Bu sezon hem sosyal medyada hem de her ortamda, ''Sezon finalini izledin mi?'' diye en çok konuşulan işlerden biri "The White Lotus". Yönetmenliğinde ve senaryosunda Mike White'ın imzasını taşıyan yapım bir mini dizi olarak planlanmışken, yayınlandıktan sonra işler değişmiş. Açılış sahnesiyle birlikte, lüks tatil deneyiminin havasını ciğerlerimize çektiğimiz dizi ilk sezonunu Pasifik Okyanusu'nda açmıştı. Four Seasons Resort Maui at Wailea'da çekimleri tamamlanan yapımda lüks seyahat trendlerini yakından takip edenler için şahane detaylar vardı. Aslına bakarsanız konu her sezonda modayı, wellness'ı da içine alarak popüler kültür etkileşimini çok hızlı bir şekilde yakaladı.
HBO'nun daha önce "True Detective" adlı dizisinde yaptığı gibi, burada da karakterler ve oyuncular ve elbette mekan her sezonda değişti. Aslına bakarsanız, ikinci sezonla birlikte bir kültür turizmi yaşattığı da söylenebilir.
Taormina'nın muhteşem dokusu ikinci sezonun ev sahipliğini yapıyordu. Sicilya'daki motosiklet sahneleri, gastronomi durakları, Four Seasons Hotel San Domenico Palace'ın zaten yüksek olan rate'lerini daha da yüksek hale getirdi. Bu yüzden de 2025'in en çok beklenen konularından biri, üçüncü sezonun nerede olacağıydı.
Bu kez bizi şaşırtarak rotayı Asya'ya çevirdiler. Wellness dokunuşları, dijital detoksun akıllara getirilmesi, finans piyasalarındaki sorunlar derken dizi çoklu bir algıya hitap etmeyi başardı. İlk sezondan bizimle olan bir hikaye içerse de -spoiler vermiyoruz elbette- yeni karakterleriyle izleyiciyi içine çekmeyi başardı.
Tayland'ın büyüleyici doğası ve mistik atmosferinde, zaman zaman Budizm göndermeli metinlerin olduğu bir sezondu. Four Seasons Resort Koh Samui'nin ev sahipliğindeki dizi bu sezon hiç olmadığı kadar moda dünyasında da ilgi uyandırdı. 87 ödüllü bir diziden bahsediyoruz sonuçta, 15 Emmy kazanmak da pek kolay olmasa gerek.
Toplam 156 adaylıkla kendilerini kanıtlamışlardı. Bu sene Emmy alacaklarından emin gibiyiz artık! Dizinin kostüm tasarımcısı Alex Bovaird, karakterleri öylesine stilize etti ki, dünyaca ünlü modaevlerinin giyilen parçaları bölümler yayınlandığı ilk dakikalarda "sold out" oldu. Chloe karakteri Jacquemus tercih ederken mesela bir televizyon yıldızı olan Jacklyn Valentino, Gucci, Alemais, Bottega Veneta ve Hermes'lerinden vazgeçemedi. Özetle, bu sezonda moda ve stil her zamankinden çok daha belirgindi.
"Sex Education" dizisinden akıllardan kalan Aimée Lou Wood, Chelsea karakteriyle karşımızdaydı. Alex Bovaird, Chelsea karakterinin saf, iç huzuru olan ve bir yandan da özgür ruhuna vurgu yapan bohem bir stil taşıdığını izleyiciye adeta benimsetti. My Beachy Side, Loewe ve vintage tasarımlarla karşımıza çıkan Aimée Lou Wood kesinlikle kendisine güzelliğin ötesinde bir alan açtı bu diziyle diyebiliriz. 94 doğumlu Aimée, verdiği bir söyleşide audition için iki ayrı video gönderdiğini anlatıyordu. Bir kendi aksanı olan İngiliz bir de Amerikan aksanıyla video hazırladığını... Özgür ruhlu Chelsea karakterini canlandırmak için şahane bir casting olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Aimée'nin yükselişi Royal Academy of Dramatic Art'tan mezun olduktan sonra Mary Stuart gibi klasik yapımlarda rol alarak oyunculuk serüveninde emin adımlarla ilerleyen genç oyuncunun dönüm noktası ise Netflix'te yayınlanan "Sex Education" ile oldu.
Aimée Gibbs karakteriyle dikkatleri üzerine çeken Aimée Lou Wood bu rolü sayesinde 2021 yılında BAFTA "En İyi Kadın Komedi Performansı" ödülünü kazandı. "The White Lotus" heyecanı Yakın zamanda "Alice&Jack" ve "Daddy Issues" dizilerinde de farklı karakterlerle başarılı oyunculuğunu gözler önüne seren Aimée şimdilerde ise Max'te yayınlanan "The White Lotus"un üçüncü sezonunda Chelsea karakteriyle karşımıza çıkıyor.
Bu sezon "The White Lotus" izleyicilerine yine lüksün ve çöküşün iç içe geçtiği egzotik bir tatil sunuyor. Aimée Lou Wood da Tayland'ın büyüleyici manzaraları arasında parlayan isimlerden biri. Onun canlandırdığı karakter bir nevi içsel yankı odasında sıkışmış, geçmişinden kaçarken geleceğiyle yüzleşmeye çalışan genç bir kadın, sezonun duygusal omurgalarından birini oluşturuyor. Bu karakter ne tam olarak kurban, ne de bir kaos yaratıcı; tam aksine, "The White Lotus" evreninde çoğu karakterin kaybettiği o kırılgan insanlığın temsilcisi gibi.
Aimée Lou Wood'un rolü, bu sezona beklenmedik bir yumuşaklık ve derinlik getiriyor. Özellikle sessiz sahnelerde, yalnızca bakışlarıyla bir paragraflık iç monoloğu aktarabilmesi, ne kadar güçlü bir oyuncu olduğunu kanıtlıyor. Stiline yakın markaj Aimée Lou Wood'un stili, modern İngiliz zarafetinin yeni bir tanımı adeta. Retro parçalarla günümüz modasını harmanlayan oyuncu, kırmızı halıda sıklıkla Simone Rocha, Rodarte, Erdem ve Miu Miu gibi romantik çizgilere sahip tasarımcıları tercih ediyor.
Günlük hayatındaysa bol kesimli ceketler, nostaljik çantalar ve doğallıktan ödün vermeyen makyajıyla sade ama etkileyici bir görünüm yakalıyor. Özellikle vintage parçaları modern dokunuşlar ile birleştirmeyi seviyor. 70'lerden ilham alarak nostaljik ama taze bir görünüm yaratıyor.
Fotoğraflar: Getty Images Türkiye, Max