Fransa'nın güneydoğusunda yer alan Provence, lavanta kokulu vadileri, bağlarla örtülü tepeleri ve yüzyıllara tanıklık eden köyleriyle hem göze hem ruha hitap eden bir coğrafya sunuyor. Kültürel derinliğiyle de öne çıkan bu bölge, her köşesinde başka bir hikâye anlatıyor. Sabahları yerel bir pazarda gezinebilir, akşamları Arnavut kaldırımlı sokaklarda kaybolabilir ya da bir tepeden güneşi izlerken tarihle baş başa kalabilirsiniz. Daha sakin ve az bilinen rotaları keşfetmek ya da Fransız Rivierası'nın göz kamaştıran cazibesine kapılmak istiyorsanız, Provence'ın köyleri size unutulmaz bir deneyim vadediyor.
Parfüm dünyasının başkenti olarak anılan Grasse, Provence'ın duyu organlarına hitap eden en özel köylerinden biri. Dior ve Chanel gibi devlerin koku ham maddeleri burada üretiliyor. Galimard, Molinard ve Fragonard parfümeri müzeleri, ziyaretçilerini bu büyülü dünyanın kalbine davet ediyor. Şehirdeki 11. yüzyıldan kalma katedral, Rubens'in üç eserine ve Jean-Honoré Fragonard'ın tablolarına ev sahipliği yapıyor. Grasse sokaklarında dolaşmak, hem kokularla hem de sanatla sarılmak anlamına geliyor.
Akdeniz'in turkuaz sularıyla sarılmış bu küçük liman kasabası, sanki bir kartpostalın içine düşmüşsünüz hissi yaratıyor. Orta Çağ'dan kalma taş sokakları, pastel renkli evleri ve tarihi surlarıyla Cassis, tarih ile doğanın eşsiz buluşmasını yaşatıyor. Enfes pan bagnat sandviçlerini yerel fırınlardan alıp Calanques de Cassis'in saklı koylarına doğru yürüyüşe çıkmak, Provence'ta yapılabilecek en keyifli planlardan biri. Yaz aylarında bile tenha kalabilen bu koylar, denizle baş başa kalmak isteyenler için ideal.
Roma İmparatorluğu'ndan bugüne taşıdığı zengin mirasla Arles, Provence'ın kültürel nabzını tutan köylerinden biri. Van Gogh'un meşhur "Café Terrace at Night" tablosunu burada çizdiğini bilmek bile sokaklarında yürümek için iyi bir sebep sunuyor. Yaz aylarında düzenlenen Arles Fotoğraf Festivali, köyün sanatsal dokusunu bugünün diline taşıyor. Merkezdeki amfitiyatro ve tarihi yapılar, Arles'ı görkemli bir açık hava müzesine dönüştürüyor.
Lavanta tarlalarının tam ortasında, adeta bir masal diyarı gibi yükselen Simiane-la-Rotonde, Provence'ın en pastoral köylerinden biri. Taş evler, lavanta kokuları ve tepeden izlenen mor ufuklar, ziyaretçilere unutulmaz bir atmosfer sunuyor. Köyde satılan lavanta ürünleri, Provence'ın ruhunu evlerinize taşıyan küçük hatıralar olarak öne çıkıyor. "Karakterli Fransız Köyleri" listesinde yer alan Simiane, sakinliğin sanatla buluştuğu eşsiz bir durak.
Gotik kuleleri, taş sokakları ve sade zarafetiyle Uzès, Provence'ın daha az keşfedilmiş mücevherlerinden biri. Hâlâ aktif olan dükalık sarayı, kasabanın merkezinde yer alıyor. Cumartesi sabahı kurulan pazarı, bölgenin en kaliteli yerel ürünlerini sunuyor. Uzès, mimari tutkunları için Roma döneminden kalan su kemerleriyle de dikkat çekiyor. Turistik karmaşadan uzak yapısıyla, gerçek bir Provence deneyimi sunuyor.
Antibes açıklarındaki bu küçük ada, huzurun tanımını yeniden yapıyor. Üzüm bağları ve şarap üreten keşişlerin yaşadığı bu yer, sadece tekneyle ulaşılabilir olması sayesinde gizemini koruyor. 5. yüzyıldan beri faaliyet gösteren Lérins Manastırı'nda yapılan şarap tadımları, adadaki deneyimi özel kılıyor. Ağaçların gölgesinde yürüyüş yapmak, neredeyse zamansız bir atmosferin içinde dolaşmak gibi.
Lavanta tarlaları, bağlar, taş fırınlar ve sanat dolu sokaklar... Aix-en-Provence, Provence'ın kalbi gibi atıyor. Sabahları kurulan pazarlar, taze meyveler ve enfes peynirlerle dolu; akşamları ise sokak kafelerinde pastis eşliğinde gün batımını izlemek adeta bir ritüel. Şehirdeki antikacılar, sanat galerileri ve Michelin yıldızlı restoranlar, burada geçecek her günü bir kutlamaya dönüştürüyor.
Fotoğraflar: iStock