DOĞAN GÜNEŞİN ÜLKESİ JAPONYA

vip.com.tr

Japonlar Japonya’ya ‘Nippon’ diyorlar. Nippon yazarken kullanılan kanji karakterler “güneş” ve “köken” anlamına geliyor. İşte Japonya’ya bu yüzden “doğan güneşin ülkesi” de deniyor. Japonya, karmaşık tarihi, renkli yaşamı, yemyeşil adaları, geçmişteki acıları, gelecekteki rüyaları, tapınakları ve gösterişli şehirleri ile dördü büyük olmak üzere irili ufaklı 1.000 adanın üzerine kurulu bir ülke. Anayasal Monarşi ile idare edilen, 47 ayrı eyalete bölünmüş olan ülkenin nüfusu 127 milyon... Ülkenin başkenti Tokyo, ‘batının merkezi’ anlamına geliyor. Japonya’nın diğer önemli kentleri ise Osaka, Kyoto, Hiroshima, Fukuoka ve Sapporo. Japonya’nın tarihi şehirleri Osaka ve Kyoto, ülkenin Kansai eyaletinde ve Honshu adasında yer alıyor. Osaka Japonya’nın ikinci büyük kenti, politik kimliğinin yanı sıra Osaka aynı zamanda ülkenin ana endüstrisine ev sahipliği yapan bir liman kenti. Osaka için “su şehri” veya “Japonya’nın Venedik’i”de deniliyor. Nehir kenarına kurulu şehir sudan yararlanarak gelişmiş. Amerikan film endüstrisinin kalbi olan Universal Film Stüdyoları da Osaka’da bulunuyor.

Eski başşehir Kyoto
Son yıllarda bütün dünyada imzalandı, imzalanmadı diye gürültüler koparan protokolü ile ismi duyulan Kyoto, 1600 Budist mabedi ve 400 Shinto tapınağı ile tarihi ve kültürel bir şehir aslında. Kyoto’da yapılacak şehir gezisinde; 1868 yılına kadar İmparatorun ikametgahı olan Kyoto Imperial Palace, Togukawa Shogun’un ikametgahı olan Nijo Kalesi, Japonya’nın en uzun pagodası Toji, geyşa evleri ve geleneksel çay evleri ile Kyoto gece yaşamının dar sokağı, Pontocho, renkli sebze-meyve pazarı Nishiki market, Kyoto tren istasyonu ve ünlü geyşa bölgesi Gion görülecek yerler arasında. Kyoto’nun yakınlarında bulunan Japonya’nın en eski başkenti Nara da gezilecek önemli yerlerden bir diğeri. Burada Buda’nın büyük bir suretinin yer aldığı, dünyanın ahşaptan yapılmış en büyük mabedi olan Todaiji Mabedi, dünyanın ayakta kalan en eski ahşap yapısı olan Horyuji Mabedi, 3.000 antik taş ve bronz feneri ile renkli bir görüntü sunan Kasuga Tapınağı ve evcil geyiklerin ortada dolaştıkları 1.250 hektarlık Deer Park görülmesi gereken yerler arasında. Kyoto aynı zamanda dünyanın en ilgi çekici bahçelerine de sahip. Bilindiği gibi Japon bahçeleri doğanın minyatür bir sembolü... 17 binden fazla çeşit bitkinin bulunduğu bu bahçelerde; beyaz, kırmızı erik, kiraz, kasımpatı, açelya, şakayık ve nilüfer yetişen başlıca yetişenler arasında... 1868 yılına kadar Japonya’nın başkenti olan Kyoto’nun kelime anlamı da ‘başşehir’ zaten. İmparatorun ikametgahını ve parlamentosunu eski adı ile Edo olan Tokyo’ya taşımasından sonra başkent Tokyo olmuş.

