Sinema ve gastronomi... İki farklı sanat dalı ama aynı tutkudan doğan kardeşler gibi. Biri duyguları görüntüyle anlatır, diğeri tatla. Birinde sahneler pişer, diğerinde lezzetler. Ortak noktaları ise hep aynıdır: sabır, yaratıcılık ve duygunun doğru sıcaklıkta servis edilmesi. Bu liste, sadece yemekle ilgili değil; tutku, disiplin, hayal gücü ve insan hikâyeleriyle dolu. Kimi filmde tereyağı sesiyle başlıyor yolculuk, kiminde bir sushi ustasının sessizliğiyle. Ama hepsi aynı soruyu sorduruyor: "Bir tabak gerçekten bir hikâye anlatabilir mi?"
IMDb Puanı: 7.8 / 10
Yönetmen: Gabriel Axel
Oyuncular: Stéphane Audran, Bodil Kjer, Birgitte Federspiel, Jarl Kulle, Ghita Nørby
Danimarka'nın sisli kıyılarında, sade bir köy yaşamı sürüp giderken, bir gün Fransa'dan Babette gelir. Babette sessiz, içine kapanık bir kadındır; ta ki bir gün köyün insanlarına unutulmaz bir ziyafet hazırlayana dek. Bu sofrada sadece yemek değil, yılların pişmanlığı, inancı, hatta affı servis edilir. "Babette's Feast", yemeği bir sanat formuna dönüştüren filmlerden biri. Filmin sonunda o uzun masa etrafında toplanan köylüler, aslında sadece bir akşam yemeği değil, hayatı paylaşıyordur.
Gabriel Axel'in bu Oscar ödüllü başyapıtı, yemeğin yalnızca damak değil, ruhu da doyurduğunu hatırlatır. Yavaş, sade ama derin... Tıpkı ağır ateşte pişen bir yemeğin kendisi gibi.
IMDb Puanı: 8.1 / 10
Yönetmen: Brad Bird
Seslendirenler: Patton Oswalt, Ian Holm, Lou Romano, Janeane Garofalo, Peter O'Toole, Brian DennehyBir fare şef olabilir mi? Pixar bu fikri aldı, üzerine biraz Paris, biraz sevgi ve bol miktarda yaratıcılık serpti; ortaya sinema tarihinin en büyüleyici yemek filmlerinden biri çıktı. Remy, yemek yapmayı her şeyden çok seven bir fare. Ama etrafındaki herkes onun "sadece bir kemirgen" olduğunu hatırlatıyor. O ise elindeki kaşıkla, burnundaki koku duyusuyla bu önyargıları yıkmaya kararlı. Film boyunca tavalar dans ediyor, sebzeler melodik bir şekilde doğranıyor, soslar neredeyse ekrandan taşacak kadar canlı görünüyor. Ama "Ratatouille" sadece animasyon değil; bir hayalin peşinden gitme hikayesi. "Herkes yemek yapabilir" diyen Şef Gusteau'nun sözü, filmin özeti aslında: Tutkuya sınır yok. Her izleyişte yeniden fark ediyorsunuz; iyi bir tabak, sadece malzemeden değil, kalpten yapılır.
