Tabii ki. Trust The Team'in ortaya çıkış hikayesi, 2013 yılında master'dan mezun olma dönemime denk geliyor. 2009 yılında blog yazmaya başlayarak, küçük yaşta sektörün içine girdim. Moda dergileri, dijital projeler ve farklı deneyimlerden sonra ne yapmak istediğime nihayet karar verebilmiştim. Beni, tarzımı ve tavrımı tam anlamıyla yansıtacak takım parçalardan oluşan koleksiyonlar barındıran bir marka yaratmak istedim. İlhamımızı her zaman kendi ayakları üzerinde duran kadınlardan alan markamız, aslında stil ve styling hizmeti de sunacaktı. Hatta uzun bir süre web sitemizde kişisel stil danışmanlığı bölümü vardı, orayla tamamen ben ilgilendim. Daha sonra yoğunluktan dolayı o bölümü askıya almak zorunda kaldık. Mottomuz ilk günden bu yana minimal moda fikirleri oldu. Farklı yaşam tarzlarına sahip kadınların kendi stillerini oluşturduğu ve ikonik parçaları modern bir tavırla sergileyebildikleri, defalarca farklı şekillerde kullanabilecekleri parçalardan oluşan koleksiyonlar yaratmak istedim. Uzun bir yoldu ve çok keyif vererek devam ediyor. En büyük tutkum.
Kesinlikle bakış açım çok değişti! Başlarda tabii ki tecrübesizlik, toyluk, stilin oturmaması ve gereksiz tüketim yapan bir yapım vardı. Daha sonra kumaştan, işçilikten çok etkilenmeye ve anlamaya başladım. Tabii ki bu durum da beni ve tüketim alışkanlıklarımı epey bir değiştirdi.
Maskülen olup, seksilik katmayı seviyorum kendi tarzıma. Eklektik bir yapım var, diyebilirim. Renkli giyinsem bile göze yorucu gelmeyecek sadelikte yalın tutmaya çalışırım. Denge benim için çok önemli bir unsur. Mükemmel işçilikte ve abartıda bir eteği beyaz klasik bir gömlek ya da tişörtle dengelemeyi severim. Tabii ki mesleğim gereği illaki trendleri takip ediyorum. Gözüme sempatik gelen ve kaldırabileceğimi düşündüklerimi stilime eklerim.
Çok fazla isim sayabilirim ancak ismini bilmediğim bir o kadar daha vardır, mutlaka. Ben sürekli araştırma içinde olduğum için dijital medyada, sokakta, kafede sürekli birilerinden ilham alıyorum diyebilirim. Birkaç isim saymak gerekirse Maru Mendez, Ezgi Apa, Elsa Hosk, Ece Sükan, Lena Perminova...
Zor bir soru. Sanırım 2018 Gucci Cruise koleksiyonundan aldığım limited edition çantam. İnanılmaz bir işçiliği var. Derisini ve kalıbını her yerde çok fazla görmememiz de en değerli kılan unsur.
Kesinlikle ayakkabı.
Eskiden direkt mağaza derdim. Pandemiden sonra bu durum %50 oldu diyebilirim. İhtiyaç alışverişiyse online, lüks-keyif alışverişiyse dokunarak almayı tercih ediyorum.
Pek çok alanda olduğu gibi moda konusunda da sosyal medyadan -hepimiz gibi- ben de etkileniyorum. Artık neyin hızlı tükenip tükenmeyeceğini anlayabildiğim için dengeyi bu şekilde kuruyorum, diyebiliriz.
İhracat en çok heyecan duyduğum bir konu. Bunun içinde gerekli olan prosedürleri bitirdik. Yakın bir zamanda yurt dışı satış noktalarımızı duyuracağız. Mağazacılığı ise geçen yaz Çeşme Fly-Inn Beach'te -ilk kez kendi markamız adına açtığımız- pop-up store bana çok sevdirdi. Açıkçası bu anlamda da farklı şehir ve lokasyonlarda mağazalaşmak istiyorum. İstanbul'da ajansımız olan Kingdom İstanbul'da geçtiğimiz ay showroom'u faaliyete geçirdik. Alaçatı'da ise ikinci mağazayı açmayı planlıyoruz. Sonrasında ise Ankara ve İstanbul için düşündüğümüz mağaza planları beni çok heyecanlandırıyor.