Adanın kalbi Tokyo
Eski başkent Kyoto’dan yeni başkent Tokyo’ya doğru geçtiğinizde, dünyanın en güvenli ve en modern şehirlerinden biri çıkıyor karşınıza. Japonya’nın Kanto eyaletinde yer alan Tokyo’ya Kyoto’dan Shinkansen denilen hızlı trenle ulaşım en fazla üç saat sürüyor. Japonya’da ulaşımın ve taşımacılığın kalbini demiryolları oluşturuyor. Shinkansen hızlı trenlerle yapılan yolculuklar mesafeleri bir hayli kısaltarak yolculuğunuzu çok daha verimli kılıyor. Tokyo’nun iş merkezi Shinjuku bölgesinde, dünyanın en işlek tren istasyonu olan Shinjuku İstasyonu, Tokyo Kulesi’nden sonra 248 metre yüksekliği ile Tokyo Metropolitan Hükümet Binası, içinde 20 binden fazla ağaç ve 1.500’den fazla kiraz ağacının bulunduğu seçkin ve büyük bir park olan Shinjuku Gyoen Ulusal Parkı, pek çok bar ve gece kübünün yer aldığı Kabukicho bölgeleri ve büyük alışveriş mağazaları bulunuyor. Eski Tokyo’nun atmosferini yansıtan Asakusa ise Asakusa Mabedi de denilen Budistlerin en eski mabedi Sensoji Mabedi ile ünlü. Tokyo’da suni bir ada üzerinde bulunan Odaiba alışveriş ve gezinti merkezinde Fuji televizyon stüdyoları, Venedik tarzında yapılmış alışveriş merkezi Venus Fort, Tokyo’nun en büyük gece kulüplerinden biri olan Zepp Tokyo, Oedo-Onsen-Monogateri sıcak su kaynağı, Tokyo’nun ana plajı yer alıyor. Tokyo’nun alışveriş merkezi Ginza Caddesi’nde Louis Vuitton, Chanel, Dior ve Prada gibi büyük mağazaların yanı sıra Sony binası ile Kabuki tiyatrosu yer alıyor. Ayrıca Ginza caddesinde gezerken uğrayabileceğiniz pek çok ünlü cafe, restaurant ve pastane de bulunuyor. Tokyo’da imparatorun sarayının doğu bahçeleri halka açık durumda. Kiraz çiçeklerinin açtığı dönemde muhteşem bir görüntüye sahip ve tabii ki Japonya’nın en güzel ve en görülmeye değer bahçelerinden biri... II. Dünya savaşı sırasında bir bomba ile zarar gören saray, 1968 yılında orijinaline sadık kalınarak yeniden yapılmış. Tokyo’da gezilecek yerler bunlarla sınırlı değil elbette... Tarihi eserler ve kültürel hazineleri görebilmek için Tokyo Ulusal Müzesi, Kaligrafi Müzesi, Ulusal Batı Sanatları Müzesi, Meici Tapınağı Müzesi ve Japon Halk Sanatları Müzesi’ni gezebilir, minikler misafirler için tasarlanan Disneyland’a uğrayabilirsiniz. Sumida Nehri’nde yapılacağınız tekne gezisi ise Tokyo’yu nehirden tanımanıza yardımcı olacak bir aktivite.

Fuji Dağı’ndaki eşsiz manzara
Hakone, Tokyo’dan 70 dakika uzaklıkta, Ashigarashimo Bölgesi’nde bulunan dağlık bir kasaba. Buraya sadece turistler değil, Japonlar da dinlenmek, sağlık sporları yapmak, parklar ve dağlarda eğlenceli vakit geçirmek için geliyorlar. Hakone’nin en önemli özelliklerinden birisi Fuji Dağı’nın hemen yanında yer alması... Bu bölgeye tam gün yapılan gezilerde otobüsle yola çıkılıyor ve Japonya’nın kırsal yaşamını izleyerek 8 bin fit yükseklike bulunan Fuji Dağı’na tırmanılıyor. Buradan Pasifik Okyanusu’nun ve dağların manzarasını izledikten sonra Hakone göl restoranda Ashi Gölü’nün manzarasını seyrederek öğle yemeğinizi alabiliyorsunuz. Hakone göl restoranda, Avrupa mutfağı ve Japonların ünlü tepenyakisi ile hizmet veriyor. Ardından ‘cehennem vadisi’ de denilen Owakudani Vadisi’ne gidebilirsiniz. Burada karmakarışık dağlarından yükselen dumanın manzarasını izleyebilir ve siyah Onsen Tamago deneyebilirsiniz. Onsen Tamago sıcak su kaynaklarında kaynatacağınız yumurta anlamına geliyor. Ardından teleferiğe binerek volkanik Hakone Dağları’nın 360 derece manzarası izleyebilir, son olarak Hakone Gölü üzerinden bineceğiniz bir korsan gemisi ile krater gölünün resim gibi güzelliğine ve sakinliğine kendi gözlerinizle tanık olabilirsiniz. Bu güzel günün sonunda sizi tekrar Tokyo’ya geri getirecek ulaşım aracınız ise tabii ki yine hızlı tren. Tabii bütün bu güzelliklere tanık olabilmek için hava şartlarının da uygun olması gerek.