Görenleri heyecanlandıran, görmeyenleri meraklandıran görkemli tarihiyle... Çırağan Sarayı'nı her zaman bu çok sevdiği ifadeyle anlatmaya başladığını söylüyor Neslihan Şen. Evet, Çırağan Sarayı köklü bir miras, aynı zamanda Türkiye'de ve dünyada lüks ve deneyim alanında trendleri belirleyen güçlü bir referans. Haliyle, çok yönlülük hem mesleki bir gereklilik hem de karakterinin bir yansıması halini almış Şen'in... Pek çok yeniliğe öncülük ederken bir "global kaşif" olarak her geçen gün ivmesi yükselen kariyerinde, şimdi yepyeni bir başarısı daha var... Monako Krallığı'nın ev sahipliğinde düzenlenen, lüks seyahat ve konaklama sektörünün buluştuğu zirveye, uluslararası delege olarak Türkiye'yi temsilen katıldı. Yaşamındaki hayalden gerçeğe uzanan çizgiyi "Stratejik düşünmek, doğru zamanda doğru yerde olmak ve doğru kişilerle yol yürümek, artık zamanla doğal bir refleks haline geldi" diyerek çizen Şen ile başarı odağında bir yolculuk yaptık.
Kariyerinize ilk adım attığınız günden bugüne hayallerinizle başarılarınız arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz?
Hayal kurmak her zaman beni motive eder. Hatta bayılırım diyebilirim. Karşı koyamadığım bir motivasyonla sürekli bir ilhamın peşindeyimdir. Her şeyden ve herkesten ilham alabilirim. Bir yandan beynimi ve ruhumu bu kadar beslerken bir yandan da başarının asla bir tesadüfe teslim edilemeyeceğinin bilincinde müthiş disiplinliyimdir. Disiplin yaptığım işin merkezlerinden biri. Başarıyı sürdürülebilir kılabilmek için de tutku ve heyecan beni çok besliyor. Stratejik düşünmek, doğru zamanda doğru yerde olmak ve doğru kişilerle yol yürümek, artık zamanla doğal bir refleks haline geldi. Hayata dair net olarak ne istediğinizi ve ne istemediğinizi de biliyorsanız tüm bu denge, sizin her gün şükrettiğiniz ve sahiplendiğiniz bir işi yapmanıza neden oluyor.
Çırağan Palace Kempinski gibi tarih ve lüksün buluştuğu bir markada pazarlama ve iletişim süreçlerini yönetmek nasıl bir sorumluluk ve motivasyon gerektiriyor?
Çırağan Sarayı'nı tarif ederken çok sevdiğim bir ifade vardır. "Görenleri heyecanlandıran, görmeyenleri meraklandıran görkemli tarihiyle..." diye devam eder. Muhteşem bir miras, bir ikon, bir duruş ve hepimizin de göz bebeği. Dünya çapında ses getiren böylesine güçlü bir mirası temsil etmek, ona layık bir profesyonelliği gerektiriyor. Uluslararası lüks otelciliğiyse bir ülkenin dünyaya açılan kapısı olarak tarif edebiliriz. Hatta turizm ve hizmet sektörünün de ötesinde stratejik de bir itibardır ve en güçlü diplomatik araçlarından biridir. Pazarlama ve iletişim süreçlerini yönetirken, son derece çevik olmak, hızlı adapte olabilmek ve çok yönlü düşünebilmek gerekiyor. Global gündemi ve trendleri yakından takip etmenin yanı sıra sadece estetik ve deneyim değil aynı zamanda kültürel, entelektüel ve duygularla da harmanlayabildiğiniz bir diliniz olmalı. Güçlü bir gustoya sahip olmaksa bu işin anahtarı.
Sizi bu kariyeri inşa ederken sıra dışı ve cesur kılan adımlar neler oldu?
