Tıp fakültesi öğrencisi, açık su yüzücüsü, disiplinli bir sporcu ve ilham veren genç bir kadın... Aybige Su Irçağ, Capri-Napoli Uluslararası Açık Su Yüzme Maratonu'nu tamamlayarak organizasyonu bitiren ilk Türk kadın sporcu olarak adını tarihe yazdırdı. Ancak onun hikâyesi sadece biten bir maratondan ibaret değil. Sabah beşte uyanıp havuzda kulaç atan, ardından derslere koşan; rüzgârın, dalganın ve akıntının ortasında kendi iç sesine tutunarak hedefe ulaşan bir genç kadının ilham veren yolculuğu bu. Aybige ile sadece başarıyı değil; hayalleri, zorlukları ve destekleri de konuştuk.
Capri-Napoli Uluslararası Açık Su Yüzme Maratonu'nu tamamlayan ilk Türk kadın sporcu oldunuz. Bu tarihi başarınızı ilk duyduğunuz anda neler hissettiniz?
Bu unvanı taşıyabilmek gerçekten büyük bir onur ve gurur. Türkiye'deki tüm kadınlara -benden büyük ya da küçük- ilham olabilmek benim için tarifsiz bir mutluluk. Yarışı başarıyla tamamladığımı öğrendiğim anda gözümün önünden tüm hazırlık sürecim geçti: yoğun antrenmanlarım, sabahın erken saatlerinde suya girmem, kendime kurduğum motive edici cümleler... Her "yapamazsın" diyen sese rağmen, tüm mental ve fiziksel zorlukların ardından bu tarihi parkuru bitirip Türk spor tarihine adımı yazdırmak her şeye değerdi. Yarıştan sadece beş gün sonra, Tıp Fakültesi 3. sınıfı bitirebilmem için çok önemli bir final sınavım vardı. Dolayısıyla tüm bu gururun yanında stresli bir yolculuk da devam ediyordu. Şimdi hem yarışı hem de sınavı başarıyla tamamlamış olmak beni daha da mutlu ediyor.
Bu büyük mutluluğun arkasında kuşkusuz uzun bir hazırlık süreci vardır. Sen yarış öncesinde nasıl bir antrenman ve hazırlık dönemi geçirdin? Fiziksel ve mental olarak en çok neye odaklandın?
Hazırlık süreci aslında benim için kişisel bir keşifti. "Ya tıp okursun ya spor yaparsın" gibi kalıpları kırdığım bir dönem oldu. Tüm bu kimlikleri -öğrenci, sporcu, sosyal birey- bir arada, uyum içinde yönetebileceğimi fark ettim. Kış aylarında sabah 5'te uyanıp havuza gitmek, ardından derslere girmek, akşamları koşu grubuma ya da arkadaşlarıma zaman ayırmak zordu ama bana çok şey kattı. Bence bu çok yönlülüğü bir düzene oturtabilmem, başarıyı getiren en önemli etkenlerden biri oldu. Kendimle olan bu yarışımı başarıyla taçlandırmak en büyük odağım haline geldi.
Parkur boyunca akıntılar, deniz canlıları veya hava koşulları gibi sizi şaşırtan ya da hazırlıklı olmadığınız bir an yaşadınız mı?
Rüzgâr ve dalga koşullarına hazırlıklıydık; yarışın bu anlamda zorlu geçeceğini biliyorduk. Ancak yarış sırasında bazı anlarda rüzgâr o kadar şiddetliydi ki destek teknemi göremediğim oldu. En beklenmedik an ise yaklaşık 15 dakikalık bir tekne arızasıydı. Bu sırada teknemde bulunan destek ekibim, bana yarışa devam etmem gerektiğini söyledi ve bu süreçte hakem teknesi bana eşlik etti. Fakat aklım teknemde kaldı. Arızanın ne kaynaklı olduğunu bilmediğim için özellikle kısa bir süre önce Okyanus'ta yüzdüğü sırada köpekbalığı tarafından ısırılmış ve hâlâ dikişleri var olan Murat abi için endişelendim. Onun iyi olduğunu görmek beni çok rahatlattı. Bu arıza sırasında planlanan beslenme molamı da alamadım. Ayrıca parkur boyunca denizin aşırı tuzlu ve sıcak olması cildimi oldukça tahriş etti. Ama tüm bu stres faktörlerinin ötesinde, hayallerimin peşinden gidiyor olmanın verdiği güçle mental olarak kendimi güçlü tutmayı başardım. Bu deneyimin her anı, zorlukları da dahil olmak üzere, unutulmazdı.
Böyle zorlu anlarda insanın motivasyonunu koruması çok önemli. Peki, yarış sırasında motivasyonunu nasıl yüksek tuttun? Kendine sık sık hatırlattığın bir cümle ya da düşünce var mıydı?
