Rosella Karabacak ile Sofraların Ruhuna Yolculuk

Zarifliği, yaşamın küçük detaylarına duyduğu özeni ve yaşama anlam katma arzusu ile Rosella Karabacak, özgün bir noktadan hayata pencere açıyor. Bir süredir heyecanını yaşadığı, annesi Ester Ennekavi'nin tarifleriyle geçmişini ve geleceğini aynı sofrada buluşturan “Beyaz Kiraz Reçeli” kitabına dair ise “Bu süreç aslında bir yolculuk gibiydi” diyor.

ABONE OL
3 Haziran 2025 Salı 17:19 | Son Güncellenme:
31 dakika okunma süresi
Rosella Karabacak ile Sofraların Ruhuna Yolculuk

Sofranın sadece fiziksel bir alan olmadığının farkındaysanız ve bu ruhu yaşatabiliyorsanız, şanslısınız. Rosella Karabacak'ın da dediği gibi sofra, bundan çok daha fazlası; duygusal bir buluşma yeri. "Beyaz Kiraz Reçeli" kitabı ise bu duyguların, Rosella'nın hayatına şahane bir yansıması olarak vücut buluyor. "Hayatı biraz daha yavaşlatmayı, emeğin kıymetini yeniden fark etmeyi, sofranın sadece yemek değil, anı biriktirmek olduğunu bana tekrar tekrar hatırlattı" dediği kitabını anlatırken vakit ayırabilmenin, bir sofranın etrafında sevdiklerinle oturabilmenin, iç huzurunu koruyabilmenin ve zamanın içinde kaybolmadan yaşayabilmenin ise en büyük lüks olduğunu belirtiyor.

Zarafet, incelik, yaşamın küçük detaylarına duyulan özen ve yaşama anlam katma arzusu... Duruşun, hayattaki adımlarınla bize böyle bir enerji yayıyor, ilham veriyorsun. Senin görünenden öte nasıl bir iç dünyan var?

Öncelikle bu güzel sözler için çok teşekkür ederim. Zaman içinde yaşadıklarım bana insanlara nazik davranmanın, kalp kırmamaya çalışmanın, insanları olduğu gibi kabul etmenin ve zarif olmanın ne kadar kıymetli olduğunu öğretti. Bu yaklaşım sadece ilişkilerimde değil, hayata bakışımda da bir denge yaratıyor. İç dünyamı tarif edecek olsam; dinginlik, sadelik, ama bir o kadar da derinlik taşıyan bir yer derdim. Dışarıdan bakıldığında belki çok düzenli ve sakin görünen bu yapı, aslında içimdeki hayata duyduğum büyük sevginin ve anlam arayışının bir yansıması.

Bir süredir heyecanını yaşadığın "Beyaz Kiraz Reçeli" kitabın nihayet elimizde. Nasıl bir süreçten geçtin, geçiyorsun?

Bu süreç aslında bir yolculuk gibiydi. Annemin anısını yaşatmak, sofralarımıza taşıdığı o kültürü, sevgiyi, emeği bir kitapta birleştirmek fikriyle yola çıktım. Bu bir anda gelişen bir şey değildi; uzun zaman üzerinde düşündüğüm, içime sinmesi için çok emek verdiğim bir süreçti. Tariflerin toplanmasından fotoğraf çekimlerine, anlatı dilinden kitap tasarımına kadar her detayda bulunmak benim için çok öğretici ve anlamlı oldu. Çok şey öğrendim, çok duygulandım, çok da heyecanlandım. Kimi zaman zorlandım ama bir o kadar da büyüdüm bu süreçte. Şimdi elimde tuttuğumda, içime çok sinmiş bir kitap olması beni çok mutlu ediyor.

Bu kitabın hayatına nasıl bir şekilde dokunduğunu söyleyebilirsin, sana nasıl bir ruh ve enerji kattı?

Bu kitap bana aslında hem geçmişimi hem de geleceğimi aynı sofrada buluşturma imkânı verdi. Hayatı biraz daha yavaşlatmayı, emeğin kıymetini yeniden fark etmeyi, sofranın sadece yemek değil, anı biriktirmek olduğunu bana tekrar tekrar hatırlattı. Anneme duyduğum sevgiyi, onun emeğini bu kitapla ölümsüzleştirmek, benim için tarifsiz bir enerji ve motivasyon kaynağı oldu. Aynı zamanda çocuklarıma, onların çocuklarına aktarılacak bir kültürel miras bırakma hissi verdi. Bu ruhla yaptım ve o ruhu hâlâ içimde taşıyorum.

