Enis Arıkan İle Sahne Işığından Sokak Ritmine

Şehrin geceyi süsleyen ışıkları altında kutlama enerjisi havaya yayılıyor. Elinde hediyeler, yüzünde alışıldık o oyunbaz ifade... Kapıdan çıktığı anda sokak bir sahneye, gece bir oyun alanına dönüşüyor. Enis Arıkan şehrin ritmini yepyeni bir role bürünerek belirliyor.

3 Aralık 2025 Çarşamba 09:44 | Son Güncellenme:
22 dakika okunma süresi

Renkli kişiliği, sınırsız enerjisi ve özgün duruşu ile tiyatro sahnesinde devleşen, sosyal medyada eğlendiren, her daim mükemmele kitlenen Enis Arıkan; gece ışıkları, kutlama enerjisi ve Pera sokaklarının büyüsünü hissettiğimiz bir kurguda, hazırlık odasından sokağa uzanan bir yolculuğa çıkıyor ve yeni rolüne hazırlanıyor: Bu kez Enis kendi hayatının başrolünde.

Kendini bulma yolculuğunda tüm macera aslında nasıl başlıyor? Oyunculuğun hayatında bir kariyere dönüşeceğini ilk hangi anda hissetmiştin?

Aslında konservatuvarı bitirdikten sonra en sevdiğim tiyatrolarda rol almak bütün hayatımı değiştirdi diyebilirim. Zaten sadece tiyatro sahnesinde olmak istiyordum... Orada mutluydum ve o sahnelerde oynayabilmek, en iyi metinlerde rol alabilmek, oyunlarımızın ödüllere aday olması ve en değerli ödülleri almak benim yolumu çizdi. Ama oyunculuğun benim için kariyere dönüşeceğini anladığım dönem Craft Tiyatro'da oynadığım "Garaj" oyunuyla oldu sanırım. Oyun normalde haftada iki gün sahneleniyordu ancak seyircinin yoğun talebi sonrası haftada beş güne çıkarıldı. Uzaktan izlediğim, bayıldığım tiyatro oyuncuları beni izlemeye geliyordu, onları seyirci koltuklarında görmek beni inanılmaz heyecanlandırıyordu. Orada dedim ki, "Artık tamam, işte bu an, mesleğimle iç içeyim"

Senin için oyunculuk gerçekten ne anlama geliyor ve bu yolculuk senin için ne ifade ediyor?

Kötü işlerde oynadığım zaman mutsuzluğu çok ağır oluyor ama özellikle tiyatro sahnesinde içime sinen projelerde oynadığım zaman çok mutlu oluyorum. Oyunculuk benim için bitmek bilmeyen bir yolculuk. Her yıl, bu sefer ne yapacağım, hangi oyunda rol olacağım diye hep bir hayal peşindesin. Hep sıradakini, ne olacağını, kimi canlandıracağını merak ediyorsun. O bitmek bilmeyen çok heyecanlı bir hikaye benim için.

Özgün, güçlü ve yüksek bir yerden seslenen oyunculuğun var. Kamerada veya sahnede kendini izlerken, oyuncu Enis'in hangi yanları seni etkiliyor ya da şaşırtıyor? Hangi yanlarınla yüzleşiyorsun?

Kendimi izlerken her şeye çok takıldığımı söyleyebilirim. Çok mükemmel odaklı yaşadığım için de olabilir bu. O anda sahnede belki seyircinin fark etmediği ama benim fark ettiğim şeyler olabiliyor. Daha farklı, daha iyisi olsun diye uğraşmak bazen beni hem çok zorluyor hem de hala çok şaşırtıyor -ki mesleğimi ne kadar seviyorum ve ne kadar emek harcıyorum en iyisi olsun diye... Aslında en çok da kendimi yoruyorum, kendime yükleniyorum diyebilirim. Günlük hayatında duygularını çok açık yaşayan biri değilim, o yüzden oynadığım karakterleri canlandırırken bu kadar açık olabilmek, her şeyi söylüyor olabilmek beni çok iyileştiriyor. Belki gerçek hayatta da bana şifa oluyor, bazı duygularla yüzleşmemi sağlıyor... Gerçek hayatta yapamadığım her şeyi sahnede, dizide, sinemada yapabiliyor olmak, beni bir yandan da güçlendiriyor.

