göz atalım. EAT: Shang Palace'ta Otantik Bir Yolculuk... Gastronomik deneyim, ödüllü restoran Shang Palace'ta başlıyor. Misafirler, restoranın Çinli Dim Sum şefi eşliğinde uygulamalı bir atölyeye katılarak, bu zarif lezzetlerin yapımındaki geleneksel teknikleri öğrenme fırsatı buluyor. PLAY: Işığın İzinde Kendi Hikayeni Tasarla... Yaratıcılık arayan misafirler için, Boğaz manzarası eşliğinde gerçekleştirilen 2,5 saatlik Mozaik Lamba Atölyesi, usta zanaatkârlar eşliğinde İstanbul'un sanatsal ruhunu deneyimleme fırsatı sunuyor. LOVE: Tropikal Bakımlardan Gün Batımına... Chi, the SPA'da tropikal aromaların ve doğanın iyileştirici gücünün öne çıktığı bu yeni spa; duyulara hitap eden bir deneyim sunuyor. Günün sonunda ise teraslı odalarda, Boğaz manzarasında gün batımına karşı özel bir akşam yemeğiyle unutulmaz bir kapanış yapıyorsunuz. Otelin usta şefleri tarafından özenle hazırlanan üç aşamalı menü, Akdeniz'in romantik ruhunu yansıtan rafine tatlar sunuyor -bu zarif atmosfer, anı kutlamak ve bağ kurmak isteyenler için kusursuz bir sahne oluşturuyor.
Uzun zamandır gelmesi dört gözle beklenen isimlerden biri daha bu yaz Türkiye'de. Modern zamanların en sevilen ve en etkili bestecileri arasında şüphesiz Max Richter var. Klasik müzik geleneğini elektronik altyapıyla birleştirerek yarattığı özgün tarzıyla; Neo-klasik aktivist, truva atı veya ikonoklast gibi nice benzetmenin öznesi olan besteci ve piyanist, bu yaz 32. İstanbul Caz Festivali'nde sahne alacak. Shutter Island, Arrival, The Last of Us, The Leftovers, Black Mirror gibi sinema, televizyon ve sahne projeleriyle de tanınan Max Richter'in dijital platformlarda tüm zamanların en çok dinlenen klasik müzik kaydı olan ambient albümü Sleep (2015), "daha yavaş bir yaşam temposu için" bir manifestoydu. Son albümü, zıtlıklar arasında bir uyum arayışının ürünü In A Landscape; elektronik ve akustik, insan ve doğa, yaşamın büyük soruları ve küçük keyiflerini belki de yalnızca müziğin başarabileceği bir huzurla uzlaştırıyor. The Blue Notebooks ile başlayan protesto, In A Landscape ile yerini uyuma bırakıyor. Max Richter, 3 Temmuz Perşembe akşamı Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu'nda, bu iki albümünden bestelerini seslendirecek.
Yazın şehirde kalanlar için İstanbul'a yeni bir soluk getiriyor Upperist. Ve bu yaz, Markus BBQ keyfi bambaşka bir noktaya taşınıyor! The Marmara Taksim Otel'in çatısında, İstanbul'un eşsiz manzarası eşliğinde bir pazar geleneğine ev sahipliği yapan mekan, Maslak Oto Sanayi'nin ortasında başlayan Grand BBQ of Markus serisini 6 Temmuz'dan itibaren yaz boyunca Upperist'in benzeri olmayan atmosferinde İstanbul ile bir araya getiriyor. Markus'un klasikleşen ızgara ateşi, harika müzikler ve Boğaz ile Tarihi Yarımada manzarasını bir arada sunacak olan seride, şehrin en güzel teraslarından birini deneyimleme fırsatı doğuyor.
Yaza, raketten yansıyan serin bir rüzgar olarak çarpan tenis mücadelesi İngiltere'den esiyor. Wimbledon 2025 Tenis Turnuvası başladı ve heyecanımız büyük. Teniste sezonun üçüncü grand slam turnuvası olan Wimbledon'ın Londra'da düzenlenen maçları All England Lawn Tenis Kulübü'nde 138'inci kez ev sahipliği yapıyor. Milli tenisçimiz Zeynep Sönmez'in de ilk kez ana tabloda mücadele ettiği, 30 Haziran - 13 Temmuz arasındaki mücadeleleri TRT Spor Yıldız ekranlarından izleyebilirsiniz. İlk gün gidenler arasında David Beckham her zamanki cool duruşuyla öne çıkan isimler arasındaydı.
