Ali Alışır ile Sanatı Üzerine

Çektiği fotoğraf karelerini dijital müdahalelerle sanata dönüştüren, sanalla gerçekliği bir kurguda sunan Ali Alışır'ın Beykoz'daki atölyesine konuk olduk. Dünden bugüne Ali Alışır'ın sanat serüveni, eserleri, sergileri ve fotoğraf sanatı üzerine sohbet ediyoruz.

YAZAR: Kübra Bıçak
ABONE OL
17 Ocak 2022 Pazartesi 13:24 | Son Güncellenme:
17 dakika okunma süresi
Ali Alışır ile Sanatı Üzerine

Yeditepe Üniversitesi Grafik bölümü mezunusun. Yolun fotoğrafla ve sanatla nasıl kesişti?

1996 yılında Yeditepe Üniversitesi Grafik bölümünü başarı bursuyla kazandım. Hem okul eğitiminden önce hem de eğitimim boyunca uzun bir süre bölümümün dışında resim çalışmalarında bulundum. Türkiye'de genç sanatçılara yeteri kadar değer verilmediği bir dönemde okulu bitirdikten sonra İtalya'ya taşınma kararı aldım. Dijital teknolojinin fotoğraf sanatı ile geliştiği bir dönemde ve resim yapmanın bana artık yetmediği bir süreçte İtalya'da yaşarken fotoğraf ile resmi birleştirdim. Ve kendi tarzımı yarattım.

İtalya'da aldığın eğitimin sanatına yansıması nasıl oldu?

Dijital teknolojinin fotoğraf sanatı ile geliştiği bir dönemde Floransa'da Academia Italiana'da fotoğraf üzerine master yaptım. Eğitimim boyunca fotoğrafın da resim gibi dijital ortamda işlenebileceğini deneyimledim. Tabii bunun yanında İtalya'nın o müthiş dokusu ve atmosferi o dönemdeki neredeyse bütün sanatsal çalışmalarıma yansıdı. Kısaca, resim ile gelen yaratıcılığımın zaman içinde fotoğraf ile birleşmesinde yepyeni bir dünya keşfedip, bu alanda uzun zamandır keyifle ilerlediğimi söyleyebilirim.

İlk deklanşöre bastığın anı hatırlıyor musun? Bu an senin için nasıl bir deneyimdi?

Üniversitenin ilk yıllarında analog fotoğraf ile tanıştım. Elime ilk fotoğraf makinasını alınca kendi gölgemi çektiğimi hatırlıyorum. O dönem yanlışlıkla çektiğim bu fotoğraf zaman içinde bir alışkanlığa dönüştü. Ve bu alışkanlığımı ilginç bir şekilde hala sürdürüyorum. Hatta rüyalarımızla gerçek hayatlarımız arasındaki ince çizgilerden birinin gölgelerimiz olduğunu düşünüyorum.

Fotoğraf sanatı sence nasıl bir görme biçimini yansıtıyor. Bu açıdan kendi sanatını nasıl tanımlarsın?

Fotoğrafın geçtiğimiz yüzyıl içinde anı belgeleme özelliğini fazlasıyla yerine getirdiğini düşünüyorum. Günümüzde fotoğrafın artık görsel anlamda sadece görünen ve görünmeyeni gösterme çabasında değil, aynı zamanda bir yaratım sürecine de dahil olduğunu söylemek istiyorum. Benim sanatımın da çıkış noktası bu düşüncedir bugün. Fotoğraf sanatını ya da diğer herhangi bir sanat dalını artık diğerinden ayrı düşünemezsiniz. Yaşadığımız çağ bütün disiplinlerin bir arada kullanıldığı bir çağ. Bunlar belki de insanoğlunun Rönesans'tan beri biriktirdiği bilgiyi en verimli şekilde kullanma yolu. Sanatsal anlamda gerçekten belki de ilk defa sınırsız bir özgürlük ortamı içindeyiz. Çektiğiniz görüntülere bir takım sesler katıp kliplere, ya da çektiğiniz videolara efektler katıp filmlere dönüştürebileceğiniz bir ortamdayız artık. Fotoğrafın özü dediğimiz şey başından beri zaten kullanım alanı ve bilgisiyle ilgili bir şeydi. Sadece teknolojinin gelişmesi onu bu noktaya taşıdı. Benim için fotoğraf, klasik anlamıyla bir anı yakalamak değil, yukarıda anlattığım nedenlerden dolayı o anı istediğim gibi yeniden kurgulamak anlamına geliyor. Ve şüphesiz yaratıcı olduğumu düşündüğüm zamanlar fotoğraftan daha fazla keyif alıyorum.

