Sanat ile hayatı senkronize etmek her mevsim keyifli ama sonbahara sanat bir başka yakışmıyor mu? Şehre dönüş sinyalleri ile çağdaş sanatın peşi sıra gidiyoruz; şimdiden mini bir spoiler da veriyoruz, sonraki haftalar çok daha sanat esintili.
Bu hafta gelin bir ön ısınma yapalım. Pera Müzesi, "Ortak Duygular" ile British Council Koleksiyonu'ndan seçilen 29 sanatçının yapıtlarını; CerModern ise sanatçı Şeniz Aksoy'un "Uzaklaşan Gelecek, Hatırlanan Manzaralar" başlıklı sergisini ortaya koyarken, yeni medya sanatının kural tanımaz temsilcisi Berlin merkezli Denis Leo Hegic Projects, Noise Media Art 2025 kapsamında İstanbul'a geliyor. Feminist sanatın ve toplum odaklı performans sanatının öncülerinden kabul edilen Suzanne Lacy'nin "Birlikte/Togæther" sergisi ise sanatın ve hayatın kesişim noktasında Sakıp Sabancı Müzesi'nde bakış açınıza yeni bir boyut katmaya hazır bekliyor.
Ve sahne! Versailles Sarayı'nın ihtişamı içinde yerinizi almaya hazır mısınız? Avrupa kültür mirasının en seçkin örneklerinden Versailles Sarayı Bestecileri ve Bahçeleri, AKM'de İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası eşliğinde gerçekleşiyor.
İlhamımızın fonunda ise zamansız ve ikonik bir isim, Jane Fonda var. Her daim ışıldayan yıldız, "Gerçekten ikon olan nedir?" sorusuna mücevher ışıltısı ile yanıt veriyor...
Yaz ile vedalaşmak zor biliyoruz ama onu da Scorpios Bodrum'da, bütünsel bir deneyim eşliğinde, ritüel, müzik ve dönüşüm dolu bir hafta sonu ile yapıyoruz.
Haftanın ilham rehberi www.alem.com.tr'de.
Her mevsim sanata boyanmak keyifli ama sonbahara sanat çok daha fazla yakışmıyor mu? Ankara da bu eşleşme ile paralel bir çizgide sanatı ağırlıyor. Sevdiğimiz çağdaş sanat duraklarından CerModern, 15'inci kuruluş yılını kutladığı bu özel dönemde, sanatçı Şeniz Aksoy'un "Uzaklaşan Gelecek, Hatırlanan Manzaralar" başlıklı kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. Kuruluşundan bu yana, sanatın yalnızca estetik bir deneyim değil, aynı zamanda sosyal, kültürel ve çevresel sürdürülebilirliğin bir parçası olduğuna inandıklarını söyleyen CerModern Sanat Yönetmeni Zihni Tümer, Şeniz Aksoy'un eserlerinin de bu bakış açısının bir yansıması niteliğinde olduğuna dikkat çekiyor. Aksoy'un resimleri, izleyiciyi bir yandan geçmişin anılarına, diğer yandan belirsiz bir geleceğin manzaralarına davet ederken; kayıplar, hatırlanan anılar ve yeniden kurgulanan zaman boyutları arasında gidip gelen bir deneyim sunuyor. 18 Eylül-26 Ekim tarihleri arasında CerModern'de görülebilir.
Türk sineması her geçen gün kendini geliştirip ilham veren bir çizgide ilerlerken son haber, dönem filmine bilimkurgu ögeleri ekleyen ilk prodüksiyon olma özelliğini taşıyan Tehlikeli Bölge'den geliyor. Senaristliğini ve yönetmenliğini Ramazan Ekmekçi'nin, yapımcılığını Serkan Semiz'in üstlendiği film, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kritik dönemlerinden birine bilim kurgu ögelerini ekliyor. Büyük Taaruz'a üç gün kala Başkumandan Mustafa Kemal'in verdiği gizli bir görev için yola çıkan bir grup askerin hikayesini konu alan filmde askerler sadece düşman askerlerine karşı değil bilinmeyen varlıklara karşı da bir savaşın içine düşüyor. Filmin başrollerini ise Kadir Parlak, Ozan Turan, Hasan Şenbayrak, Aykut Yavuz, Sevim Oyar, Seyfi Azrak ve Abdurrahim Demir paylaşıyor. 12 Eylül'de vizyona girdi, izleyin ve bu yeni deneme konusunda yorumunuzu hemen yapın.
