Bebek'teki ofisinde buluşuyoruz Rezzan Benardete ile. Bir toplantıdan çıkıyor ve üzerinde onun etkisi sürerken bizimle yeni bir dünyaya dahil oluyor. Ofis ortamında onu keşfetmek çok daha "gerçekçi" oluyor aslına bakarsanız. Yaratıcı dokunuşlarıyla harikalar yaratan bir mimarın ilham durağındayız ne de olsa. Üstelik Monako'da gerçekleşen "The International Yacht & Aviation" ve Como'da gerçekleşecek olan "A Design Awards" yarışmalarında süper yat Maya ile iki ödül birden alarak başarısını perçinledi. Benardete başarısının merkezinde, ofisinde "işte burası tam ben" dediği noktaları gösteriyor bize. En çok burada "kendisi gibi" hissettiğini söylüyor. Biz de Rezzan Benardete'yi yaratıcı dünyasına ilham oluşturan ofis ortamında keşfe çıkıyoruz ve en önemli inziva rotamız olan yaşam alanlarımıza nasıl dokunuşlar yapabileceğimizin sırlarını öğreniyoruz.
Hayatta insanlara bir faydamızın dokunduğunu hissetmenin asıl mutluluk nedeni olduğunu söylerler, sizin yaptığınız işin de bu anlamda özünde şahane motive eden bir yanı var değil mi? Peki siz nasıl bir motivasyonla yapıyorsunuz işinizi?
Kesinlikle öyle. İnsanlara dokunmak, hayatlarına anlamlı bir katkı sunmak belki de yaptığımız işin en kıymetli tarafı. Bir evin, bir otelin ya da bir teknenin yalnızca estetik değil, aynı zamanda ruha iyi gelen, kişisel bir ifade alanı haline gelmesi bizi en çok motive eden şey. Her projeye, arkasında başka bir hikaye, başka bir yaşam ritmi olduğunu bilerek başlıyoruz. O hikayeyi anlamak, hissetmek ve sonunda ortaya çıkan tasarımla o kişiye gerçekten "burası bana ait" dedirtebilmek, işimizin merkezinde yer alıyor. Bu bağ kurulduğunda, sadece bir mekan değil, bir hayat biçimi tasarlamış oluyoruz. Bence bundan daha güçlü bir motivasyon kaynağı olamaz.
"Ev, otel, tekne gibi yaşam alanlarını; insanların en rahat, en mutlu olacakları ve onları ifade edecek şekilde yaşanır hale getirmek" şeklinde tanımlıyorsunuz işinizi. Bu meslek karakterinizde nasıl yansımalar yarattı peki, sizce bu işi yapmasaydınız sahip olmayacağınız hangi nitelikleriniz var bugün?
Bu meslek bana her şeyden önce çok yönlü bir bakış açısı kazandırdı. Estetik duygusu, detaylara hassasiyet, empati yeteneği ve sabır gibi beceriler zamanla karakterimin bir parçası haline geldi. Bir projeye başlamadan önce karşımdaki insanı gerçekten tanımak, onun neye ihtiyaç duyduğunu anlamak ve bu ihtiyaçları özgün bir tasarıma dönüştürmek zamanla içselleştirdiğim bir yaklaşım oldu. Belki başka bir meslekte bu kadar çok hikayeye ortak olamaz, farklı yaşam biçimlerinden bu kadar çok ilham alamazdım. Bugün iç mimarlık sayesinde, sadece mekanları değil, insanları da anlamayı öğrendim.
Huzuru bazen sokaklarda, farklı şehirlere kaçmakta, yollarda arıyoruz... Aslında önce elimizdeki yaşam alanlarımızı "yaşanır" hale getirerek kendi inziva noktalarımızı yaratmamız daha mantıklı olabilir mi?