Fotoğrafa dijital müdahalelerde bulunarak ürettiğin eserlerinde hangi konulara odaklanıyorsun?

Ben sürekli yenilenmeye ve dönüşüme inanıyorum. Hep kendimi şaşırtacak ve heyecan duyacağım yollar keşfetmeye çalıştım. Hiçbir sergimi de önceden planlamadım. Bütün sergilerim ve dönemlerim doğal süreçlerinde ortaya çıktılar. Örneğin, 2009 yılında "Sanal Bedenler" sergisinde insan bedenini fiziki yapısıyla ele alırken, 2017 yılındaki "Melez Ruhlar" sergisinde insan bedenini daha manevi yönü ile ele aldım. Bu zaman içindeki değişim, izlediğim bir yol değil, tam tersine çıktığım bu yolda keşfettiğim duyum ve deneyimlerin bir izi. Bundan önceki bütün sergilerimde sanki dünyadaki oluşumdan evrene, oradan da kendi içime bakma sürecini yaşadım. Yani 10 yıl içindeki sergilerimle beraber gerçeklik algımda çok büyük değişimler olmuş. Öncelikle "Beden"in (Sanal Bedenler) var edilmesi, o bedenin bir "Mekan"la (Sanal Mekanlar) özdeşleşmesi, sonra bedenin mekanını terk edip "Savaşma" (Sanal Savaşlar) sürecine girmesini, oradan da "Manzaralar"a (Sanal Manzaralar) yani doğaya kendini bırakması, geldiği yeri sorgulaması (Kozmos). Ve son olarak da kendi iç dünyasına geri dönmesi (Melez Ruhlar) söz konusu olmuş.

"Sanal Bedenler", "Sanal Mekanlar", "Sanal Savaşlar", "Sanal Manzaralar" gibi sergilere imza attın. Sanal olana karşı tavrın nedir?

Bugün çoğumuzun içinde bulunduğu hızlı yaşam temposu, sahip olduğumuz ileri teknoloji ürünü elektronik aletler, zamanımızın çoğunu geçirdiğimiz kapalı mekanlar, bizi doğadan gitgide uzaklaştırıyor. Oysa Teknoloji 19. yüzyıldan bu yana daha fazla boş zaman vaadinde bulunuyor. Fakat insanlar geçmişe oranla daha fazla çalışıyorlar. Teknoloji bize hizmet etmeliydi, ama biz ona hizmet eder olduk. Oysa bir zamanlar insanlar "gelecekte makineler her işi yaparsa bize kalan bunca boş zamanda biz ne yapacağız?" diye soruyorlardı. Ama bugün maalesef böyle bir boş zamanımız olmadığını fark ettik. Hatta iletişimin sosyal ağlara hapsedilmesiyle beraber artık yüz yüze ilişkilerin yerini ara yüzler aracılığıyla iletişim almaya başladı. Daha şimdiden fotoğrafların ve görüntülerin paylaşımlarının dünyasında yaşıyoruz. Sadece fotoğraflarını gördüğümüz ama hiç gitmediğimiz mekanlar, sadece yazışıp konuştuğumuz ve hiç görüşmediğimiz insanlar hayatımıza bugün gerçeklikten daha fazla egemen... Hal böyle olunca, yaşadığımız yüzyılda gerçek ile sanal olanın arasındaki fark her gün biraz daha silikleşiyor. Böylelikle ilk defa dünya tarihinde bireyler iletişimde bulunduğu kişinin biyolojik ve toplumsal varlığını, sesini görüntüsünü görmeden etkileşimde bulunmaya başladı. Bu hem kamusal alanın içeriğini kaybetmesine yol açıyor hem de bireyin yabancılaşmasını beraberinde getiriyor. Ben teknolojinin dünyayı daha iyi bir yer yapacağına dair beklentimden vazgeçmedim. Ama bir taraftan da her gün bir robot gibi gerçekleştirmeleri gereken tüm eylemleri yinelemekten başka bir şey yapmayan, içleri boşalmış, yalnızca biyolojik bir yaşantı sürdüren maddi varlıklara dönüşmeye başladığımızı da söylemekten vazgeçemiyorum. Çalışmalarımda bu yüzden modern insanın yalnızlığı ve biraz da çaresizliğini ortaya koymaya çalışıyorum.