Tiyatroda gerçekten ayrı parlıyorsun. Tiyatro eğitimin elbette enerjine yön veriyor ama sence sahneyle olan bu senkronizasyonunun ve karakterlere yüklediğin anlamların temelinde neler var?

Teşekkür ederim öncelikle ama şüphesiz tiyatro eğitiminin bunda katkısı çok büyüktür. Tiyatro sahnesi aslında benim güvenli alanım. Hem yıllarca eğitim almak hem de bu kadar uzun zamandır tiyatro yapmanın da bir rahatlığı ve özgürlüğü var içimde. Açıkçası kendimi hiçbir yerde o kadar rahat, huzurlu, güvende hissetmiyorum. Sahne benim için bir oyun alanı gibi. Yani mesela birçok insan için sahnede olmak ve insanların karşısına çıkmak konfor alanının dışına çıkmaktır ya, benim ise tam konforlu alanım diyebiliriz.

İlk çıkış döneminde "hem komedide hem dramda başarılı" dedirtmek zor iş. Hangisinde daha rahat hangisinde "challenge" hissediyorsun?

Ben çoğu zaman komedi işlerinde yer aldım ama hiçbir zaman komedinin içinde çok mutlu olduğumu söyleyemem aslında. Nedenini bilmiyorum ama dramatik işlerin içinde var olmak beni her zaman daha mutlu eder. Hayatım boyunca hiçbir zaman komedi filmi açayım da izleyeyim diyen biri de olmadım. Dram türü metinlerde, projelerde daha güçlü olduğumu düşünüyorum ya da gerçekten komediye çok büyük bir düşkünlüğüm yok, ondan da olabilir. Evet, insanlarla gülüp eğlenmeyi çok seviyorum ama bir komedi filmi izlemeyi tercih etmedim hiçbir zaman. O yüzden dramatik işlerde var olmak beni daha güçlü hissettiriyor.

Mimiklerin ve ses tonun da seni sen yapan özelliklerden. Bu yönlerini ne derece "oyuncu enstrümanı" olarak kullanıyorsun? Hareketlerin, enerjin, mimiklerin üzerinden seni bir stereotipe sıkıştırmaya çalışanlar seni yoruyor mu?

Aslında ben ses tonumu hiçbir zaman sevmedim biliyor musunuz? Ama şimdi yıllar geçtikçe fark ediyorum ki insanlar beni görmüyorlar ama sesimi duydukları anda "Aa sesinizden tanıdım" diye dönüyorlar. Onun ne kadar karakteristik bir özellik olduğunu sonradan anladım. Yıllar evvel konservatuvardan hocam Sevinç Erbulak'a "Hocam benim çok tıkanık, çok boğuk bir sesim var'' dediğimde, "Hayır, ne münasebet, seni sen yapan özelliğin bu. Sen o yüzden farklısın ve güzel geliyorsun kulağa, sakın değiştirmeye çalışma ve böyle düşünme" demişti. Hiç unutmam bu dediğini ve gerçekten ben de şimdi bunun beni farklı yapan bir özelliğim olduğunu düşünüyorum.

Profesyonel anlamda oyunculuğa adım attığın ilk sahneye ışınlansan... Bugün geldiğin bu noktadan ona baktığında nasıl hisler kaplıyor içini? Mesela onun yanında dursan kulağına ne fısıldardın?

Bazen böyle geçen yıllarıma bakıyorum; o kadar tiyatro oyunu, seçmeler, hayaller, hayal kırıklıkları, hedefler, düşünceler... Hep direndim, hiç yılmadım. Bence o günkü Enis, bugünkü Enis ile çok gurur duyardı, o yüzden ben de o Enis'e bakıp bugün çok gurur duyuyorum. O güne ışınlansam onun kulağına eğilip "Başaracaksın Enis, diren ve hiç bırakma" derdim.

Bugüne kadar canlandırdığın karakterlerle dolu bir odaya girsen ilk hangisine sarılırdın? Hangisini en çok özledin, ona ne derdin?