Annenin sofralarından süzülen, kuşaktan kuşağa aktarılan aile tariflerini bir araya getirirken Sefarad mutfağının geleneklerini de yansıtıyorsun. Bu kitabı senin için özel yapan ayrıntıları senden dinleyebilir miyiz?

Bu kitabı özel kılan şey, sadece tarifler değil aslında. Her tarifin ardında bir hikâye, bir anı, bir sofra var. Özellikle Sefarad mutfağı, annemin mutfağında çok güçlü bir yer tutardı. Çocukluğum boyunca duyduğum kokular, o sofraların etrafında geçen sohbetler, kahkahalar, sessizlikler bile bu kitabın satırlarında yer aldı. Ailemden aldığım kültürü olduğu gibi aktarmak, ama bunu bugünün diliyle anlatmak istedim. Tariflerin ardında yer alan o duygusal bağ, benim için en kıymetli ayrıntıydı. Bu yüzden her tarif sadece bir yemek değil; bir hatıra, bir ruh taşıyor diyebilirim.

Bir kültürü yansıtırken, bir yandan da duygusal bağlamla kişiselleştirilmiş bir kitap sunuyorsun. Bu kitabı birkaç cümle ile nasıl özetlersin?

"Beyaz Kiraz Reçeli", sadece bir yemek kitabı değil; bir belleğin, bir kültürün ve bir annenin izlerini taşıyan bir duygu kitabı. İçinde tariflerin ötesinde anılar, gelenekler ve sevgiyle örülmüş bir yaşam biçimi var. Benim için hem bir veda hem de bir yeniden başlama hali bu kitap.

Kitaba adını da veren beyaz kiraz reçelinin senin için oldukça özel bir tarif olduğunu biliyoruz. Nasıl bir maneviyatı var beyaz kiraz reçelinin, hikayesini senden dinleyebilir miyiz?

Beyaz kiraz reçeli bana çocukluğumu ve Büyükada'daki yazları hatırlatır. Anneannemin beyaz kirazlarla gelişi, o kirazların tek tek çekirdeklerini çıkarmanın bana düşmesi, mutfakta geçen saatler... O sırada yapılan sohbetler, reçelin pişerken yayılan kokusu hâlâ belleğimde. Bu reçel bizim için çok kıymetliydi çünkü annem her yıl kilolarca pişirir, sevdiklerimize dağıtırdı. Bir kere tadan, her yıl yeniden isterdi. Annemden sonra bu gelenek bana kaldı. Ben de her yıl onun gibi pişirip, dostlarımla paylaşmaya devam ediyorum.

Mutfakta seni en çok ne heyecanlandırır; yeni tarifler keşfetmek, aile yadigarlarını yaşatmak...

Beni en çok heyecanlandıran şey, aslında tarifin kendisinden çok onun taşıdığı anlam. Yeni bir tarif keşfetmek elbette keyifli ama bir aile yadigârını, annemden öğrendiğim bir yemeği kendi çocuklarıma aktarabilmek çok başka bir duygu. Gelenekseli koruyarak ufak dokunuşlarla bugüne taşımak, tarifin içine kendi duygumu da katmak beni çok heyecanlandırıyor.

Kitap için yaptığın teşekkürle bir kez daha anladık ki, dostlarınla çevrili bir dünyan var. Hayatın karmaşasında, o dostlukların sana hatırlattığı en kıymetli şey ne oldu?

Dostluklarım benim için çok kıymetli. Uzun yıllara yayılan, beklentisiz, güven dolu ilişkiler... Hayatın koşturması içinde bazen görüşemesek bile, o bağın hiç eksilmediğini bilmek büyük bir lüks bence. Dostlarım bana hayatın her döneminde yanında olmanın, birbirini yormadan da derin bir bağ kurulabileceğinin mümkün olduğunu hatırlatıyor. Bu dostluklar bana samimiyeti, paylaştıkça çoğalan sevgiyi ve birlikte yaş almanın güzelliğini hatırlatıyor.

Sırmaison'un kurucularından biri olarak da öncü bir vizyon sergilemiştiniz. Bugün geriye dönüp baktığında Sırmaison hikayeniz sana ne söylüyor?