Bir ay çöreği ne kadar popüler olabilir? Bu kez Türkiye'den uzak bir noktadanalıyoruz ilhamımızı. Köklü gelenekler ve zamansız zanaatkârlık, kültürel deneyimlerle buluşuyor ve The Peninsula London, 2025 Mid-Autumn Festivali kutlamalarıyla misafirlerini ağırlıyor. Otelin el yapımı ay çörekleri ve özel gastronomi deneyimlerini öne çıkaran program, Ay Takvimi'nin en değerli festivallerinden birine ev sahipliği yapıyor. The Peninsula Hotels'in vazgeçilmez bir geleneği olan ay çörekleri, Asya kültüründe derin bir anlam taşıyor ve Mid- Autumn Festivali döneminde büyük bir keyifle tüketiliyor. Bu yıl da The Peninsula Boutique & Café'de 8 Ekim'e kadar satışta olacak lezzetli koleksiyon, ilk kez 1986'da The Peninsula Hong Kong tarafından mükemmelleştirilen ve uluslararası ödüllere layık görülen Mini Yumurta Kremalı Ay Çörekleri ile öne çıkıyor. Altın rengi tereyağlı kabuğu ve kadifemsi kremalı iç dolgusu ile bu lezzetler, kültürel mirası ve zanaatkârlığı zamansız bir incelikle kutluyor. Bu yıl sunulan tatlar arasında ayrıca The Peninsula Constellation Ay Çörekleri de yer alıyor. Lotus tohumu ezmesi gibi geleneksel lezzetlerin yanı sıra, otelin imza çay yapraklarıyla hazırlanan yasemin ve bergamot aromalı çeşitler sunuluyor. Bu yıl ayrıca The Peninsula London'da sınırlı sayıda üretilecek Luna Cakes de tanıtılıyor. Otelin usta pasta şefleri tarafından özel olarak hazırlanan bu modern yorum, çikolata ve mango gibi farklı lezzet seçenekleriyle The Peninsula Boutique & Café'de misafirleri karşılıyor. Bu leziz ay çörekleri, The Peninsula Boutique & Café'de veya web sitesi üzerinden online olarak sipariş edilebiliyor ve mağazadan teslim alınabiliyor.
Şu sıralar keyif ve ilham alacağınızı düşündüğümüz bir sergi daha önerelim, Ortak Duygular: British Council Koleksiyonu'ndan Yapıtlar. Pera Müzesi, 20'nci yılını kutluyor ve bu yıl uluslararası çağdaş sanatın önemli koleksiyonlarından birini sanatseverlerle buluşturuyor. British Council Koleksiyonu'ndan seçilen 29 sanatçının yapıtları Ulya Soley küratörlüğünde bir araya geliyor. Geleceğe dair belirsizlikler ve dönüşümler içinde, ortak duyguların paylaşıldığı bir alan oluşturmaya çalışan seçki, 1930'lardan bu yana oluşturulan koleksiyonu güncel bir yaklaşımla ele alıyor. Sergi, feminist kuramcı Sara Ahmed'in duyguların "yapışkan" olduğu ve insanlar ile nesneler arasında dolaşarak sosyal ilişkileri şekillendirdiği fikrinden hareketle şekilleniyor. Bu yaklaşım doğrultusunda Batı düşünce tarihinde rasyonelliğin karşısında ikincil konumda görülen duygulara yeniden bakarak, bugünün politik ikliminde ortak duygulara odaklanmak yeni bir rota oluşturabilir mi sorusunu gündeme getiriyor. Özeni Korumak, Tanıdık Yüzler ve Hayali Gelecek temaları altında toplanan ve David Hockney'nin kültürel mülkiyet ilişkilerini ele alan resminden Lucian Freud'un derinlikli portresine, Kate Malone'un fantastik bir dünyanın kapılarını araladığı seramiklerinden Laura Aldridge'in duyulara hitap eden genişletilmiş kolajlarına uzanan sergisi 16 Eylül 2025-18 Ocak 2026 arasında Pera Müzesi'nde görülebilir.
