Objektifimizi moda haftalarının en gözde durağı Paris'e çeviriyoruz. Hafta boyunca izlediğimiz 2025-26 Sonbahar/Kış Paris Haute Couture defilelerini tüm detaylarıyla mercek altına alıyoruz. Beklenilen durgunluğun aksine önemli anlara sahne olan bu dört günde neler olduğuna hep birlikte göz atalım.

Ashi Studio
Paris Haute Couture Moda Haftası'nda Ashi Studio, görkemli bir Haussmann salonunda, insan doğasının karanlık yüzüne dokunan bir koleksiyon sundu. Tasarımcı Mohammed Ashi, ilham kaynaklarını Louise Bourgeois'dan Karındeşen Jack'e, Fransız şatolarından Guy Bourdin'e kadar uzanan, hem kültürel hem de karanlık imgelerle ördü. Ashi'nin "kaosun içinde katmanlanan fikirler" olarak tanımladığı koleksiyon, eskiyle yeninin, zarafetle rahatsızlığın kesişiminde duruyordu. Kadife, dantel, yıpranmış kumaşlar ve antika süslemeler; korseler, dekoratif pirinç dallar ve gotik detaylarla birleşerek nostaljik ama sert bir estetik sundu. Timsah boncuklarıyla işlenmiş çikolata tonları, egzotik dokulu lateksler ve abartılı kalça hatlarıyla şekillenen silüetler, koleksiyonun hem zanaatkâr yönünü hem de bedensel anlatımını öne çıkardı.

Viktor & Rolf
Viktor Horsting ve Rolf Snoeren, bu sezon couture klişelerinden biriyle oynayarak şaşırtıcı bir alana adım attı: tüyler. Paris'te Salle Wagram'ın tarihi atmosferinde sunulan koleksiyon, 1.150 adet sahte ve elle yapılmış tüyle görsel bir oyun alanına dönüştü. Tüy temasını, her biri bir diğerinin abartılı yansıması olan - biri sade, diğeri tüylerle patlayan aynı silüet şeklinde -çift görünümlerle işlediler: Bu dualite, teatral ve felsefi tonlarıyla Viktor & Rolf'un karakteristik anlatımını sürdürürken, Stephen Jones'un yüksek yapım şapkalarıysa koleksiyona yeni bir boyut kattı. Neon yeşiller, kat kat morlar, resimsi sarılarla kabartılan kıyafetler, kolektif hafızada oldukça ağır ve ironik bir yer edinmeye aday olarak karşımıza çıktı.

Iris van Herpen
2025-26 Sonbahar/Kış Haute Couture koleksiyonunda Iris van Herpen, 125 milyon biyolüminesans algin ışık yaydığı bir elbiseyle modayı yaşayan bir forma dönüştürdü. Açılış parçası olan
"Living Look", Biyotasarımcı Chris Bellamy iş birliğiyle yaratılarak deniz suyunda yetiştirilen alglerin özel bir besin jelinde kapsüllenmesiyle oluşturulmuş. Yarı geçirgen bir koruyucu katman, elbiseye hem ışık hem de hava geçişine izin veriyor. Böylece giysi kendi ekosistemine sahip bir canlı gibi nefes alırken bir yandan da algler dolayısıyla hareketle birlikte ışık saçıyor.

Robert Wun
Paris Haute Couture Moda Haftası'nda oldukça öne çıkan Robert Wun, Théâtre du Châtelet'yi büyüleyici ve karanlık bir atmosfere dönüştürdü. Dışarıdaki aydınlık hava, salonun içine adım atanlar için anında yok oldu. Seyirciyi içine çeken bu boşluk, Wun'un dramatik ve yoğun koleksiyonu için güçlü bir zemin sundu. Her zamanki gibi abartılı silüetler, gotik dokunuşlar ve teatral detaylar koleksiyona hâkimdi. "Artık sadece içimden geleni yapıyorum," diyen tasarımcı, bu tavrıyla kendi özgün sesini bulduğunu vurgularken koleksiyonu, insan arzusunun ve hayal gücünün sınırlarında dolaşan parçalarla doluydu. Çoklu anlamlar taşıyan tasarımlar kıyafetten çok, güçlü görsel anlatılar olarak öne çıktı.

Chanel
Paris Haute Couture Haftası'nın en çok beklenen duraklarından biri yine Chanel'di. Grand Palais'nin Salon d'Honneur bölümünde gerçekleşen defilede Gabrielle Chanel'in İngiliz kırlarına ve İskoç yaylalarına duyduğu hayranlık, modaevinin yaratıcı ekibi tarafından yorumlandı. Doğayla uyum içindeki zarafet, kırsalın dinginliğine ve pastoral dokulara kumaşlarla aktarıldı.

Armani Prive
Giorgio Armani, bu sezon Paris Haute Couture sahnesinde fiziksel olarak yer almadıysa da, Noir Séduisant adlı koleksiyonun her ilmeğinde onun titiz bakışı net şekilde hissediliyordu. Siyahın her zamanki baskınlığı ve kadifemsi dokularla işlenen bu koleksiyon, gece şıklığını tanımlarken aynı zamanda sadeliği de yüceltiyordu. Yüksek belli pantolonlar, pagoda kollu ceketler ve asimetrik üstlerle yeniden yorumlanan maskülen şıklık, feminenliğe zarif bir alan açıyordu.

Rahul Mishra
Paris'teki Collège des Bernardins'de sunduğu yeni haute couture koleksiyonuyla Rahul Mishra, aşkın metafizik derinliklerini podyuma taşıdı. İlhamını, aşkın yedi aşamasını anlatan bir Sufi şiirinden alan Mishra, çekimden tutkuya, saplantıdan ölüme ve yeniden doğuşa kadar her duygusal evreyi bir tasarım evrenine dönüştürdü. Koleksiyon, zengin dokular, altın iplikler, yoğun işçilik ve görkemli silüetlerle örülmüş dramatik bir anlatı sunuyordu. Açılışta kalp formunda altın bir zırh, finalde ise tamamen payetlerle işlenmiş, güllerle bezenmiş bordo bir elbise yer aldı. Klimt'in estetiğini yansıtan motifler, lotus çiçeğiyle süslenmiş transparan kumaşlar ve tanrısal mitolojilere yapılan göndermeler, Mishra'nın koleksiyonu gerçeklikten uzaklaşmadan büyüyü mümkün kılan bir hayal evreni sundu.
Fotoğraflar: Getty Images Türkiye ve markaların izniyle.