Savaş sonrası Avrupa'nın yeniden nefes almaya başladığı, kadınların sokaklarda daha özgür adımlarla yürümeyi öğrendiği 1951 yılına geri dönüyoruz. Çünkü Max Mara da tam bu dönemde, İtalya'nın kuzeyinde doğdu. Kurucusu Achille Maramotti, dönemin salon terzilik anlayışına alternatif bir yol çizdi; zeki, zarif ve çalışkan kadınlar için tasarlıyordu. Onları modayı bir araç olarak kullanarak güçlendirmeyi hedefliyordu. Aradan geçen 75 yılda ise bu vizyon hiç değişmedi.
Ve şimdi bunu kanıtlayan güncel adım, Akdeniz'in kalbindeki barok bir başyapıtta, La Reggia di Caserta'da atılıyor. Napoli'nin hemen dışında yer alan bu saray, sadece İtalya'nın değil, dünyanın en büyük kraliyet konutu olarak anılıyor. İhtişamlı mermer merdivenleri, fresklerle kaplı tavanları ve sonsuz gibi uzanan bahçeleriyle adeta zamanın dışında bir mekân. Napoli çevresindeki "etkileyici" olarak nitelendirebileceğimiz mekanların fazlalığını da göz önünde bulundurursak gerçek anlamda büyüleyen bir atmosferden söz ediyoruz.
Caserta'da gerçekleşen Max Mara 2026 Resort defilesi, "Vesuvian Venus" koleksiyonuyla Napoli'ye ve geçmişine tam anlamıyla bir övgü sunuyor. Sophia Loren'in It Started In Naples filmindeki zarafeti, Silvana Mangano'nun Riso Amaro'daki başkaldıran feminenliği Ian Griffiths'in ilham panosunu süsleyen sahneler arasında. Napoli, bu koleksiyonda bir şehirden öte, en İtalyan şehirlerden biri olarak görülmesiyle kültürel bir yoğunluk hâline geliyor.
Koleksiyonun merkezinde, 1951 tarihli E. Marinella arşivinden çıkan kravat desenleri var. Ancak bu kez kravattan ziyade zarif ipek pijamalarda, oversize kazakların nakış detaylarında, kaşmirin ve yünün en lüks hâlinde karşımıza çıkıyorlar. Bir yanda keskin yakalı, fötr şapkalı, hafif yapılı ceketli Napoli centilmenleri; diğer yanda ise göz alıcı formlardaki şortlar, hacimli kloş etekler, portre yakalı üstler ve transparan tül astarlı yün elbiseleriyle kadınlar sahneye atılıyor.
Bu güçlü kontrastın kurguladığı anlatı feminenliğin cesareti, maskülenliğin zarafetiyle dengeleniyor. Kuşaklı Max Mara mantoları, her sezon olduğu gibi bu koleksiyonun da temel taşlarından. Şal yakalı, püsküllü ya da yüksek yakalı versiyonlarıyla hem gündüze hem geceye eşlik eden zarafet sunuyorlar. Straplez elbiseler ise kristal süslemeleriyle dikkat çekiyor.
Koleksiyonun tüm görünümleri, yeniden yorumlanan ikonik Max Mara Whitney Bag ve zarif ipek eşarplarla tamamlanıyor. Bu detaylarla koleksiyon, Max Mara'nın hem tarihine hem de çağdaş çizgisine saygı duruşu niteliğinde. Defilenin yapıldığı Caserta Sarayı ise, bir fon olmaktan çıkıp koleksiyonun ruhunu destekleyen bir yapı olarak keşfedilmeye değer yanlarını ortaya koyuyor.
Fotoğraflar: Max Mara