Kendinizden ve hikayenizden bize kısaca bahseder misiniz?
Ekonomi mezunuyum, organizasyon yönetimi alanında yüksek lisans yaptım. Kariyerime 2000 yılında organizasyon danışmanlığıyla başladım ve LVMH çatışı altında çok sayıda proje gerçekleştirdim. 2005’te Yves Sait Laurent’ın ilham perisi Loulou de la Falaise’e moda ve mücevher markalarının gelişimi üzerine danışmanlık verdim. 2007’de Donald Potard’la bir araya gelerek, moda tasarımcılarına sanatsal iş birlikleri sunma ve markalara stratejik danışmanlık verme konularında uzmanlığı bulunan yeni ajansı Agent de Luxe’ün yönetici ortağı oldum. 2011’de Maxime Simoens Haute Couture modaevinde CEO’luk görevini üstlendim. 2012’nin sonunda, LVMH grubunun markaya yatırım yapmasının ardından bu görevden ayrıldım ve 2013’ün Ocak ayında Paris’te ajansım 7TWENTY’yi kurdum. 7TWENTY, prestijli veya gelişme sürecindeki uluslararası moda markaları ve lüks markalar için stratejik danışmanlık ve iletişim hizmetleri sağlıyor. Aynı zamanda moda tasarımcılarını ve yaratıcı yetenekleri, sanat yönetmenliği veya tasarım danışmanlığı projelerinde uluslararası moda markalarıyla yapacakları anlaşmalarda temsil ediyor. Eylül 2019’da ise uzun süre modacısının danışmanlığını yaptığım modaevini yeniden canlandırma amacıyla Herve L. Leroux’nun genel müdürlük koltuğuna oturdum.
Covid-19 lüks markalara yönelik tüketici alışkanlıklarını nasıl etkiledi?
Moda sektörü ve lüks markalar, Koronavirüs salgınından çok fazla etkilendiler. Birçok ülkede fabrika ve mağazaların kapanmasının yanı sıra uluslararası turizmin de durdurulması, haftalar boyunca bu endüstriyi felç etti. Pandemi öncesinde de dünya, bilhassa tüketim alışkanlıklarında daha fazla sürdürülebilirlik talebi ve ticarette dijital kanalların kullanılması birtakım değişim belirtileri gösteriyordu. Moda markaları ve lüks markalar, söz konusu gelişmelerin bilincindeydiler. Şimdi de Covid-19’un ardından gelen döneme uyum sağlamak için gerekli değişiklikleri hızla uygulamak zorundalar. Müşterilerin yeni beklentileri ve tüketim şeklimiz, moda ve lüksün işleyişinde belirleyici rol oynayacak.
Sizce lüks alışverişin yeni normali nedir?
Pandemi süreci henüz tamamlanmadığı ve sonuçları bütünüyle belirginleşmediğinden bunu cevaplamak için erken. İçinde bulunduğumuz sürecin, lüks markaların kendilerini yeniden yaratmaları ve değişen tüketim alışkanlıklarına hızlıca uyum sağlamaları adına bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Şimdiden, senede ortalama altı koleksiyon hazırlayan Armani gibi bazı modaevlerinin yılda iki hazır giyim koleksiyonu çıkarma kararı aldıklarını görüyoruz. Diğer modaevleri de vintage ürünlerini değerlendirerek çevrecilik ve aşırı tüketimle ilgili sosyal çalışmalarını birleştirdiler. Öngörülere göre 2028’de ikinci el pazarı son moda ürünlerin önemli ölçüde önüne geçecek. Dolayısıyla bu durum, lüks alışverişte yeni normalin önemli vurgularından biri olacak.
Dijital platformlar her geçen gün etkisini daha fazla gösterirken modanın geleceğini nasıl hayal ediyorsunuz? Bu süreçte dijital dünyada Herve L. Leroux için ne gibi uygulamalar yaptınız?