IMDb Puanı: 7.0 / 10
Yönetmen: Nora Ephron
Oyuncular: Meryl Streep, Amy Adams, Stanley Tucci, Chris Messina, Linda EmondBir yanda 1950'lerin Paris'inde, Fransız mutfağını Amerika'ya tanıtan efsane Julia Child; diğer yanda 2000'lerin New York'unda sıradan bir ofis çalışanı olan Julie Powell. Julie, bir gün karar verir. Julia Child'ın meşhur kitabı Mastering the Art of French Cooking'deki 524 tarifi bir yıl içinde pişirecektir. Ortaya çıkan şey sadece bir yemek deneyimi değil, kişisel bir dönüşümdür. Film, tereyağının sesiyle başlar, azmin kokusuyla devam eder. Her sahnesi bir tarif defterinin sayfası gibi; bazen taşan bir sos kadar kaotik, bazen kabaran bir sufle kadar umut doludur. Meryl Streep'in enerjisiyle hayat bulan Julia Child, yemeği bir neşe, bir oyun, hatta bir sevgi dili hâline getirir. Amy Adams'ın Julie'si ise mutfakta sabrın ve tutkunun nasıl bir terapiye dönüşebileceğini hatırlatır. Julie & Julia, yemek yapmayı seven herkesin kalbinde ayrı bir yer eder çünkü film aslında şu cümleyi anlatır: Yemek yapmak, kendine inanmanın en sıcak yoludur.
IMDb Puanı: 7.0 / 10
Yönetmen: David Gelb
Oyuncular: Jiro Ono, Yoshikazu Ono, Takashi Ono Masuhiro YamamotoTokyo metrosunun altındaki minicik bir sushi restoranı... Ama burası üç Michelin yıldızlı, dünyanın en mükemmel suşilerinin yapıldığı yer. 85 yaşındaki Jiro Ono, her gün aynı özeni, aynı sabrı göstererek suşi hazırlıyor. Film, sadece yemek değil; mükemmeliyetin, disiplinin ve adanmışlığın görsel bir meditasyonu. Jiro Dreams of Sushi izlenirken neredeyse sessizleşiyorsunuz çünkü onun elinden çıkan her hareket, bir sanatçının fırça darbesi gibi. Bu film, sabırla yapılan her şeyin sonunda bir sanat eserine dönüşebileceğini gösteriyor.
IMDb Puanı: 6.4 / 10
Yönetmen: Christian Vincent
Oyuncular: Catherine Frot, Jean d'Ormesson, Hippolyte Girardot, Arthur Dupont, Brice Fournier
Fransa Cumhurbaşkanı'nın özel şefi olarak göreve başlayan Hortense Laborie'nin hikâyesi, mutfakta kadının gücünü zarif ama etkileyici bir şekilde anlatıyor. Elit sofraların arkasında dönen oyunlar, ince protokol kuralları, mutfaktaki dayanışma ve sabır... Haute Cuisine, gastronomiyi bir güç dengesi olarak resmediyor. Hortense'in her tabakta hem anılarını hem duygularını harmanlaması, yemekle kimlik arasındaki bağa farklı bir boyut katıyor. Film, yemek yapmanın aynı zamanda bir ifade biçimi olduğunu hatırlatıyor: Bir kadın, yemeğiyle de var olabilir.
IMDb Puanı: 7.8 / 10
Yönetmen: Ritesh Batra
Oyuncular: Irrfan Khan, Nimrat Kaur, Nawazuddin Siddiqui, Bhagwan TiwariMumbai'nin meşhur "dabbawala" sistemi, her gün binlerce yemek kutusunu adresine ulaştırıyor ama bir gün, bir kutu yanlış yere gidiyor. Evli bir kadın, eşi için hazırladığı öğle yemeğini yanlışlıkla yalnız bir adama gönderiyor. Aralarındaki küçük notlarla başlayan iletişim, zamanla bir duygusal dostluğa dönüşüyor. The Lunchbox, sessiz, sade ama çok dokunaklı bir film. Yemek burada bir köprü, kelimelerden önce gelen bir iletişim biçimi. İrrfan Khan'ın performansı, film bittikten sonra bile aklınızda kalıyor. Bu filmdeki her tencere, biraz yalnızlığı, biraz umudu pişiriyor.