"Uçurum" diye bir dizide oynamıştım. Orada otizmli bir karakter vardı. O dönem bu konuyla ilgili eğitimlere gitmiştim ve otizmli çocuklarla çok zaman geçirmiştim. O karakter beni çok yaralıyordu. Sokakta insanlar beni gördüğünde hıçkırarak ağlıyordu ve bu beni daha da derinden yaralıyordu. Çok inanarak yaptığım işlerden biriydi. Çok nadir oyuncuya denk gelir o kadar iyi yazılan roller. Ben de "Uçurum"daki Kutlu karakterini hiç unutmam. O odada onu görseydim hemen gidip sarılırdım ve "Seni çok özledim Kutlu" derdim. Kutlu hep sevgiyi arıyordu, hep sevgi istiyordu benim gibi. "Demek ki bu istek hiç bitmiyormuş hayatım" derdim.

Evet hepimiz merak ediyoruz, eğlenceli görünümünün altında nasıl biri yatıyor? İnsanların seni çok eğlenceli bulması üzüntünü, inişlerini görünmez kılıyor mu zaman zaman?

Aslında hep eğlenceliyim ama o karanlık, kasvetli tarafa düşmemek için de hep uğraşan biriyim. Bu yüzden sosyal medyayı çok kullanıyorum. Sıkıldığım anda kendime bir eğlence yaratıp hayata tutunmaya çalışıyorum. Yoksa bazen gerçekten her şey çok yorucu, üzücü geliyor, ben de o girdabın içine girmemek için hep kendime oyunlar yaratıyorum. O oyunlarla birlikte de hayatı eğlenceli bir hale getiriyorum.

Çocukluğundan bir hatıra çekip çıkarsan ne olurdu?

Rahmetli babam, annemle oturduğunda hep ablamla bana bakıp iltifat ederdi. "Ne kadar güzel, saygılı, terbiyeli; ne değerli çocuklarımız var, değil mi karıcığım derdi. Biz de onlara böyle bakardık. Şimdi geriye dönüp baktığımda ben de babama benziyorum. Herkese sevgi dolu bakıyorum, herkesi övmek, herkesi iyileştirmek istiyorum.

Annenle antidepresan etkili videoların da çok seviliyor. Hatta bizim için seni yeniden tanımlayan bir detay oldu. Sosyal medyadaki renkli kişiliğin tamamen sen misin? Orada, kendin gibi olma cesaretini gösterebildiğin için mi varsın?

İlk başta aslında tamamen ben değildim bence. Korkularım, hatta bazı çekincelerim vardı ama sonra insanların beni yanlış anlamadığını, sevdiğini fark etmek beni gerçekten iyileştirdi. Bu kadar sevildiğimi hissetmek bana çok iyi geldi. DM kutumu açtığımda hep insanların "beni iyileştiriyorsun, bana iyi geliyorsun" diyen mesajlarını okudum. Oradan güç aldım, paylaşımlara devam ettim ve aslında insanlar bunu yazarken onların beni ne kadar iyileştirdiğini düşündüm. Ben onlara iyi geliyordum ama onlar da bana bu mesajlarıyla iyi geliyordu. Bu yüzden sosyal medyanın etkisi hayatımda çok büyüktür; bir sürü korkuyu aşmama sebep oldu.

Peki ünlü olmasaydın, bugün neyi öğrenememiş olurdun? Görünür olmanın sana kazandırdığı farkındalık ne oldu?

Hiç tanımadığım, tanışmadığım insanların karşılıksız, koşulsuz, samimi sevgisinin insana ne kadar güç veren özel bir şey olduğunu öğrenememiş olurdum herhalde.

Kendi hayatın bir sahne olsaydı, hangi anı cut etmek isterdin? Ve hangisini "yeniden çekelim" derdin?

Babamı kaybettiğim anı atmak isterdim tabii ki hayatımdan.

Oyunculuk dışında seni hayata bağlayan neler var?

Oyunculuk dışında, ailemle, arkadaşlarımla mutlu bir hayat istiyorum. Kedimle, köpeğimle, yeğenimle zaman geçirmek bana çok iyi geliyor. Son dönemde tek istediğim şey ona güzel bir gelecek sağlayabilmek, onu hayallerine kavuşturabilmek, onu okuldan alıp sinemaya götürmek, ona küçük hediyeler alıp, ona sürprizler yapmak. Yeğenim bana ilaç gibi geliyor. Çocuğum varmış gibi artık. Ona göre yaşıyorum.

Tiyatroda sahneye çıkmadan önce seni "o ana" hazırlayan özel bir ritüelin var mı?