Dijital ortamda gerçekleştirilen ticari eylemleri mağazalarda yapılan geleneksel alışverişle karşılaştırmamak lazım. Lüks markaların, uluslararası dağıtımlarını geliştirme sürecinde gerçek anlamda bir bütünlük sağlamaları ve onu yönetmeleri gerekiyor. Lüks bir marka, koleksiyonlarını yaratıp tanıtırken tarihini, değerlerini ortaya koyar ve müşterilerine bir deneyim yaşatır. Dijital çok şeye imkan sağlar ama tüketicide her zaman mağazalardaki koleksiyonları keşfetme, satıcıdan tavsiye alma ve malzemelere dokunma isteği olacaktır. Biz de hem Herve L. Leroux online mağazasını geliştirme hem de dijitale yönelik özgün içerikler yaratma amacıyla çalışıyoruz. Aynı zamanda, değerli ve seçkin koleksiyonumuzu büyütmeyi ve tüm dünyaya dağıtmayı sürdürmeyi arzuluyoruz.
Karantina döneminde, birçok ülkedeki yaratıcı zihinlerin daha verimli olduklarını gözlemliyoruz. Siz bu yaratıcılığın devam edeceğini mi yoksa bir süre sonra durulacağını mı düşünüyorsunuz?
Kriz dönemlerinde her zaman kreatif olan moda, gerek koleksiyonlar gerekse işleyiş bakımından hiç durmaksızın kendini yenilemeyi bilir. Bu yaratıcılığın daha uzun süre bizi şaşırtmaya devam edeceğine inanıyorum.
Herve L. Leroux’nun önümüzdeki sezonları için neler planladınız?
2017’de modacı Herve L. Leroux’yu kaybettiğimizden beri etkisiz olan modaevinin tarihine, geçtiğimiz eylül ayından itibaren yeni bir bölüm ekliyoruz. Kurulduğu 1985 yılından bu yana Jocelyne Caudroy, Leroux’nun Herve Leger adını verdiği ilk modaevinde onun sembolik elbiselerini yeniden yorumlamak, aynı zamanda vefatı dolayısıyla hayata geçiremediği yeni modelleri de yaratmak için sanat direktörlüğü görevini üstleniyor. Modacının mirasını aynen devam ettirerek, her sezon vintage Atelier koleksiyonunu hazırlayıp uluslararası satış noktalarına dağıtıyoruz. Aynı zamanda özel müşterilerimize ve ünlü isimlere yönelik kişiye özel tasarımlar da yapıyoruz. Koleksiyonun her parçası Fransa’da özel teknikler, ayrıcalıklı bir ustalık ve dikişsiz modellerin oluşumu için belli bir yöntemle üretiliyor. Koleksiyonlarımızın uluslararası dağılımının gelişimini sürdürmek adına, özellikle uzun zamandır içinde bulunduğumuz önemli bir pazar olan Türkiye gibi farklı pazarlardaki satışlarımıza ilişkin ilerleme ve değişiklikleri dikkatle takip ediyoruz.
Turizmin düşüşe geçmesiyle birlikte yerel müşterilerin lüks tüketim karşısında nasıl bir tavır alacağını düşünüyorsunuz?
Lüks markaların mağazalarının alıcıları, yerel müşteriler ve turistlerden meydana geliyor. Turizmin sert düşüşü, markalara yerel müşterilerine ilgi göstermeleri gerektiğini ciddi bir şekilde hatırlattı. Tahminlere göre Fransa’daki büyük mağaza ve alışveriş merkezlerindeki yerel müşteri oranı yüzde 30 ile 40 arasında. Yani turistler alım yapamadığı zaman satışlar büyük ölçüde azalıyor. Bulunduğumuz ülkelerde, özellikle de Asya’da, mağazaların yeniden açılmasıyla birlikte müşterileri az çok geri kazandık. Önümüzdeki aylar, tüketimin geri dönüşünün sağlamlığının ve müşteri alışkanlıklarının belirlenmesi açısından önemli olacak.