Pomellato'nun Hande Erçel'i marka elçisi olarak seçmesi, zarafetle gücü aynı anlatıda buluşturan bir iş birliği olarak öne çıkıyor. Oyuncunun sade ama etkileyici stili, sanata olan yakınlığı ve kadınların güçlenmesi konusundaki duruşu, markanın 1967'den bu yana benimsediği değerlerle doğal bir uyum yakalıyor. Erçel'in Nudo koleksiyonuyla kamera karşısına geçtiği bu birliktelik, Pomellato'nun bireyselliği ve özgünlüğü merkeze alan yaklaşımını görünür kılarken; Benedetta Porcaroli, Philippine Leroy-Beaulieu ve Pilar Fogliati gibi farklı kuşaklardan isimlerle kurulan çok sesli temsil dili, markanın çağdaş ve kapsayıcı duruşunu güçlendiriyor.
İş birliğinin tüm detayları için buraya tıklayabilirsiniz.
Prada Beauty, yeni parfümü Paradigme ile çağdaş maskülenliğe dair yerleşik kodları sorgulayan daha sessiz, daha derin bir anlatı kuruyor. Bu hikâyenin sesi olarak Tom Holland'ın seçilmesi, markanın gücü görünür iddiadan çok içsel denge, kırılganlık ve zarafet üzerinden ele alma yaklaşımını güçlendiriyor. Holland'ın sahiciliği, duru karizması ve sosyal faydayı önceleyen duruşu, Prada'nın zıtlıklar üzerine kurulu estetik diliyle doğal bir uyum yakalarken, Paradigme klasik erkek parfümü tanımının ötesine geçerek kimlik, duygu ve sezgiler etrafında şekillenen daha felsefi bir deneyime dönüşüyor.
İş birliğinin tüm detayları için buraya tıklayabilirsiniz.
Dior'un Mikey Madison'ı yeni elçisi olarak seçmesi, markanın çağdaş zarafet anlayışını sinemanın güçlü anlatı diliyle buluşturduğu bir eşleşme olarak öne çıkıyor. Jonathan Anderson imzalı koleksiyonların yüzü olan Madison, Cannes'da Altın Palmiye kazanan Anora filmindeki çarpıcı performansı ve ardından gelen Oscar başarısıyla yalnızca yükselen bir yıldız değil, dönemin etkili oyuncularından biri olduğunu kanıtladı. Dior'un köklü sofistikasyonu, Madison'ın modern cazibesi ve güçlü duruşuyla birleşirken, bu iş birliği moda ile sinema arasındaki bağı daha da görünür kılan ilham verici bir anlatıya dönüşüyor.
İş birliğinin tüm detayları için buraya tıklayabilirsiniz.
Sinema ve moda arasındaki geçirgen sınırlar, bu yıl bir kez daha güçlü eşleşmelerle görünür oldu. Greta Lee'nin Dior'un yeni marka elçisi olarak seçilmesi, sofistike bir mirasın çağdaş bir duruşla yeniden yorumlandığı bu kesişimin en dikkat çekici örneklerinden biri. Daha önce Loewe kampanyalarında sergilediği sakin ama etkileyici stiliyle öne çıkan Lee, Jonathan Anderson'ın estetik vizyonuyla örtüşen zarafetiyle Dior'un yeni dönem anlatısına taze bir enerji katıyor. Venedik Film Festivali'nde Dior imzalı görünümüyle kırmızı halıda bıraktığı iz ise bu iş birliğinin yalnızca bir kampanya değil, uzun soluklu bir estetik ortaklık olduğunun altını çiziyor.
İş birliğinin tüm detayları için buraya tıklayabilirsiniz.
İkonluk kavramı, bu yıl Pomellato'nun Iconica koleksiyonu etrafında yeniden düşünülüyor. Jane Fonda, Philippine Leroy-Beaulieu ve Benedetta Porcaroli'nin bir araya geldiği bu buluşma, ikon olmayı kusursuzluktan çok özgünlük, tutku ve bağ kurabilme gücü üzerinden ele alıyor. Milano'nun zanaatkârlık mirasından beslenen Iconica, cesur formları ve akıcı hatlarıyla zamansız güzelliğin farklı yorumlarını görünür kılarken, üç kadının kişisel bakış açıları markanın çok sesli ve kuşaklar arası anlatısını güçlendiriyor. Bu iş birliği, ikon olmanın en kalıcı tanımını öne çıkarıyor: zamana meydan okurken kendine sadık kalabilmek.
İş birliğinin tüm detayları için buraya tıklayabilirsiniz.
Sinemada sınırları zorlayan rolleri ve klişelerden uzak duruşuyla öne çıkan Mia Goth, Dior'un yeni elçisi olarak markanın çağdaş feminitesini daha cesur bir zeminde yorumluyor. Korku sinemasından bağımsız yapımlara uzanan kariyerinde yarattığı özgün dil, Goth'u yalnızca bir oyuncu değil, güçlü bir estetik figür haline getirirken; bu enerji Dior'un modern, çok yönlü ve bağımsız kadın anlatısıyla doğal bir bağ kuruyor. Mikey Madison ve Greta Lee'nin ardından gelen bu iş birliği, Dior'un farklı jenerasyonlardan ve disiplinlerden gelen yüzlerle kendi mirasını yeniden ele alma arzusunu pekiştirirken, Goth markanın vizyonuna asi ama sofistike bir ton ekliyor.
İş birliğinin tüm detayları için buraya tıklayabilirsiniz.
Chanel'in Ayo Edebiri'yi marka elçisi olarak seçmesi, yalnızca güçlü bir isimle kurulan bir iş birliğinden öte, markanın yeni dönem vizyonuna dair net bir işaret taşıyor. Matthieu Blazy'nin kreatif yönetimindeki bu adım, Chanel'in köklü zarafetini çağdaş bir enerjiyle yeniden yorumlama isteğini yansıtıyor. Daha önce markayla kurduğu doğal bağ ve kırmızı halı görünümleriyle dikkat çeken Edebiri, özgün tarzı ve sahici duruşuyla Chanel'in klasik mirasını genç ve modern bir anlatıyla buluşturuyor. Bu eşleşme, markanın yeni kuşaklarla daha güçlü bir bağ kurma arzusunu estetik ve kültürel bir denge üzerinden ortaya koyuyor.
İş birliğinin tüm detayları için buraya tıklayabilirsiniz.
İş birliğinin tüm detayları için buraya tıklayabilirsiniz.
Moda ile müzik arasındaki sınırların giderek silindiği bu dönemde, 070 Shake'in Dior'un Jonathan Anderson imzalı koleksiyonlarının yeni elçisi olarak seçilmesi markaya taze ve deneysel bir enerji kazandırıyor. Alternatif hip-hop ve atmosferik sesleri bir araya getiren müzikal dili, sahnedeki güçlü duruşu ve kimlik üzerine kurulu anlatılarıyla öne çıkan 070 Shake, Dior'un hassas zarafet ve sürekli dönüşüm felsefesiyle dikkat çekici bir uyum yakalıyor. Bu iş birliği, markanın yalnızca klasik temsil biçimlerinin ötesine geçerek çağdaş kültürün ritmini, gençliğin yaratıcılığını ve duygusal derinliğini estetik anlatısının merkezine taşıdığını gösteriyor.