Evet, hepimizin ara sıra kaçmaya ihtiyacı var ama aslında asıl ihtiyaç, huzuru bulunduğumuz yerde yaratabilmek. Bunun yolu da yaşadığımız alanı, duygusal bir konfora dönüştürmekten geçiyor. Elbette seyahatler, yeni yerler görmek çok kıymetli; fakat günlük hayatın içindeki kaçış noktalarını da unutmamalıyız. Bazen bir koltuğun yerini değiştirmek, bir odaya doğal ışık almak, bazen de sadece sessiz bir köşe yaratmak bile büyük bir fark yaratabiliyor. Mekanları yaşanır hale getirdiğimizde, dış dünyaya olan bağımlılığımız da azalıyor ve asıl huzuru içeriye, kendi alanımıza taşımış oluyoruz.
Bu yaz yeni bir ev dekore etmek isteyenlere ya da evlerine yaz ruhunu taşımak isteyenlere neler önerirsiniz? Sizin yaz mevsimine hazırlanırken mutlaka yaptığınız dokunuş nedir?
Yaz mevsimi, hafifliğin, ferahlığın ve doğayla kurulan ilişkinin ön plana çıktığı bir dönem. Yeni bir ev dekore edecek olanlara her şeyden önce nefes alan, doğaya açık, fazla yükten arındırılmış alanlar yaratmalarını öneririm. Açık tonlar, doğal kumaşlar, keten perdeler, bolca ışık ve ferah dokular bu mevsimin olmazsa olmazları. Ben yazın evde ya da yazlıkta ilk olarak aksesuarları değiştiririm. Yeni bir döneme geçerim. Aynı zamanda bitkilere daha fazla yer açıp, canlılığı arttırmaya özen gösteririm.
Zamansız ve sürdürülebilir tasarımlar da iç mimarinin günümüzde önemli bir ayağı değil mi? Sürdürülebilirlik açısından hangi yenilikleri uyguluyorsunuz?
Artık yalnızca estetik yeterli değil, tasarımlarımızın uzun ömürlü ve zamansız olması da en az görünüm kadar önemli. Her mekanda yıllarca keyifle kullanılabilecek, modası geçmeyen parçalar seçmeye özen gösteriyoruz. Hedefimiz, hızlı tüketim anlayışından uzaklaşıp, her detayında kalıcılığı ve yaşamın içindeki yerini koruyacak bir denge yakalamak.
Yazın evinizde en çok zaman geçirdiğiniz favori köşeniz neresi?
Yaz aylarında en çok vakit geçirdiğim alanlardan biri terasım. Sabahları orada kahvemi alıp güne başlamak, günümü planlamak benim için vazgeçilmez. Hafif bir esinti, günün ilk ışıkları ve sessizlik eşliğinde biraz düşünmek ya da sadece manzarayı izlemek bana hem dinginlik hem de enerji veriyor. Orası günün en sade ama en özel anlarının adresi.
Size ilham veren, "keşke benim projem olsaydı" diyebileceğiniz, iç mimarisini çok sevdiğiniz bir otel var mı?
Dünyadaki Aman Resort'larının ortak paydası olan; mimarisinin ve insana hissettirdiği konfor ile estetik anlayışının en güzel şekilde dengede olması, açıldığı ülke ve bölgeye göre yöresel ögeleri kendi DNA'sı ile birleştiriyor olması beni her zaman şaşırtmış ve heyecanlandırmıştır. Bu anlamda, bir Türk olarak Bodrum'daki Aman'ı çok beğeniyorum. Her fotoğrafını gördüğümde kendime "Ben bu projeyi nasıl yorumlardım?" diye sormamdan dolayı, aklıma gelen ilk ve en çok "Keşke..." dediğim proje oluyor. Kim bilir, belki bir gün "Keşke" dediklerim, "İyi ki" diyerek hayata geçmiş olur.
Bugün ofisinizde çekim yaptık. Bu ofisin nasıl bir ruhu olduğunu söyleyebilirsiniz, burayı sizin için özel kılan neler var, buranın mabediniz olduğunu söylemek mümkün mü?
