
Burak Zafer Kibar
Türkiye'de doğup Kıbrıs'ta büyüyen Burak Zafer Kibar, iki yer arasında gidip gelmenin yarattığı geçicilik ve aidiyetsizlik duygusunu çocukluğundan beri deneyimliyor. Bu hissi yansıttığı peyzajlarında, birbirinden farklı ve meçhul mekânları soyutlayarak tek bir kompozisyonda bir araya getiriyor. Bu biçimde hem aralarındaki mesafeyi ve dönüşümü konu ediyor hem de iki yer arasında bir arabulucu gibi konumlanıyor.

Canberk Özcan
20 tuvalden meydana gelen Giyinmişler ve Kutsanmışlar, bir yemek masası sahnesi sunuyor. Figürlerin giysi, ifade ve oturuşları bir bütünlük hissi yaratsa da, tuvaller arasındaki boşluklar bu sürekliliği kesintiye uğratıyor. Böylece izleyicinin akıcı bir anlatı ve tamamlanmış bir kompozisyon beklentisi bozuluyor. Kenarlarda oluşan geçiş yanılsamaları duvar boşluklarında son buluyor; bu da klasik anlamda bir "tamamlanma" ya da "duygusal doruk" beklentisini boşa çıkarıyor. Ortaya çıkan parçalı kurgu, izleyiciyi masadaki figürlerle özdeşleşmeye değil, anlatının nasıl kurulduğunu fark etmeye davet ediyor. Bu yaklaşım, Bertolt Brecht'in "yabancılaştırma" etkisini de hatırlatan bir mesafe yaratıyor.

Emre Köktaş
Zaman, insanın hem bedeni hem de çevresiyle kurduğu ilişkiyi dönüştürür. Köktaş, yaşlanmanın tetiklediği bu dönüşümü odağına aldığı Veraison serisinde, mekânın sabit değil; deneyim, alışkanlık ve hatırlamayla sürekli yeniden kurulan bir alan olduğunu gösterir. Üzümün olgunlaşıp renk değiştirdiği dönemden adını alan seri, yaşlı bireylerin sokakta kendilerini rahat hissettikleri, gündelik rutinin bir parçası hâline getirdikleri alanlara odaklanır. Gençlerin fark etmeden geçtiği sıradan köşeler onlar için birer durak, hatta sahneye dönüşür. Veraison, yaşlılıkla birlikte mekânın nasıl dönüştüğünü gözlemlerken, aşinalık, rahatlık ve güven duygularının bu evrede kazandığı yeni anlamları da sorgular.

Emre Tura
Emre Tura'nın resimleri, mimari biçimler ve insan arasındaki ilişkiyi araştırır. Yalın çizgiler ve geniş boşluklarla kurduğu sahnelerde, mekân çoğu zaman figürden baskın görünür. Atıl mekânlara odaklanan Boşlukta Birikenler serisinde, bir zamanlar süren yaşamlar yalnızca geride kalan izlerden sezilir. Sandalyeler, masalar ve kitaplıklar süregiden bir düzenin parçası değildir; sessiz birer hatıraya dönüşmüştür. Sanatçı, boşluğu bu sahnelerin merkezine yerleştirerek izleyiciyi kendi hikâyesini kurmaya davet eder. Boşluk burada bir eksikliğe işaret etmez, tam tersi hayal gücü ile tasavvur alanı sunar.

Yağmur Telli Yücel
Temaşa, Türkiye'nin farklı coğrafyalarından derlenen fotoğrafların jel baskı (monoprint) tekniğiyle tekil bir forma kavuştuğu bir seridir. İsmini "hoşlanarak seyretme" anlamına gelen kelimeden alır. Yağmur Telli Yücel, jel baskının belirsiz ve kendiliğinden oluşan doğası üzerinden düşünsel bir yolculuk kurar. 2022'den 2025'e dek devam eden hazırlık sürecinde Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde çekilen fotoğraflar, baskı sürecinde yeni bir yüzey ve hafıza kazanır. Böylelikle iş, izleyiciyi bakmak ile görmek, hatırlamak ile unutmak arasındaki sınır hakkında düşünmeye davet eder. Temaşa, yalnızca imgeleri değil, onlarla kurduğumuz ilişkinin kırılganlığını da hatırlatır.