İlk oyunda ne yapıyorsam o. Mesela sahneye çıkmadan evvel bir bardak su içiyorsam, her oyunda o suyu içmeden sahneye çıkmıyorum. Bir arkadaşımla sarılıp öpüştüysem ya da bir asistanla, iki yıl boyunca onu öpmeden sahneye çıkmıyorum. Hatta yıllar evvel asistan bir arkadaşım "hadi rast gitsin" deyip sırtıma vurmuştu, sonra ben her oyunda sahneye çıkmadan evvel onun sırtıma vurmasını bekliyordum: "Fulya nerede?" Fulya geliyordu sırtıma vuruyordu, sahneye öyle çıkıyordum. Böyle takıntılarım vardı.

Shakespeare, Çehov, Haldun Taner ya da Hamlet, Nina, Vladimir... Tiyatro tarihinden mihenk taşı bir yazar ya da bir karakter ile bir akşam yemeği yeme şansın olsaydı, kimi seçerdin?

Tabii ki Shakespeare'i seçerdim. Onu anlamak, sabahlara kadar dinlemek isterdim. Şu anda da konservatuvarda eğitim veriyoruz. Tekrar en başa dönmüş gibi hissediyorum kendimi. Şebnem Bozoklu hocalık yapıyor, ben de ona asistanlık yapıyorum. Konservatuvar öğrencilerimiz var ve onlara her Shakespeare oyunu verdiğimizde tekrar çocukluğuma dönüyorum, tekrar o kitapların içine dalıyorum.

Evde özel inziva köşelerin var mıdır? Yorgun bir günün akşamında mesela ya da evde kaldığın bir hafta sonunda, huzurlu atmosferini nasıl yaratırsın?

Evet, odamdaki mumları yakarak güzel aydınlatmalarla salonumu süsleyerek harika bir ortam yaratıp dinlenebilirim. Güzel bir film, güzel bir yemek yeterli benim için.

Seni çocukluğuna taşıyan bir koku var mı peki?

Bütün babaların kullandığı klasik parfümler vardır, onların kokuları hala burnumdan gitmez.

Koku demişken, şu sıralar seni ifade eden imza bir parfümün var mı?

Jo Malone London Cypress & Grapevine. Taze ve odunsu notaları gerçekten tam da bana hitap ediyor.

Yılın en ışıklı dönemindeyiz. Bu dönem senin için genellikle nasıl geçer?

En sevdiğim dönem, yılbaşı dönemi. Her yer ışıklanır, rengarenk olur. Bu beni çok mutlu ediyor. Bir de 3 Ocak doğum günüm olduğu için hediyelerle etrafım sarılır. En heyecanlandığım dönemdir. "Benim haftam" derim ona her zaman ve hayatımın en güzel dönemidir. Hele bir de kar yağarsa...

Fotoğraf çekiminde de bir kutlama günü kurguladık. Özel günleri ya da yılbaşı dönemini kutlama ritüellerin var mıdır?

Arkadaşlarımla, sevdiklerimle mutlu mesut yemek yemek, hediyeleşmek, partileşmek.

Bize sürpriz bir haberin oldu, onunla son noktayı koyalım. Yeni talk show programın başlıyor, nasıl bir formatı var?

Çok mutluyum. YouTube'da çok sevdiğim bir kanal olması ve oradan teklif gelmesi beni çok heyecanlandırdı gerçekten. Çok sevdiğim arkadaşlarım konuğum olacak. Benim de çok sevdiğim bir iş talk show. Eğleneceğiz, güleceğiz. Farklı bir formatı var ve genelde yapılmayan bir şey yapıyoruz. Sadece ergenlik üzerine bir program olacak. Onların gençlik hikayelerini, rezilliklerini dinliyorum. Ben de çok eğleniyorum, çok gülüyorum. Ve tabii ki benim ergenliğim de arada konu oluyor. Hepinizi bekliyoruz.

Enis'in Enleri

En çok stalk'ladığın ünlü?

Bu aralar Tate Mcrae sanırım. 22 yaşında şahane şovlara imza atıyor. Sayfasından çıkamıyorum.

Sana gelen en saçma DM mesajı?

Gece kulübüne beni almıyorlar abi, kapıda tanıdığın varsa bizi sokar mısın?

