İstanbul, yüzyıllardır doğu ile batının buluştuğu, sofraları, baharatları ve hikayeleriyle dünyanın merkezlerinden biri. Bugün de durum farklı değil: şehir, her ay açılan yeni restoranlarla gastronomi sahnesini canlı ve heyecanlı tutuyor. Ancak Thomas Bühner'in Tersane İstanbul'daki Aliée Istanbul içinde açılan Taste ile sahneye çıkışı, bu zengin tabloya bambaşka bir katman ekliyor. Yalnızca yeni bir restoran değil, uluslararası bir vizyonu, İstanbul'un kozmopolit ruhunu tabaklara taşıyan bir adres geliyor karşımıza.

Thomas Bühner ismini bilenler bilir; Almanya'daki üç Michelin yıldızlı La Vie restoranıyla Avrupa gastronomisinin en yaratıcı şeflerinden biri olarak kabul edilir. Bühner'in İstanbul'a gelişi, yalnızca kişisel bir serüven değil, aynı zamanda kentin gastronomi iddiasına verilmiş güçlü bir cevaptır. Taste, sıradan bir akşam yemeği sunmuyor, alışılmış tabak düzenlerinin ötesine geçen, misafiri şaşırtmayı, düşündürmeyi, hatta tartıştırmayı hedefleyen bir deneyim yaratıyor.
Thomas BühnerMekanın açık mutfağı, klasik restoran anlayışını kırıyor. Burada mutfak ve salon birbirine karışıyor; şefler yalnızca yemek pişirmiyor, adeta sahnede performans sergiliyor. Tabağınıza gelen her lokma, yalnızca doymak için değil, zihninizi meşgul etmek için hazırlanıyor. Menüdeki tatlar arasında, bir yanda Anadolu'nun bereketli ürünleri, diğer yanda cesur, deneysel dokunuşlar var. Tam da bu yüzden Taste, bir "yemek yeri" olmaktan çıkıp, gastronomi üzerinden entelektüel bir tartışma alanına dönüşüyor.

Bühner'in Türkiye'ye dair sözleri dikkate değer. İstanbul'u gerçek anlamda küresel bir şehir olarak tanımlıyor. Bodrum'dan Gaziantep'e kadar yaptığı gezilerde Türk mutfağının samimiyetinden, malzemelerin doğallığından, ürün odaklı yapısından ilham aldığını söylüyor. Ama asıl önemlisi, bu coğrafyanın zenginliğini uluslararası tekniklerle harmanlama cesareti. Kısacası, Bühner burada sadece Türk mutfağını yorumlamıyor, İstanbul'un kozmopolit ruhunu tabaklara taşıyor.
Thomas Bühner, Tolgar MireliBu hikayede bir de çok önemli bir ortak var: Şef Tolgar Mireli. Hem yereli hem evrenseli bilen, Türk ürünlerini dünya diliyle anlatabilen bir mutfak tercümanı. Taste'in başarısında Mireli'nin imzası çok belirgin. Onun birikimi, Bühner'in vizyonuyla birleşince ortaya yalnızca şık tabaklar değil, iki kültürün aynı sofrada ahenkle buluştuğu güçlü bir mutfak dili çıkıyor. Mireli'nin katkısıyla menü, ne Batı'ya yaranmak için Türk mutfağından uzaklaşıyor, ne de "yerel kalma" adına uluslararası değerlerden ödün veriyor. Bu denge, Taste'in en büyük başarısı.

Sonuç mu? Taste by Thomas Bühner, İstanbul'un gastronomi sahnesine yeni bir soluk değil, zaten var olan dinamizme farklı bir boyut katan kozmopolit bir dokunuş getiriyor. Burada yemek yemek yalnızca damak zevki değil, aynı zamanda bir entelektüel meydan okumak gibi. Kimi tabaklar sizi anılarınızın peşinden sürüklüyor, kimi ise önyargılarınızı zorluyor. Ama her biri, akılda kalan, tartışılan ve yeniden deneyimlenmek istenen bir anıya dönüşüyor.

Şu çok açık ki: İstanbul, Taste gibi restoranlarla artık yalnızca bölgesel değil, küresel gastronomi haritasında daha iddialı bir şekilde konumlanıyor. Eğer yemek sizin için sadece karın doyurmak değil, aynı zamanda düşünmek, hissetmek ve hatırlamaksa, Taste by Thomas Bühner mutlaka uğramanız gereken bir adres. Buradan kalktığınızda yalnızca tok değil, aynı zamanda damak hafızanız unutamayacağı bir deneyimle dolmuş olacak.