Ofisimiz benim için sadece bir çalışma alanı değil, aynı zamanda düşünce üretiminin, hayal kurmanın ve yaratmanın da merkezi. Her detayından kendimden bir parçası var diyebilirim. Kendi düzenime uygun bu alan, ekibimin enerjisiyle birlikte tamamlanıyor. Ve tabii her gün inanılmaz bir Boğaz manzarasına bakmak, şehri izlemek, günün ışığıyla birlikte değişen renkleri gözlemlemek inanılmaz bir ilham kaynağı. O manzara, bazen bir renk paletini, bazen bir formu, bazen de sadece bir dinginlik hissini beraberinde getiriyor. Aslında hem dış dünyadan kopup tamamen işe, tasarıma ve düşünmeye odaklandığım bir alan diyebiliriz.
Nedir sizce ofisi ofis yapan şey?
Ofisim aslında ikinci evim, aynı zamanda bir yaşam alanı. Tıpkı evimdeki gibi burada da kendimi rahat, huzurlu ve ait hissetmek istiyorum. Bu yüzden yalnızca bir ofis olarak görmektense çok daha fazlasını içinde bulunduruyoruz. İçinde bana ait objeler, beni ifade eden sanat eserleri, ailemden kalan parçalar var. Her gün bana yeniden ilham veren detaylar arasında yaşıyorum. Ve bu alanı paylaşan ekip arkadaşlarım da artık bir iş ortamından öte, ailem gibi oldu.
Siz yaşam alanınızı daha çok ne tarzda dekore etmekten yanasınız? Yaşam tarzınızı da etkileyen bir tasarım felsefeniz var mı?
Doğallık, sadelik ve işlevsellik benim için vazgeçilmez. Benim için yaşam alanı, insanın her gün kendini iyi hissettiği, enerjisini tazelediği bir yer olmalı. Bu yüzden evimi, beni mutlu eden, ilham veren, aynı zamanda işlevselliğiyle hayatımı kolaylaştıran parçalarla dekore etmeyi seviyorum. Estetik kadar kullanım kolaylığı da önemli. Ve mutlaka sanatla tamamlanmalı... Her köşede bir sanat eserine yer vererek, mekanlara ruh ve derinlik katmayı önemsiyorum. Bu yaklaşım sadece dekorasyona değil, yaşam tarzıma da yansıyor.
Sizde saatlerce oturmak hissi yaratan mekan hangisi?
İyi küratörlüğü olan, yalın ama güçlü bir sanat galerisi. Mekana girer girmez sizi etkileyen, sessizlik ve estetik bir araya geliyor. Her eser düşünceye alan tanıyor, bazen tek bir tabloya uzun süre bakakalabiliyorum. Işık, malzeme, boşluk kullanımı; her şey belli bir denge içinde ve bu denge bana ilham veriyor. Nerede olduğunun önemi yok, önemli olan o mekanın bana düşündürecek bir şeyler bırakması diyebiliriz.
Tekne trendleri içinde gözümüze çarpan detaylar arasında; "abartısız zarafet"e evrilen lüks anlayışı, yoga alanları, spa odaları, denize açılan platformlarda gün batımı köşeleri gibi huzur noktaları ve minimal sıcak çizgiler var. Tekne tasarımında sizi heyecanlandıran yenilik nedir?
Artık teknelerde doğayla bütünleşik yaşam alanları yaratmak bir lüks değil, kullanıcıların doğal bir beklentisi. 2025'te beni en çok heyecanlandıran yenilikler, çok amaçlı alanlar ve kişisel bölümler. Kullanıcının ruh haline ve ihtiyacına göre dönüşebilen esnek çözümler, tekne iç mekan tasarımında yepyeni bir bakış açısı sunuyor. Bu yaklaşım, tasarımın sınırlarını zorlarken aynı zamanda kullanıcıya gerçek bir konfor ve özgürlük alanı yaratıyor.
Sizce bir teknenin iç mekanında lüks nasıl tanımlanmalı?
Bence lüks, gösterişten uzak ama detayda saklıdır. Kaliteli malzeme, iyi düşünülmüş fonksiyonlar ve kullanıcıyı merkeze alan bir sadelik... Denizde geçirilen zamanın kalitesini artıran her şey gerçek lüksün parçası.
Fotoğraflar: Ertan Demirbilek, Zeynel Abidin Ağgül