Sırmaison benim için çok özel. Sofraları güzelleştirme tutkusu ile yola çıkmıştık ve bu süreçte çok şey öğrendik, çok keyifli işlere imza attık. Estetikle işlevselliği buluşturduğumuz bir alandı. Bugün geriye dönüp baktığımda, hayatımda taşıdığım çok güzel ve özel bir deneyim olduğunu görüyorum. O dönemdeki yaratım süreci, detaylara verdiğimiz önem, insanların evlerinde ve sofralarında yer almak beni çok mutlu etmişti. O zamanlar kurduğumuz bağlar, ortaya koyduğumuz işler hâlâ içimi ısıtıyor. Bugün de aynı heves ve tutkuyla çalışmaya devam ediyoruz.

Kendi ailesinde güzel sofralarla dolu hatıraları olan biri olarak, bir sofrayı sadece yemek yenilen yer olmaktan çıkarıp bir anıya dönüştüren şeyin ne olduğunu söyleyebilirsin?

Sofralar sadece yemek yenen yerler değil benim için, bir araya gelmenin, konuşmanın, paylaşmanın, sevmenin ve duyguların yaşandığı alanlar. Bir sofra, içine sevgiyle hazırlanmış bir yemek, özenle seçilmiş bir masa örtüsü, içimi ısıtan çiçekler, birlikte kahkaha atılan bir anı girdiğinde bir hatıraya dönüşür. Ben çocuklarımı da bu kültürle büyüttüm. Sofranın sadece fiziksel bir alan değil, duygusal bir buluşma yeri olduğunu her gün yaşıyoruz. Bu da hayatımın en temel taşlarından biri haline geldi.

Günümüzde bu bahsettiklerini yaşayabilmek en büyük lükslerden değil mi? Lüksün tanımı dünyanın değişen dinamikleri eşliğinde zaman içinde evrilirken, sana göre an itibarıyla lüks nedir desek?

Eskiden lüks deyince daha çok somut şeyler gelirdi akla; bir çanta, bir tatil, bir restoran... Ama zamanla bakış açım çok değişti. Artık benim için lüks; vakit ayırabilmek, bir sofranın etrafında sevdiklerinle oturabilmek, iç huzurunu koruyabilmek. Doğallık, samimiyet, zamanın içinde kaybolmadan yaşayabilmek... Belki de en kıymetli şey bu. Günümüzde o kadar hızla akan bir hayat var ki; gerçek bir bağ kurabilmek, içten bir sohbet edebilmek, işte bu artık gerçek bir lüks.

Peki stil yolculuğunda nasıl bir noktaya ulaştın? Modaya bakış açında ilk gençlik yıllarına göre güncellemeler mevcut mu?

Elbette zamanla değişti. Gençken daha denemeye açık, daha cesur ve bazen abartıya kaçan bir stilim vardı. Zaman içinde sadeliğin gücünü fark ettim. Artık içinde kendimi iyi hissettiğim, zamansız, kaliteli parçalara yatırım yapmayı tercih ediyorum. Moda benim için bir ifade biçimi ama bunun çok da gürültülü olmasına gerek olmadığını öğrendim. Bugün geldiğim noktada, stilim hayatım gibi: sade, net ama detaylarda güçlü.

Son dönemde en sevdiğin, radarındaki tasarımcılar kimler?

Aslında her dönem değişebiliyor ama son yıllarda Türk tasarımcıların yükselişine hayranım. Çok başarılı ve kaliteli işler ortaya koyuyorlar. Minimal ama güçlü çizgiler taşıyan tasarımları seviyorum. Yurt dışında da dönem dönem takip ettiğim isimler oluyor ama her sezon sabit bir ismin olduğunu söyleyemem. Estetik anlayışım zamana ve ruh halime göre evrilebiliyor.

Çekimde Gökay Gündoğdu'nun TAGG markasının yeni koleksiyonundan parçalarla seni fotoğrafladık. Seninle match olabilecek favorilerin neler?

TAGG'in yalın ama güçlü çizgisi, detaylara verdiği önem benim stilimle çok örtüşüyor. Bu sezonun sade renk paleti, doğal kumaşları ve zamansız parçaları bana çok hitap ediyor. Oversized ceketler, keskin hatlara sahip takımlar ya da akışkan kumaşlardan yapılmış elbiseler benim favorilerim arasında. Günlük kullanımda da özel bir davette de rahatlıkla kullanılabilecek parçalar bana hep daha cazip gelir.

