Bazen hayatın içindeki fazlalıkları, kulağımıza yapışmış gürültüyü bırakarak kendimizi ve dengemizi bulmaya ihtiyacımız olabilir. Belki de bu yüzden yılbaşında rotayı değiştirmek, artık takvim yenilemenin ötesinde çok daha değerli bir anlam taşıyor. Ritminizi daha basit bir yerde; taşın içinde, toprağın sıcaklığında ya da zamanın daha ağır aktığı bir vadide bulmaksa günümüz metropol koşullarında çoğumuza iyi gelebilecek bir yolculuk sebebi.
Kapadokya tam da bu yüzden kış aylarında keşfedildiğinde gerçek anlamını açığa çıkaran bir coğrafya. Genellikle eylül romantizmiyle anılsa da, aslında soğuk ve kuru havanın kristal berraklığında çok daha rafine bir deneyim sunuyor. Havanın keskinliği nefesi açıyor, taş mimarinin doğal sıcaklığı bedeni yumuşatıyor, sessizlik ise zihni yavaşlatıyor. Kısacası yeni yıla başlamak için ideal bir üçlü.
Bu atmosferin içine yerleşen Avantgarde Refined Caves of Cappadocia, toprağın ağırlığını modern minimalizmle dengeleyen bir anlayışla tam bir yeniden başlama mekanı oluşturuyor. Yapının her köşesinde taşın doğal ritmi hissediliyor; ama bu doku, çağdaş tasarımın yalın çizgileriyle buluştuğu için kabuğa çekilmekten ziyade, kendini hafifleterek merkeze dönmek gibi. Otelin 26 Aralık–2 Ocak arasında düzenlediği Fairy Festive Week, Kapadokya'nın kışın daha belirgin olan masalsı dokusuna zarif bir canlılık katıyor. Serenity Garden'da tarçın ve sıcak şarap kokularının yükseldiği açık hava pazarı, yerel üreticiler, mini atölyeler ve buharı tüten kestanelerle hem çocuklara hem yetişkinlere sade, neşeli ve dokusu yerel bir yılbaşı alanı yaratıyor. Bölgenin kadim kış kültürüyle şaşırtıcı bir uyum içinde.

Kapadokya'nın kuru kış havasının yenileyici etkisi, oteldeki Rea Well-Being Spa'da bir devam buluyor. Taşın termal sıcaklığından ilham alan ritüeller, yılın son yorgunluğunu vücuttan çekip alırken; seramikten tatlı yapımına, kokteyl atölyelerinden yeni yıl çay saatine uzanan yaratıcı deneyimler, 26 Aralık–1 Ocak arasında zihni dağıtan küçük molalara dönüşüyor. Bunlar birer etkinlikten çok, sessiz ve nazik birer içsel nefes alma anı gibi. 31 Aralık gecesi ise Kapadokya'nın yeraltı mimarisinin doğal akustiğiyle birleşerek kendine has bir ritüel hâline geliyor.

Executive Şef İlker Erdoğan'ın bölgenin kış tatlarıyla modern dokunuşları buluşturan gala menüsü, geceye duyusal bir derinlik katarken; İstanbul sahnelerinden tanıdığımız Duygu Yıldırım'ın canlı performansı taşın yankısıyla daha da büyüyor. Ardından Resident DJ Ha Khan'ın ritimleri, Kapadokya gecesinin sakin büyüsüyle birleşip modern bir after party atmosferi yaratıyor. Aileler için kurgulanan tatlı atölyeleri, nostaljik yılbaşı filmleri ve küçük misafirlerin sevdiği küçük dokunuşlar ise bu deneyimi yumuşak ve samimi bir çerçevede tamamlıyor.