En sık kullandığın kelime?

Zaten...

En cringe bulduğun sosyal medya akımı?

Ben çok gülüyorum çoğuna, cringe bulamıyorum.

En boşuna drama yaptığın an?

Yüzüme Paris filtresi atılmadığı her an çok mutsuzum.

En saçma isim verdiğin wi-fi şifresi?

Turkishactor83

En komik banyoda ağzına takılan şarkı?

Acılara yürüyor korkmuyorum, arada bir kalbini yokluyorum.

Bahane uydurduğun en komik geç kalma hikayen?

Ben hiç geç kalmam, o yüzden millet bana uydurur.

En yanlış kişiye attığını düşündüğün mesaj paniği?

Seda Sayan ile DM'leşirken onun Seda Sayan fan club olduğunu anladığım an.

En saçma şekilde yanlışlıkla beğendiğin fotoğraf?

Dedikodu sayfalarını stalk'larken yanlışlıkla like'lıyorum ama çok akıllı olduğumdan hızla geri alıyorum.

Röportaj: Filiz Şeref Kulu

Fotoğraf: Cihan Alpgiray

Styling: Eylem Yıldız

Saç: Diyar Şekel

Makyaj: Selen Kaya / MAC ürünleri ile

Fotoğraf Asistanı: Oytun Akbulut

Styling Asistanı: Sude Atasoy

Makyaj Asistanı: Ebru Yaman

Video: Ardan Güngör, Onur Karakuş

Mekan için Soho House Istanbul'a teşekkür ederiz.

EN ÇOK OKUNANLAR

Aralık 2025'te Kaçırılmaması Gereken Sergiler

Aralık 2025'te Kaçırılmaması Gereken Sergiler

14 dakika okunma süresi
Napoli Kraliçesi'nin Mirası

Napoli Kraliçesi'nin Mirası

3 dakika okunma süresi
İstanbul'un En Yeni Mekanları

İstanbul'un En Yeni Mekanları

48 dakika okunma süresi
070 Shake, Stili ve Müzikal Evrimiyle Dior'a Yeni Bir Soluk Getiriyor

070 Shake, Stili ve Müzikal Evrimiyle Dior'a Yeni Bir Soluk Getiriyor

2 dakika okunma süresi
2025 Fashion Awards: En İyi Kırmızı Halı Görünümleri

2025 Fashion Awards: En İyi Kırmızı Halı Görünümleri

1 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

Ege'de İçsel Yolculuk

Ege'de İçsel Yolculuk

Bodrum'dan Yaz Manzaları

Bodrum'dan Yaz Manzaları

Esas Oğlan Dizisinin Gala Gecesi!

Esas Oğlan Dizisinin Gala Gecesi!

Bodrum Günlüğü: Suzan Sabancı, Alara, Fatoş Mildon, Caroline Koç

Bodrum Günlüğü: Suzan Sabancı, Alara, Fatoş Mildon, Caroline Koç

Tuba Ünsal ve Burcu Baldouf İle "İyileşme Yolculuğu"

Tuba Ünsal ve Burcu Baldouf İle "İyileşme Yolculuğu"

Ahu Yağtu ile Kelime Oyunu

Ahu Yağtu ile Kelime Oyunu

Ersu Şaşma: Olimpiyat Yolculuğu

Ersu Şaşma: Olimpiyat Yolculuğu

Golf'ün 50 Yıllık Zaman Tüneli

Golf'ün 50 Yıllık Zaman Tüneli

18 Eylül Balık Tutulmasının Burçlara Etkileri Neler?

18 Eylül Balık Tutulmasının Burçlara Etkileri Neler?

Selena Gomez'in Moda İmzası Mabel Mora'da Yaşıyor

Selena Gomez'in Moda İmzası Mabel Mora'da Yaşıyor

Bodrum Günlüğü: Feryal Gülman, Hande Ataizi, Simla-Hüsamettin Beyazıt, Pelin Karahan

Bodrum Günlüğü: Feryal Gülman, Hande Ataizi, Simla-Hüsamettin Beyazıt, Pelin Karahan

Kırmızı Çocuklar Derneği'nin Yeni Üyesi: Kırmızı Karavan

Kırmızı Çocuklar Derneği'nin Yeni Üyesi: Kırmızı Karavan