Şehirlerin bir stili olsaydı eğer, hangi şehri kendi stilinle özdeşleştirirdin?

Paris diyebilirim. Paris'in o zamansız şıklığı, sade ama iddialı havası, benim stil anlayışımla çok örtüşüyor. Abartıdan uzak ama detaylarda çok güçlü... Gündelik hayatta bile özenli, rafine ama asla kasmayan bir tarzı var Paris kadınının. Hem zarif hem rahat, hem düşünülmüş hem doğal. Ben de stilimi bu çizgide tanımlamayı seviyorum: sade ama etkili, zamansız ama modern.

Stiliyle ve moda tavrı ile öne çıkan favori film, dizi ya da ekran karakterin var mı?

"Call My Agent" dizisindeki Fransız kadın karakterler mesela, çok doğal ama çok stil sahibi. Kendi kimliklerinden ödün vermeden zarifler. Bir de tabii ki klasiklerden Audrey Hepburn... Onun sadeliği, gülümsemesiyle tamamlanan şıklığı, hâlâ bana ilham veriyor. Moda sadece kıyafet değil, bir bütün olarak duruş ve ifade biçimi benim için.

Bugün bir tiyatro ya da sergiye gidiyor olsan ne giyersin?

Böyle günlerde sade ama şık bir seçim yaparım. Belki rahat bir pantolon, güzel bir ceket, içine basic bir tişört ya da ince bir gömlek... Ya da sade bir elbise. Kendimi rahat hissettiğim ama aynı zamanda özenli bulduğum parçaları tercih ederim. Fazla düşünmeden ama ruhuma iyi gelen bir kombin.

Yaz wish list'inin ilk sıralarında neler var?

Bu yaz için önceliğim çocuklarımla birlikte zaman geçirmek. Onlarla geçirdiğim her an zaten listemin başında. Onun dışında, sade ve doğal bir tatil planı... Bu sene kalabalıktan uzak, yalın ve huzurlu yerlerde bulunmak istiyorum.

Evinizin de stilinde özgün çizgiler göze çarpıyor. Dekore ederken nelerdi ön plana çıkan detaylar?

Sadelik ve doğallık en önem verdiğim şeydi. Göz yormayan, açık renklerin hâkim olduğu, objelerin az ama anlamlı olduğu bir çizgi tercih ettim. Evin her köşesinde bir nefes alma alanı olmasına dikkat ettim. Fonksiyonellik kadar ruhu olan detaylara da yer vermek istedim. Eşyaların bir anı taşıması, kişiliğimi yansıtması benim için çok değerli.

Bu yaz için tatil planların arasında rota ne yöne doğru oluşturuluyor?

Çocuklarım Bodrum'u çok sevdiği için yazın büyük kısmını orada geçirmeyi düşünüyoruz. İstanbul'un yaz halini de çok seviyorum; daha sakin, daha yavaş... Hem şehirde vakit geçirmek hem de aralarda deniz havası almak bana iyi geliyor.

Tatil bavulunun olmazsa olmazları neler?

Gözlükler, şapka, güneş koruyucular ve tabii ki bikiniler. Rahat ve sade elbiseler, bir iki parça basic tişört, sandalet... Fazla düşünmeden giyip çıkabileceğim, içinde kendimi rahat ve iyi hissedeceğim parçalar... Aynı zmaanda yaz bavulumda mutlaka birkaç kitap da bulunur.

Genel olarak sıradan bir günün nasıl geçiyor?

Günlerim yoğun ama akışkan geçiyor. İş, spor ve günlük rutinler arasında gidip geliyorum. Bazen sabah erken başlayıp yoğun bir tempoyla akşamı buluyorum, bazen de daha sakin bir gün geçiriyorum. Her gün farklı ama genelde hayatımın temelinde aile, iş ve kendime ayırdığım zamanlar var.

Ailenle birlikte yapmaktan en keyif aldığın şey nedir?

Onlarla geçirdiğim her an benim için çok kıymetli. Birlikte yemek yemek, seyahate çıkmak, sadece aynı evin içinde vakit geçirmek bile... Ne yaptığımızın hiçbir önemi yok. Önemli olan birlikte olmak, birbirimize dokunmak, hissetmek. Bu bağlar hayatımın en özel alanı.

Sadece yemek için seyahat eder misin, buna değer rotalar içinde öncelikle nereyi önerirsin?

