1975'te Alexander Calder'in Le Mans pistinde boy gösteren ilk Art Car tasarımıyla başlayan BMW'nin sanat yolculuğu, bugün dünyanın en prestijli koleksiyonlarından biri haline geldi. Andy Warhol, Roy Lichtenstein, Jeff Koons, Esther Mahlangu ve Cao Fei gibi çağdaş sanatın öncü isimleri, BMW modellerini tuval gibi kullanarak otomotiv dünyasında eşsiz bir miras yarattı.
Her biri kendi döneminin ruhunu yansıtan bu otomobiller, yalnızca galerilerde değil, yarış pistlerinde de sanatın enerjisini yaşattı. BMW Art Car Koleksiyonu, sanatın dinamizmini mühendisliğin keskin çizgileriyle harmanlayarak hız, estetik ve ifade özgürlüğünü aynı potada buluşturdu.

BMW Art Car'lar, bugüne dek dünyanın farklı şehirlerinde milyonlarca sanatseverle buluştu. Paris'te Centre Pompidou'dan New York'taki Guggenheim Müzesi'ne, Pekin'den Cape Town'a kadar uzanan bu yolculuk, koleksiyonu küresel bir kültür elçisi haline getirdi. Aynı zamanda Le Mans gibi motor sporlarının kalbinde sahneye çıkan bu otomobiller, sanatın yalnızca sergi salonlarına değil, gerçek hayata da dokunabileceğini kanıtladı.

BMW Art Car Koleksiyonunun 20. üyesi, çağdaş sanatın en güçlü isimlerinden Julie Mehretu'ya emanet edildi. 2024 yılında koleksiyona katılan BMW M Hybrid V8, sanatçının soyut ekspresyonist üslubunu yarış ruhuyla buluşturuyor. Mehretu, aracın yüzeyine devasa boyutlu resimlerinden parçaları yansıtarak adeta arabayı bir hareketli tabloya dönüştürdü.
Sanatçı, bu projeyi "arabayı adeta resmin içinden geçiyormuş gibi hissettirmek" sözleriyle tanımlıyor. BMW M Hybrid V8'in aerodinamik hatlarıyla birleşen bu tasarım, hem pistte hızın simgesi oluyor hem de sanatın sınırlarını genişletiyor.

Siz ister pistte ister bir sergi salonunda görün, BMW Art Car'ların ortak bir mesajı var: Sanat, hız ve yenilik bir araya geldiğinde ortaya efsanevi bir hikâye çıkar.