Kariyerimde attığım her adımda hep ivmeli bir istikrar halinde oldum. Fakat bunu da hiçbir zaman konforla karıştırmadım. Tam tersine, her zaman konfor alanımın içindeyken dahi onun dışına çıkmaya cesaret ettim. Yaptığım her işin hak ettiği kadar hakkını vermek prensibim olmuştur. En küçük bir planlamamda dahi o işin altına imzamı attığımın sorumluluğunu taşırken bir yandan da kalıpların dışına çıkmayı severim ve sezgilerime güvenirim. Elbette altı dolu sezgilerden bahsediyorum. Bu elbette yılların deneyimleri ve tecrübelerle birlikte muazzam güçlü bir kas haline geliyor. Cesur kararlarımı da uygulamaktan da çekinmem. Faydasını çok görürüm.
Trend belirleyicilik, çok yönlülük, yenilikçilik... Bu kavramlar sizin için sadece bir iş disiplini mi, yoksa yaşam tarzınızın da bir parçası mı?
İş hayatım ve yaşam tarzım arasındaki ana disiplinler arasında çok kalın çizgiler ve farklar bulunmuyor. Çırağan Sarayı, gerek Türkiye'de gerek dünyada lüks ve deneyim alanında trendleri belirleyen en güçlü referanslardan biri. Çok yönlülük hem mesleki bir gereklilik hem de karakterimin bir yansıması. Birçok şeyi aynı anda düşünebilme ve farklı perspektifleri fark edebilme hep tanıdığım, bildiğim kavramlar. İş hayatım bu kavramlarla hep desteklendi. Yenilikçilik ise adeta içsel bir dinamo gibi; kendimi tekrarlamayı sevmem, işimde de bu böyledir.
Geçtiğimiz aylarda Monako'da uluslararası lüks bir platform tarafından seçilerek ülkemizi ve otelinizi temsil ettiniz. Buradaki temsiliyetinizden biraz bahseder misiniz?
Şubat ayında, dünya çapında takip edilen lüks seyahat ve konaklama sektörünün buluştuğu önemli bir zirve gerçekleşti. Forbes Travel Guide platformunun düzenlediği bu zirve, dünyanın dört bir yanından sektör liderlerinin bir araya geldiği, adeta yıldızlar geçidi niteliğindeydi. Bu zirve öncesinde oteller ciddi bir denetimden geçiyor ve derecelendiriliyor. Monako Krallığı'nın ev sahipliğinde düzenlenen bu zirvede, ben de uluslararası delege olarak Türkiye'yi temsilen katılmak üzere seçildim. Bununla ilgili aylar öncesinde bir davet mektubu aldım. Dünyada yalnızca 86 kişinin delege olarak davet edildiği bu platformda, ülkemizi ilk kez temsil etme görevini üstlenmek benim için büyük bir onur ve gururdu. Zirve kapsamında hem önemli buluşmalar gerçekleştirdik hem de basın sunumlarında dünya çapında tanıtımlar düzenledik.
Günümüz dijital çağında lüks otel pazarlamasının en büyük dönüşümü ne oldu sizce? Çırağan bu dönüşümün neresinde?
Artık dijital, sadece bir kanal değil; markaların kalbinde konumlanan, stratejiyi şekillendiren bir merkez. Elbette lüks otel pazarlamasında bu dönüşüm çok daha sofistike bir anlam taşıyor. Sadece görünürlük ve güzel olanı paylaşmaktan öte hertemas noktasında markanın duygusunu geçirebilmek ve bir his de yaratabilmek çok mühim. Dijitali elbette sahipleniyoruz. Stratejik olarak başarıyla yönetiyoruz ki bu başarımız global ölçümleme platformları tarafından yıllar boyu üst üste altın ödüllerle taçlandırıldı. Duyguyu ve hikayenin tam da kendisini buradaki dijital hızımızla birleştirirken misafire dokunduğumuz gerçek hayattaki o noktayı esas almaya devam ediyoruz. İkisini aynı dengeyle yönetmekse günümüz pazarlamasında en önemli maharetlerden biri.
Çırağan'ın yenilenme sürecinde nasıl bir dönemden geçtiniz?