Kesinlikle ederim. Eşimle birlikte yemek konusuna çok meraklıyız. Yeni tatlar keşfetmek bizim için büyük bir keyif. Özellikle San Sebastian bu konuda başı çekiyor. Müthiş restoranlar, inanılmaz bir mutfak kültürü... Gerçekten etkileyici bir deneyimdi. Sırf onun için bile tekrar gidilir.

Son dakika gelecek misafirimiz var; bize kitaptaki tariflerden hangileriyle keyifli bir sofra hazırlamayı önerirsin?

Böyle durumlarda pratik ama etkili şeyler hazırlamayı tercih ederim. Güzel bir şarküteri ve peynir tabağı hızlıca hazırlanabilir. Yanına da lezzetli bir makarna ya da lazanya. Hem hızlı hem de sofrayı zenginleştiren seçenekler. Yanına da güzel bir zeytinyağlı ve salata eklemek harika olur.

Röportaj: Filiz ŞEREF KULU

Fotoğraf: Cengiz DİKBAŞ

Saç: Barış ÖZDEMİR / FEUR

Makyaj: Çiğdem YARTAŞI

Video: Kaan KARAASLAN

EN ÇOK OKUNANLAR

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: OYE
Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: OYE

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: OYE

11 dakika okunma süresi
SPF'li Makyaj Ürünleri Güneşten Korunmak İçin Yeterli Mi?
SPF'li Makyaj Ürünleri Güneşten Korunmak İçin Yeterli Mi?

SPF'li Makyaj Ürünleri Güneşten Korunmak İçin Yeterli Mi?

6 dakika okunma süresi
Robbie Williams, İstanbul'da Hayranlarıyla Buluşuyor
Robbie Williams, İstanbul'da Hayranlarıyla Buluşuyor

Robbie Williams, İstanbul'da Hayranlarıyla Buluşuyor

1 dakika okunma süresi
İlker Topdemir ile Özgürlük ve Keşif Üzerine
İlker Topdemir ile Özgürlük ve Keşif Üzerine

İlker Topdemir ile Özgürlük ve Keşif Üzerine

15 dakika okunma süresi
Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: Moeva
Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: Moeva

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: Moeva

11 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

Ece Nayman: Gücünü Renklerden Alan Bir Moda Yolculuğu
Ece Nayman: Gücünü Renklerden Alan Bir Moda Yolculuğu

Ece Nayman: Gücünü Renklerden Alan Bir Moda Yolculuğu

Mitolojiden Yapay Zekaya: Emre Yusufi'nin Sanat Yolculuğu
Mitolojiden Yapay Zekaya: Emre Yusufi'nin Sanat Yolculuğu

Mitolojiden Yapay Zekaya: Emre Yusufi'nin Sanat Yolculuğu

Markasıyla Kurduğu Özgür Dünya: Cansu Tosun
Markasıyla Kurduğu Özgür Dünya: Cansu Tosun

Markasıyla Kurduğu Özgür Dünya: Cansu Tosun

Kahkaha, Deneyim ve Akış: Moshe Aelyon
Kahkaha, Deneyim ve Akış: Moshe Aelyon

Kahkaha, Deneyim ve Akış: Moshe Aelyon

Aslı Pasinli ile Sürdürülebilir Yaşamın Sırları
Aslı Pasinli ile Sürdürülebilir Yaşamın Sırları

Aslı Pasinli ile Sürdürülebilir Yaşamın Sırları

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: Moeva
Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: Moeva

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: Moeva

Zümrüt Yezdani Kedik ile Disiplin, İlham ve Sürdürülebilirlik Üzerine
Zümrüt Yezdani Kedik ile Disiplin, İlham ve Sürdürülebilirlik Üzerine

Zümrüt Yezdani Kedik ile Disiplin, İlham ve Sürdürülebilirlik Üzerine

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: Luna B
Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: Luna B

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: Luna B

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: Min
Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: Min

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: Min

Burcu Kutluk ile Doğayla Uyumun ve İçsel Dönüşümün Yolculuğu
Burcu Kutluk ile Doğayla Uyumun ve İçsel Dönüşümün Yolculuğu

Burcu Kutluk ile Doğayla Uyumun ve İçsel Dönüşümün Yolculuğu

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: PSC
Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: PSC

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: PSC

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: My Beachy Side
Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: My Beachy Side

Türk Beachwear Tasarımcılarından İlhamla: My Beachy Side