Yeni medya sanatının kural tanımaz temsilcisi Berlin merkezli Denis Leo Hegic Projects, 17-21 Eylül 2025 tarihlerinde Noise Media Art 2025 kapsamında İstanbul'a geliyor. "Sanat sizi kurtaracak" vaadiyle yola çıkan bu sıra dışı galeri, NOISE kapsamında, Yapı Kredi bomontiada'yı dijital ve analog algıların çarpıştığı bir kültür üssüne dönüştürmeye hazırlanıyor. Dünyanın dört bir yanından altı çarpıcı sanatçı, dönüşüm halindeki bir dünyanın nabzını İstanbul'da tutmuş olacak. Kolombiyalı Carolina Amaya, organik madde ile yapay zekâyı buluşturarak duyulara hitap eden ve direniş barındıran peyzajlar yaratırken; Kazakistan'dan Diana Scar, doğanın ritmini ve kolektif hafızasını sanata tercüme ediyor. Slovenyalı Miha Majes, pop kültürü mitlerini ve komplo teorilerini geri dönüştürülmüş heykeller aracılığıyla sorguluyor. Emir Kusturica'nın The No Smoking Orchestra'sından tanıdığımız Sırp müzisyen Nele Karajlic ise, insan arzuları ve haklarına odaklanan bir keyboard yerleştirmesiyle izleyiciyi bekliyor. Yine Kazakistan'dan Pasha Cas, geleceğin diline dair sorularını anlamsız yazıyı taşa kazıyarak ortaya koyuyor. Birleşik Krallık ve Vietnam'dan TpT ise, sanal ve fiziksel mekânlarda kontrol mekanizmalarına karşı koyan karakter kartlarıyla interaktif bir deneyim sunuyor.
Bazı sahnelerde oyun izlemek gerçekten ayrı bir keyif oluyor. Türkiye'nin prestijli sahne teknolojilerine sahip Atatürk Kültür Merkezi (AKM) de bu anlamda en ideal sahnelerden birine sahip. Şimdi de AKM, Versailles Sarayı'nın görkemini sahnesine taşıyor. Avrupa kültür mirasının en seçkin örneklerinden biri olan Versailles Sarayı Bestecileri ve Bahçeleri, Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) sanatseverlerle buluşuyor. İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası (İDOB) eşliğinde gerçekleşecek konser, sarayın estetik dünyasını ayağımıza getiriyor. 17'nci yüzyılda XIV. Louis'nin vizyonuyla inşa edilen Versailles Sarayı, Fransa'nın tarih, sanat ve diplomasi alanlarında dünya üzerindeki etkisini simgelemesiyle dikkat çekiyor. Aynalı Galeri, kraliyet şapeli, tiyatrosu ve görkemli kabul salonlarıyla dönemin estetik anlayışını yansıtan saray, André Le Nôtre tarafından tasarlanan bahçeleriyle de öne çıkıyor. Geometrik düzenleri, heykelleri ve çeşmeleriyle Versailles Bahçeleri, Fransız peyzaj mimarlığının en parlak örneklerinden biri. Konserin ardından ise Chiara Santini ve Michel Audouy, "Versailles'da Su-Sanat, İktidar ve Gösteri" başlıklı konferanslarıyla Versailles'ın kültürel ve sanatsal boyutlarını izleyicilerle paylaşacak. Versailles Sarayı Bestecileri ve Bahçeleri-İstanbul Devlet Opera ve Balesi; 20 Eylül'de AKM Tiyatro Salonu'nda olacak.
Feminist sanatın ve toplum odaklı performans sanatının öncülerinden kabul edilen Suzanne Lacy'nin Birlikte/Togæther başlıklı sergisi, Sabancı Vakfı'nın katkılarıyla sanatseverlerle buluşuyor. Suzanne Lacy'nin Türkiye'deki ilk sergisi, katılımı, dayanışmayı ve birlikte öğrenmeyi bir sanat biçimine dönüştüren bu öncü sanatçının uzun soluklu üretiminden bir seçki sunuyor. Dünyanın çeşitli ülkelerinde başta kadınlar ve gençler olmak üzere toplumun farklı kesimlerinden çok sayıda gönüllüyü buluşturduğu, insanlarla birer "canlı tablo" oluşturduğu performanslarında kimlik, özgürlük, şiddetin türlü biçimleri, ekonomik zorluklar, yaş alma gibi olguları gündeme getiren sanatçı, Birlikte/Togæther sergisiyle izleyiciyi sanatın ve hayatın, sanatın ve siyasetin, estetiğin ve etiğin kesişimindeki sorular üzerine düşünmeye çağırıyor. Lacy'nin geniş zamana yayılan ve toplumun her kesiminden insanı bir araya getiren performansları müze gibi kurumsal çatıların altına girdiğinde farklı sergileme biçimleriyle yeni bir sanatsal nitelik kazanıyor. Sanatçının SSM'deki sergisi de video enstalasyonları aracılığıyla her biri kamusal alanlarda, yüzlerde gönüllü katılımcı, binlerce izleyici ile gerçekleştirilen bu performansların duygusal hafızasını müzeye taşıyor. Amerikalı sanatçı ve eğitimcinin Birlikte/Togæther başlıklı seçkisi, 14 Aralık tarihine dek Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi'nde görülebilir.