Otelimizin yenilenme süreci, hepimiz için heyecan verici ve ilham dolu bir dönemdi. Bu büyük dönüşüm, Genel Müdürümüz Ralph Radtke'nin liderliğinde çok keyifli bir şekilde Mustafa Toner ve Serdar Gülgün ile birlikte titizlikle yürütüldü. Tüm odalar, restoranlar, genel alanlar ve SPA dahil olmak üzere otelin her bir noktasında kapsamlı bir yenilenme gerçekleşti. Bu projedeki temel ilkemiz, Saray'ın tarihi mirasını koruyarak, geçmişin zarafetini günümüze taşımaktı. Her detayda Çırağan'ın köklü geçmişini onurlandıran ve Saray'ın asil ruhunu yansıtan bir tasarım dili benimsendi. Uluslararası ölçekte ilgiyle takip edileceğini bildiğimiz bu dönüşüm, yıllara yayılan detaylı bir hazırlık süreci gerektirdi. Elbette bu ölçekte bir projede, büyük bir sorumluluk ve ciddi bir hassasiyet söz konusuydu. Hem yönetimsel hem de dönüşüm açısından, kariyerlerimizin en anlamlı ve unutulmaz dönemlerinden biri olduğunu söyleyebilirim. Bu dönüşümün başından sonuna bir parçası olabilmek büyük bir gurur ve gelecek nesillere bırakılacak bir iz oldu.
İş-yaşam dengesini bu kadar yoğun bir tempoda nasıl sağlıyorsunuz? Gün içinde mutlaka yaptığınız kişisel bir ritüeliniz bulunuyor mu?
Meslekten öte bir yaşam tarzı haline getirebildiğim için tüm düzenim bu müthiş yoğun tempoya rağmen bir akış içerisinde olması gerektiği gibi devam ediyor. Elbette 7/24 süren bir dinamizm ve pek çok hassas dengeyi gözetmem gereken bir sorumluluk alanım var. Fakat en büyük sorumluluğumun kendim olduğunu biliyorum. Bunun için elbette içsel mutluluk ve huzur çok önemli. Son iki yıldır hayatımızda Ada var. Kızımızın gelişiyle birlikte hayat bambaşka bir güzellikte. Farklı sorumluluklar getirmekle birlikte onunla adeta her yeni gün kendimi keşfettiğim döneme girdim. Kendimi iyi hissettiğim anları çoğaltmak için ise küçük ritüellerim var. Gerçekten zaman ayırdığıma değen iyi yemek keşifleri, kaliteli zaman geçirdiğim sosyalleşmeler ve tabii ki seyahat... Seyahat etmek hem işimin bir parçası hem de kişisel tutkum. İş için seyahat ederken de elbette bambaşka deneyimler oluyor. Örneğin en son Monako seyahatimde Prens II. Albert'in ev sahipliğinde muhteşem deneyimler yaşadık. Oşinografi Müzesi bu iş için özel olarak açıldı ve şahane bir davet verildi. Kişisel seyahatlerim ise bazen planlı, bazen tamamen spontane gelişiyor. Geçtiğimiz hafta ailece Seyşeller'deydik. Hem doğa hem de çok güzel bir deniz tatiliydi ve Ada'yla geçirdiğimiz o anlar gerçekten unutulmaz oldu.
Genç profesyonellere ilham verecek bir motto ya da yıllardır takip ettiğiniz bir söz var mı?
Kendimi tanımlarken sıkça kullandığım ve çok sevdiğim bir ifade var: "Global Explorer". Merak duygusu temel motivasyonları olsun. Dünyaya açık, öğrenmeye ve keşfetmeye hevesli, meraklı ve araştırmacı bir ruh olduklarında yaptıkları iş ve yaşamları çok daha anlamlı olacak ve zenginleşecektir. Merak ettikçe gelişecek, keşfettikçe dönüşeceklerdir. Bu tutkuyla yol almalarını öneririm.
Fotoğraflar: Ertan Demirbilek