Bir festival çiminde, bir kafe terasında, ofise hızlı bir uğramada ya da bisiklet turunda, bir gece kulübünde ya da seyahat sırasında... Hani çantanın olmazsa olmaz bir ürünü vardır ve o çantada durdukça içiniz huzurludur. Hem niteliği hem de şişe tasarımıyla Chanel Beauty, bu yaza damgasını vuracak o ürünü sahneye sürdü. N°1 De Chanel Serum -in-Mist Konsantre Gençlik Serum; ışıltılı kırmızı ambalajıyla tam anlamıyla Chanel tarzını yansıtırken sempatik şişesiyle sizinle her yere gitmeye hazır ve nazır. En güzel yanı son derece hafif olan bu mist; çantaya, cebe ya da avuç içine kolaylıkla sığıyor ve ihtiyaç duyduğunuz her an, tekrar tekrar uygulanabilir özelliğiyle hayat sizi nereye götürürse götürsün eşlikçiniz oluyor. Bilim ve tasarımı bir araya getiren Chanel, ikonik olmaya aday taşınabilir şişesiyle sabahın ilk ışıklarından geceye kadar cildi yatıştırmayı, korumayı ve ışıltısını geri kazandırmayı hedefliyor. Kabarcık şeklinde, arzu uyandıran bir şişeye sıkıştırılan ve kırmızı kamelyanın gücünü ortaya koyan mist; sade hatları ve genç, ışıltılı cildi çağrıştıran dolgun şekliyle, hayatınızın her anında yanınızda olmaya aday. Kampanya yüzlerinden biri olan Vittoria Ceretti ise "sessiz" ama sesi oldukça yüksek çıkan güzelliği, stil tavrı ve duruşuyla kesinlikle son yıllardaki favori modellerimizden biri!
Dijital platformlar yükselişini sürdürürken sinema dünyası da yaz döneminde güçlü yapımlarla oyun alanından çekilmediğinin izlerini belli ediyor. Brad Pitt'in"F1: The Movie" filmi şu sıralar oldukça ses getirirken öne çıkan bir diğer yapım ise "Tam Bana Göre (Materialists)" filmi oldu. Elbette ki yaz günü sinemaya bizi çağıran etkenlerden en önemlisi de bu filmlerin oyuncu kadrosu. Pedro Pascal da son dönemde inanılmaz bir fan kitlesi yaratmış durumda. Oscar adaylı yönetmen Celine Song'un imzasını taşıyan Materialists, hayatını başkalarına eş bulmaya adayan bir çöpçatanın hikayesine odaklanıyor. Dakota Johnson da filmin bonuslarından. Romantik dram, 90'ların sonu ve 2000'lerin başındaki klasik aşk filmleri tadında ancak zamanın ruhunu da yakalayan bir duygusal anlatı sunuyor...
Sanat artık kendine yeni düzlemler buluyor. Sanatı sadece izlemek değil, mekânla ve doğayla birlikte deneyimlemek oldukça keyifli. Bu yaz pek çok otelden sergi haberleri gelirken ve sanat pek çok otelin detaylarında yükselirken Kaz Dağları'nın büyüleyici doğasında da kent sınırlarının ötesine taşınıyor. Keyifli doğası ve konaklama deneyimiyle öne çıkan Simurg Inn; alışılagelmiş kalıpları zorlayan bir deneyim sunan "Walls Embraced" sergisi ile x-ist ortaklığıyla sanatseverlerle buluşuyor. x-ist sanatçılarının eserlerinin yer aldığı seçki, sanatın yalnızca galeri duvarlarıyla sınırlı olmadığını gösteren etkileyici bir kurguya sahip. "Walls Embraced" sergisi; sanatın şehir merkezlerinden çıkarak doğa ve sanat felsefesinin iç içe geçtiği yeni bir bağlamı keşfetmeye davet etmesi açısından da değerli. Sadece izlemek değil, mekânla ve doğayla birlikte sanatı deneyimlemek isteyenler için çağrıda bulunan ve yaz boyu sürecek olan bu özel karma sergi, doğayla iç içe bir mekânda düşündürücü bir serüven vadediyor.