Ne mutlu ki zanaatkarlığın yeniden değerini hissettiğimiz günlerde, bir anne-kızın etkileyici tasarımlarını görmek mümkün. Benan Terzioğlu ve annesi Esin Terzioğlu, el emeğine gösterdikleri özenle geçmişin köklerini günümüzün ihtiyaçlarıyla buluşturarak, QIMU'da bir markanın ötesinde iki kuşağın vizyonunu, sabrını ve yaratıcılığını sunuyor.
Estetik algınızın, el emeğine gösterdiğiniz özenin ve işçilikle olan bağınızın mimarı olan değerleriniz çocukluğunuzun eseri olsa gerek. Nasıl bir ailede büyüdünüz?
Benan: Zanaatin ve ticaretin iç içe geçtiği bir ailede büyüdük. Nesillerdir hem üreten hem de ticaret yapan bir aileyiz. Evimizin içinde el emeği, halıların ilmek ilmek örülüşü, doğal renkler ve malzemeye duyulan saygı hep vardı. Küçük yaşta dokunduğum ilk el işi nesneler –halı ipleri, motifler– bugün hâlâ tasarım hafızamın temelini oluşturuyor. Evdeki sohbetler de hep üretmek, iyi iş yapmak, emeğe saygı ve işin doğrusu üzerineydi. Bu yüzden estetik hafızamız sadece görsel değil, aile kültürünün kendisi bizim tasarım dilimize dönüştü.
QIMU'yu annenizle birlikte yürütüyorsunuz. Bu iş birliğinin sizin kişisel gelişiminize ve markanın karakterine nasıl bir katkısı oldu?
Benan: Annem inanılmaz bir iş ortağı. Sabırlı, soğukkanlı, aşırı titiz, işini çok iyi takip eden, güvenilir ve sağlamcı... İsviçre ve Alman ekolüyle büyümesinin disiplinine büyük katkısı var. Üstelik hukuk okumuş olması da markanın ticari ve operasyonel yapısında büyük bir denge sağlıyor. Bizim ortaklığımız tam anlamıyla iki karakterin mükemmel tamamlayıcılığı. QIMU'nun ruhunda annemin sakinliği, titizliği ve güven veren yaklaşımı güçlü şekilde hissediliyor.
El işçiliğinden doğan bir marka olarak, kadın emeğinin tasarım dünyasındaki görünürlüğü konusunda ne düşünüyorsunuz?
Esin: Kadın emeği üretimimizin merkezinde. Özellikle örgülerde ve ince detaylarda çalışan kadın ustaların sabrı ve el becerisi tasarımların karakterini belirliyor. Biz de bu emeği görünür kılmak için üretim sürecimizi Instagram'da ve web sitemizde şeffaf şekilde paylaşmaya önem veriyoruz. Her bir parçanın arkasındaki emeği, hikâyeyi ve gerçek ustalığı göstermek bizim için sadece pazarlama değil; bir değer aktarımı.

Babanızdan gelen halıcılık zanaatı ile sizin New York'ta şekillenen modernist estetik anlayışınız arasında çok özel bir kültürel köprü var. Bu iki dünyanın sentezini yaratırken kendi kimliğinizin hangi yönü daha baskın oluyor?
Benan: Bu iki dünya zaten karakterimizin iki güçlü parçası. Halıcılık geleneği bize sabrı, emeğe duyulan derin saygıyı ve kültürel kökleri hatırlatıyor. New York'ta şekillenen modernist estetik ise daha özgür, daha cesur ve daha mimari bir bakış açısı getirdi. Tasarımları oluştururken bir taraf diğerine baskın gelmiyor; içgüdüsel bir denge kuruyoruz. Gelenekten gelen sıcaklık ve malzeme bilgisiyle, modern dünyanın minimalizmini ve dinamizmini bir arada tutmaya çalışıyoruz. QIMU'nun özgünlüğü de tam bu sentezden doğuyor.
Moda dünyasında kimlik oluşturmak, özellikle genç markalar için sancılı bir süreç. Kendi tasarım çizginizi ne zaman bulduğunuzu hissettiniz?
Esin: Tasarım çizgimizi bulduğumuzu hissettiğimiz an, özgünlüğü merkezimize koyduğumuz andı. Bir yandan hafif, fonksiyonel ve kaliteli ürünler yapmayı hedeflerken, bir yandan da kendimize ait bir imza estetik yaratmak istediğimizi gördük. Bu yolculukta dönüm noktamız, annemin bugün markamızın sembollerinden biri hâline gelen imza örgümüzü tasarladığı zamandı. O örgüyü tasarım dilimize entegre ettiğimizde, QIMU'nun karakteri gerçekten oturmaya başladı. Bu kimliği korumak için iki yaratıcı sınırımız var: Özgünlük ve zamansızlık. Moda akımlarını takip ediyoruz ama bire bir uygulamıyoruz; kendi sesimizi ve çizgimizi koruyoruz. Bir modeli trend olduğu için değil, yıllar sonra da aynı güçte duracağına inandığımız için üretiyoruz. Bu iki filtre, önümüzde duran pusula gibi.
Eşyaların insan ruhuna iyi gelme hâliyle ilgileniyorsunuz. Sizce bir tasarımın "iyileştirici" olması ne demek? Bir çanta insana nasıl bir enerji katabilir?
Benan: Bir tasarımın iyileştirici olması, insanın enerjisini yükseltmesi, ona iyi gelmesi ve karmaşa yaratmaması demek. QIMU'nun logosu da bolluk ve bereketi temsil ediyor; bu sembolün kullanıcıya iyi geldiğine inanıyoruz. Bir çanta, hem estetik hem dokunsal hem de hikâyesiyle bir enerji yaratır. Bizim için bu enerji, hem gelenekten hem modern formdan beslenen sakin ama güçlü bir his.

Sürdürülebilirliği ve aile geleneğinizi geleceğe aktarmak için tasarım dünyasında nasıl bir yöntem benimsiyorsunuz?
Esin: Biz sürdürülebilirliği iki temel alanda görüyoruz: Malzemenin ömrü ve kültürel mirasın devamı. Malzeme seçerken çok titiz davranıyoruz; uzun ömürlü, kaliteli ve zamanla güzelleşen malzemeler kullanıyoruz. Kültürel mirası ise modern bir dile çeviriyoruz. Geleneksel bir zanaati bire bir kopyalamak yerine, özünü koruyup günün ritmine uyarlıyoruz. Böylece hem geçmişe bağlı kalıyor hem de geleceğe iz bırakan işler üretiyoruz
Önümüzdeki yıllarda hem kendiniz olarak hem de yaratıcı bir zihin olarak nasıl bir evrim hayal ediyorsunuz?
Benan: Önümüzdeki yıllarda daha özgür, daha güçlü ve daha etkisi yüksek bir yaratıcı dönem hayal ediyoruz. Hikâyeleri daha iyi aktarabildiğimiz, hem köklerimize bağlı hem dünyaya açık bir evrim... Aynı zamanda global sahnede Türkiye'den çıkan, zanaat kökenli ama modern estetikle konuşan başarılı bir marka yolculuğu kurmak istiyoruz. İz bırakan, kültürel anlam taşıyan ve alanında fark yaratan bir yaratıcı etki alanı oluşturabiliriz. QIMU'nun dünyada kendi sesiyle, kendi özgün diliyle yer almasını hedefliyoruz.