IMDb Puanı: 7.3 / 10
Yönetmen: Lasse Hallström
Oyuncular: Helen Mirren, Om Puri, Manish Dayal, Charlotte Le Bon, Amit Shah, Farzana Dua ElaheBir Hint ailesi Fransa'nın güneyinde küçük bir kasabaya yerleşiyor. Yolun karşısında, yıllardır Michelin yıldızıyla parlayan Madame Mallory'nin zarif restoranı vardır. Baharatlarla bezeli Hint mutfağı ile Fransız gastronomisinin titiz dengesi arasında başlayan rekabet, zamanla bir anlayış ve saygı hikâyesine dönüşür. Film, kültürler arası çatışmayı değil, tatların birbirine karıştığında ortaya çıkan uyumu anlatıyor. Helen Mirren'ın zarafetiyle, Manish Dayal'ın tutkusuyla bu film bir "kültürel füzyon" şölenidir. Her sahne ışıl ışıl, her tabak sanat eseri gibi. Ve sonunda fark ediyorsunuz: Lezzetin milliyeti yoktur; iyi pişmiş bir yemek evrensel bir dildir.
IMDb Puanı: 7.3 / 10
Yönetmen: Jon Favreau
Oyuncular: Jon Favreau, Sofía Vergara, John Leguizamo, Emjay Anthony, Scarlett Johansson, Oliver PlattBaşarılı bir şefin, sosyal medyada yaşadığı bir krizin ardından her şeyi bırakıp bir "food truck"la yola çıkması... Jon Favreau'nun hem yönettiği hem de oynadığı Chef, bir yol filmi gibi görünür ama aslında özgürlüğün, tutkuyu yeniden bulmanın hikayesidir. Başarılı bir şef, sosyal medya üzerinden patronuyla tartışıp işini kaybeder. Sonra bir kamyon mutfağı alır, Amerika'yı karavan gibi dolaşarak sokak lezzetleri pişirmeye başlar. Film boyunca sokağın sesi, müziği ve yemek kokusu neredeyse ekrandan taşar. Chef, gastronomiyi özgürleştirici bir deneyime dönüştürür, yıldızlı restoranların kuralcı havasından uzak, samimi, paylaşım dolu. Yemeğin en güzel hâli belki de budur: İyi müzik, sevdikleriniz ve bir tabak dolusu mutluluk.
IMDb Puanı: 6.6 / 10
Yönetmen: John Wells
Oyuncular: Bradley Cooper, Sienna Miller, Daniel Brühl, Omar Sy, Matthew Rhys, Emma Thompson
Bradley Cooper, bu filmde yetenekli ama kibirli bir şefi canlandırıyor. Hayatındaki hatalardan sonra Londra'da yeni bir mutfak kurmaya çalışırken hem mükemmeliyetle hem kendi egosuyla savaşıyor. Burnt, mutfak dünyasının parlak yüzünü değil, perde arkasındaki baskıyı, teri ve öfkeyi gösteriyor. Tavaların çarpıştığı, servislerin zamanla yarıştığı sahneler, adeta bir aksiyon sekansı gibi çekilmiş. Film, hatasız bir yemek yapma arzusunun aslında insanı nasıl yakabileceğini anlatıyor. Ama aynı zamanda ikinci bir şansın, yeniden pişmeye cesaret etmenin öyküsü.
IMDb Puanı: 7.2 / 10
Yönetmen: Mark Mylod
Oyuncular: Ralph Fiennes, Anya Taylor-Joy, Nicholas Hoult, John Leguizamo, Hong Chau, Judith LightBir adada geçen, tek gecelik bir gastronomi deneyimi... Ancak bu kez yemek, zevk değil, bir hesaplaşma aracına dönüşüyor. Ralph Fiennes'ın karizmatik ve ürkütücü şefi, "fine dining" dünyasını kara mizahla eleştiriyor. Film, yemeğin bir statü göstergesine dönüştüğü modern kültürü ironik bir dille sorguluyor. Bir yandan büyüleyici tabaklar, diğer yandan karanlık bir mizah... The Menu, yemeğin ruhsuzlaştığı noktada insanın açlığının aslında neye olduğunu soruyor.