Ritüel, müzik ve dönüşüm dolu bir hafta sonuna hazır mısınız? Şehre keyifli bir dönüş zamanı! Scorpios Bodrum, ikinci sezonunu etkileyici performansların eşlik ettiği bir finalle kapatıyor. 19-21 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek Kapanış Seremonisi, sabah ritüellerinden gün batımı performanslarına uzanan, müzik, dans ve bütünsel deneyimlerin iç içe geçtiği bir yolculuğa davet ediyor.Program boyunca sabahlar, Yamila Morales'in yenileyici ritüelleriyle başlayacak; Dora Luz'un farkındalığı genişleten nefes çalışmaları, SYRCLES'in kalp ve zihin arasında uyum yaratan melodileri ve TIJAX'ın Yeni Ay Kakao Seremonisi ile kolektif bir topraklanma deneyimi takip edecek. Geceleri ise Avangart Tabldot'un enerjik performansı ve Jean Claude Ades & Lannka'nın büyüleyici gün batımı setleri, unutulmaz anlara ev sahipliği yapacak.
Komedi keyfimizi farklı bir noktaya taşımayı başaran Gupse Özay ilk dizi projesiyle karşımızda. Kerem Bürsin ile Öykü Karayel ise işin bonusu! Platonik: Mavi Dolunay Otel, Alaçatı'da bir anne ve iki kızı tarafından işletilen, diziye de adını veren bir butik otelde geçiyor. İş insanı Kaan'ın (Kerem Bürsin) kasabaya attığı ilk adımla birlikte hikaye de başlıyor. Konumu sebebiyle pek çok yatırımcının ilgi odağı haline gelen oteli satın almak üzere gelen Kaan, kısa süre içerisinde Gülten (Gupse Özay) ve Nedret (Öykü Karayel)'in göz bebeği haline geliyor. Kaan'ın gördüğü bu yoğun ilginin sınırları iki kadını aşıp kasabanın tamamına yayıldığında ise işler gitgide daha absürt bir hal alıyor ve herkesin hayatı sonsuza dek değişiyor. Gupse Özay'ın ilk dizi projesi olarak öne çıkan, yönetmen koltuğunda aynı zamanda senaryosunu da Gupse Özay'la birlikte kaleme alan Onur Bilgetay'a yer veren, yapımını ise NuLook'un üstlendiği dizinin oyuncu kadrosunda Gupse Özay, Kerem Bürsin ve Öykü Karayel'e Mehmet Özgür, Uğur Demirpehlivan, Ali İpin, Feri Güler, Yener Özer, Eda Akalın, Leyla Kader İlhan, Pınar Çağlar Gençtürk, Aysima Ateşeduran, Gümeç Alpay Aslan ve Ülkü Duru gibi başarılı isimler eşlik ediyor. 18 Eylül'de tüm dünyayla aynı anda Netflix'te yayına girecek.
"Bir ikonu ikonik yapan nedir? sorusunun izinden gidiyoruz. Pomellato; Jane Fonda, Philippine Leroy-Beaulieu ve Benedetta Porcaroli ile yanıt veriyor. Özel hazırlanan video serisinde her bir kadın, ikon kavramına dair kişisel görüşlerini paylaşarak, Pomellato'nun Iconica koleksiyonunun kalıcı zarafet ve özgün kendini ifade etme anlayışını yansıtıyor. 2017 yılında Maison'un 50'nci yılı onuruna yaratılan Iconica, zamanla Pomellato'nun en sevilen koleksiyonlarından biri haline geldi. Milano'nun zanaatkarlık geleneğine saygı duruşunda bulunan koleksiyon; cesur, heykelsi formları ve akıcı hatlarıyla, köklü zanaatkârlığı modern bir bakış açısıyla birleştiriyor. Bu da onu, "gerçekten ikon olan nedir?" sorusunun cevabını keşfetmek için ideal bir zemin haline getiriyor. Jane Fonda, videosunda şu sözlerle ikon tanımını yapıyor: "Bir ikon, belirli bir dönemi ve kültürü temsil eden, sevilen hatta saygı duyulan bir kişidir ya da şeydir. Pomellato'nun bu mücevherlerini ikon olarak görüyorum; cesur, sade ve zarif. Ve bu da onları ikon yapıyor. Bu mücevherleri taktığımda kendimi ikon gibi hissediyorum. İşte bu yüzden takıyorum."