Tate Modern, bu bahar itibariyle Do Ho Suh'un hafıza, kimlik ve mekân algısını sarsan dünyasına kapılarını açıyor. "Walk the House" başlıklı sergi, sanatçının taşınabilir evler, geçici kimlikler ve içimizde gezinen mekânlar üzerine otuz yılı aşkın pratiğini büyüleyici bir keşif alanına dönüştürüyor.
Do Ho Suh © Gautier Deblonde, DACS 2025Suh, sanatçının "anıtlaştırma eylemi" olarak tanımladığı şekilde kumaş kullanarak mimari yapıları ve nesneleri yeniden yaratmasıyla tanınıyor. İşleri, mimariyi yalnızca fiziksel bir gerçeklikten ibaret görmenin aksine; duvarların ve koridorların arasında yankılanan anıları ve gizli saklı kalmış geçmişleri de hesaba katıyor. Özünde "Hanok" geleneğinden ilham alan sergi ismi, bir evi söküp başka bir yerde yeniden kurma fikrini merkezine alıyor.
Do Ho Suh Nests, 2024. (Courtesy the Artist and Lehmann Maupin New York, Seoul and London Photography by Jeon Taeg Su)Fakat bu, yalnızca bir taşınma meselesi değil; kimliğin ve aidiyetin nasıl sürekli devinim içinde olduğuna dair bir metafor.Kısacası gözle görülenin ötesinde içsel olarak da keşfedilmeyi bekleyen eserler, Tate Modern çatısı altında toplanıyor. Serginin merkezinde yer alan "Nest/s" (2024), geçiş alanlarını gözenekli bir şekilde birbirine bağlayan, renkli kumaş tünellerden oluşan bir enstalasyon.

Işığın ve gölgelerin oyunu, ziyaretçiyi hem fiziksel hem de zihinsel bir yolculuğa çıkarıyor. "Perfect Home" serisiyse sanatçının yıllar içinde yaşadığı evleri, Londra'dan Seul'e uzanan bir haritaya dönüştürüyor. Ev, burada sadece bir yapı değil, bir yaşam arşivi diyebiliriz. Do Ho Suh'un kumaş mimarileri, içinden geçilebilen rüya gibi mekanlar yaratırken, "Biz Kimiz?" (2000) çalışması, on binlerce küçük portreyle bireyin ve kolektifin sınırlarını bulanıklaştırıyor.
Fotoğraflar: Tate Modern'in izniyle