Üretimlerinde insan bedeni ne anlam taşıyor?

Gerçek ve hayalin iç içe geçtiği, şeylerin ve temsillerin birbirine karıştığı bu dünyada bedenlerimizin ve ruhlarımızın ihtiyaçları birbirine karışıyor. Örneğin, vücutlarımızı fit yapmak adına spor dışında her şeyden vazgeçiyoruz. Beden sağlığı konusunda bilincin en üst statüsünde yer alırken ruhumuzun sağlığı konusunda aynı özeni göstermiyoruz. Ruhlar sanal platformlarda yaşarken, bedenlerimiz reel hayatlarda yaşıyor. O yüzden eserlerimdeki figürler bu modern dünyanın çekiştirmecesine, hızın aşındırıcı kuvvetine, zamanın sürüklemesine karşı dengede durmaya çalışıyorlar. Modern dünyanın bu hareketliliğini duruşlarıyla hissettirmeye çalışıyorlar.

Eserlerinde beden hareketleri aracılığıyla izleyiciye neler anlatıyorsun?

Gün geçtikçe daha fazla küreselleşen bu dünyada yaşadığımız sistem yeni bir insan türü üretiyor. Bu yeni insan tipi, bedensel olarak "özgürleştirilirken" ruhsal olarak, kültürel ve siyasi olarak baskılanıyor. Bölünen kültürler, hızla gelişen teknolojilerin arasında sıkışmış bireyler yaratılıyor. Ve bu suni oluşumlar "Melezlik" kavramını doğuruyor. Ben "melezlik" kavramından yola çıkarak insan bedenlerini yeniden kurguladım. Sürekli bir devinim halinde olan bu figürler ruhlarımıza nüfus etmiş bu modern dünyanın karmaşıklığını ortaya koymaya çalışıyorlar.

Yeni bir çalışmaya nasıl ve hangi düşüncelerle başlıyorsun. Bu üretimi gerçekleştirdiğin mekan genelde neresi oluyor?

Yaratım süreçlerimde okuduğum kitapların ve dinlediğim müziğin çalışmalarıma çok büyük katkısı oluyor. Dünyanın sayısız yerlerinden toplamış olduğum ve çok zor şartlarda oluşturduğum binlerce CD ve plak arşivimin, yaratırken bana çok fazla katkısı oluyor. Eskiden mimari yapılar, doğa ve oldukça farklı yerlerde üretimlerimi gerçekleştirmiş olmama rağmen, son zamanlarda üretimlerimi atölyemde gerçekleştiriyorum. Çalışmalarımdaki dijital tekniğimin "tesadüflük" kavramıyla bir araya gelmesine dikkat ediyorum. Çünkü gerçek yaratıcılık benim için bu noktada başlıyor.

Atölyeyle kurduğun bağdan biraz bahsedebilir misin? Atölyeni nasıl tanımlarsın?

Atölyem, doğduğum 43 yıllık eski bir binada yer alıyor. Bina üç katlı müstakil bir bina. Binanın en alt giriş kısmı atölyeye, en üst çatı katı ise yaşam alanıma ayrılmış durumda. Atölyeler genelde sanatçıların sığınaklarıdır. Benim için ise atölyem dünyaya açıldığım bir yer. Ürettikçe kendimi daha özgür ve güçlü hissediyorum. Hiç şüphesiz mekanın ruhu da bu konuda bana güç veriyor.

Atölyende üretim yaparken ritüellerin neler?

Atölyemin her zaman ev rahatlığında olmasını arzuladım. Böylece çalışmalarımı üretirken kendimi daha rahat hissediyorum. Ayrıca çalışmalarımı üretirken müzik beni besleyen en önemli etken. Bu yüzden iyi bir müzik sistemi ve binlerce CD ve plak bana bu konuda eşlik ediyor.

Yaratıcılığını tetikleyen şeyler neler?

Sanatçı olarak hayata dair öğrendiğim en önemli şey, başarılı olmak için çok çalışmak ya da okumak değil. Tam tersine hayata olabildiğince daha fazla dahil olmaktır. Bu bağlamda, sanatın asıl esin kaynakları yalnız sanat tarihi veya dev ressamların binlerce resmi değil, bütün diğer sanat dallarının bize getirdikleri olduğuna inanıyorum. İşte bu yüzden ben de esin kaynaklarımı sinemadan, resimden, müzikten, yazılardan, kafelerde yapılan hoş sohbetlerden, yeni ilişkilerden, yani hayatın içinden alıyorum ve hepsinden ayrı ayrı besleniyorum. Bu yüzden yaşamakta olduğumuz hayat, bugün yaptığım işlerden daha fazla önemli benim için.

2021'i bir fotoğraf karesi ile ifade edecek olsan bu ne olurdu?

2021 yılının (pandemi sonrası) fotoğraf karesini benim için, hiç şüphesiz kendi portrem olurdu. Ki bunu anlatan bir otoportre yapıp galerimde pandemi döneminde sergiledim. Pandemi ve sonrasında uzun bir dönem sürekli iç ve dış dünyamızdaki değişiklere tanık olduğumuz günleri, en iyi bir otoportrenin anlatabileceğini düşünüyorum.

Sanat kariyerinde ilerleyen dönemlerde ne gibi işlere imza atmayı planlıyorsun?

Yakın zamanda Los Angles'ta Mirus Galeri'de bir karma sergim, Montreal'de Galerie Le Royer'de ve New York'taki galerim Isabella Garrucho Fine Art Gallery'de kişisel sergilerim olacak. Şu an da yoğun bir şekilde onlara hazırlanıyorum.

EN ÇOK OKUNANLAR

24 Nisan'daki Akrep Burcu Dolunayında Burçları Neler Bekliyor?
24 Nisan'daki Akrep Burcu Dolunayında Burçları Neler Bekliyor?

24 Nisan'daki Akrep Burcu Dolunayında Burçları Neler Bekliyor?

10 dakika okunma süresi
Lancome x Hazal Kaya Daveti
Lancome x Hazal Kaya Daveti

Lancome x Hazal Kaya Daveti

1 dakika okunma süresi
Ipekyol x Elie Saab İş Birliği
Ipekyol x Elie Saab İş Birliği

Ipekyol x Elie Saab İş Birliği

1 dakika okunma süresi
“Kimler Geldi Kimler Geçti” Dizisi Hakkında Her Şey
“Kimler Geldi Kimler Geçti” Dizisi Hakkında Her Şey

“Kimler Geldi Kimler Geçti” Dizisi Hakkında Her Şey

3 dakika okunma süresi
Seyahat Rehberi: Sakız Adası
Seyahat Rehberi: Sakız Adası

Seyahat Rehberi: Sakız Adası

9 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

Lara Sayılgan ile Fotoğrafçılık Üzerine Sohbet
Lara Sayılgan ile Fotoğrafçılık Üzerine Sohbet

Lara Sayılgan ile Fotoğrafçılık Üzerine Sohbet

Sanatçılardan ALEM 30. Yıl Kutlaması
Sanatçılardan ALEM 30. Yıl Kutlaması

Sanatçılardan ALEM 30. Yıl Kutlaması

Nazım Ünal Yılmaz ile Sanat Sohbeti
Nazım Ünal Yılmaz ile Sanat Sohbeti

Nazım Ünal Yılmaz ile Sanat Sohbeti

Sanatçı Portresi: Haluk Akakçe
Sanatçı Portresi: Haluk Akakçe

Sanatçı Portresi: Haluk Akakçe

Sanatçı Portresi: Egon Schiele
Sanatçı Portresi: Egon Schiele

Sanatçı Portresi: Egon Schiele

Sanatçı Portresi: Vincent Van Gogh
Sanatçı Portresi:  Vincent Van Gogh

Sanatçı Portresi: Vincent Van Gogh

Sanatçı Portresi: Semiha Berksoy
Sanatçı Portresi: Semiha Berksoy

Sanatçı Portresi: Semiha Berksoy

Sanatçı Portesi: Yayoi Kusama
Sanatçı Portesi: Yayoi Kusama

Sanatçı Portesi: Yayoi Kusama

Sanatçı Portresi: Edvard Munch
Sanatçı Portresi: Edvard Munch

Sanatçı Portresi: Edvard Munch

Sanatçı Portresi: Pablo Picasso
Sanatçı Portresi: Pablo Picasso

Sanatçı Portresi: Pablo Picasso

Sanatçı Portresi: Selma Gürbüz
Sanatçı Portresi: Selma Gürbüz

Sanatçı Portresi: Selma Gürbüz

Sanatçı Portresi: Mark Rothko
Sanatçı Portresi: Mark Rothko

Sanatçı Portresi: Mark Rothko