Yarışa gelebilmek için gösterdiğim çabayı düşünmek bana büyük bir güç verdi. Capri-Napoli manzarasında yüzmek zaten başlı başına bir motivasyondu. Ayrıca yarış öncesinde sosyal medya üzerinden aldığım destek mesajları da beni çok etkiledi. Özellikle genç kadınlar ve kız çocuklarından gelen her mesaj, yaptığım şeyin anlamını bana yeniden hatırlattı. O duygusal bağ, fiziksel yorgunluğun önüne geçti.
Bir de işin manevi boyutu var... Ülkemizi böylesine prestijli bir yarışta temsil etmek nasıl bir sorumluluk hissettirdi?
Bu yarışta ülkemi temsil etmek, kelimelerle tarif edemeyeceğim kadar büyük bir sorumluluk ve onurdu. Özellikle son yıllarda Türkiye'de açık su yüzme branşında çok güzel gelişmeler yaşanıyor. Aysu Türkoğlu, Murat Öz, Yasemin Altıntaş, Emre Erdoğan, Özkan Dizar gibi değerli sporcularla aynı dönemde yer almak, onların başarılarının arasına Capri-Napoli gibi tarihi bir parkurda kendi adımı da eklemek benim için olağanüstü bir duygu. Sevdiğim işi yaparken bu kadar güçlü bir takdir görmek ve başka insanlara da ilham olabilmek ise işin manevi tarafını çok daha anlamlı kılıyor. Bu, sadece bir yarış değil; temsil gücünün, hayallerin ve dayanıklılığın sembolüydü.
Başarı genellikle tek başına gelmez, biliyoruz. Bu süreçte sana en çok destek veren, yanında olan kişiler kimlerdi?
Öncelikle, en büyük destekçilerim her zaman ailem oldu. Küçük yaşlardan itibaren denize olan bağımı onlara borçluyum. Her antrenmanda, her yarışta yanımda oldular. İstanbul Boğazı'na birlikte yüzmeye gittiğimiz o ilk günler, bugünlere zemin hazırladı. Hâlâ birlikte denize girmeyi çok seviyoruz ve her yarış öncesi eğer yanımda olamayacaklarsa bana küçük notlar bırakıyorlar. Bu artık bizim aramızda anlamlı ve özel bir ritüele dönüştü. Capri-Napoli'de ise teknemde yanımda olan Murat Öz ve Yasemin Altıntaş'ın desteğini özellikle anmak isterim. 35 derece sıcakta, küçücük bir zodyakta saatlerce benimleydiler. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen bana hissettirmeden sürece odaklandılar ve varlıkları bana büyük güç verdi. Yarış öncesinde de birlikte çok çalıştık. Özellikle Adalar'a kadar yaptığım uzun açık su antrenmanında da yanımdaydılar. Bu başarı sadece benim değil, onların da emeğiyle büyüyen bir yolculuk oldu.
Bu anlamlı yolculukta sana ilham veren sporcular veya rol modeller oldu mu? Kimlerden etkilendin?
İlhamı çoğunlukla yakın çevremdeki insanlardan aldım. Aysu Türkoğlu, Emre Erdoğan, Özkan Dizar gibi açık su yüzücüsü arkadaşlarım her zaman yanımdaydı. Ama en büyük ilham, sosyal medyadan gelen "seni görünce ben de yüzmeye başladım" mesajları. Bu mesajlar bana yaptığım işin gerçek etkisini gösterdi.
Sporcu kimliğinin dışında da bir sosyal hayatın var elbette. Bu yoğun temponun yanında kendine nasıl vakit ayırıyorsun? Boş zamanlarında neler yaparsın?
Arkadaşlarımla vakit geçirmek bana çok iyi geliyor. Koşmak, kahve içmek, sohbet etmek... Bunlar hem beni rahatlatıyor hem de zihinsel olarak güçlendiriyor. Farklı hikâyeler duymak ve kendi hikâyemi paylaşmak bana her zaman ilham veriyor.
Capri-Napoli gibi bir başarıdan sonra insanın ufkunda yeni hedefler de belirir. Bundan sonraki hedeflerinde başka hangi açık su yarışları veya maratonlar var?
Her yıl mutlaka İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı yarışlarına katılıyorum. Şu an için odağımda bu iki yarış var. Ekibimle birlikte biraz dinlenip yeni rotalar ve hedefler üzerine çalışıyoruz. Planlar yakında şekillenecek.
Seni izleyen genç sporcular ve açık su yüzmesine ilgi duyanlar için en önemli tavsiyen ne olur?
En büyük tavsiyem: sabırlı olun. Başarıların gelmesi sürdürülebilir ve uzun bir sürecin sonucu. Adım adım ilerleyin, öz güveninizi hiçbir zaman yitirmeyin.
Son olarak, tüm bu yolculuğunu ve duygularını tek bir kelimeyle özetlemeni istesek, hangi kelimeyi seçerdin?
Tek kelime çok zor. Ama sanırım "balina" kelimesini seçeceğim, bunun sebebi de Capri yarışı öncesi denizde gördüğümüz balinanın bana iyi şans getirdiğine inanıyorum. Yarış sonrasında da hemen bir balina dövmesi yaptırdım. Unutulmaz bir hatıra oldu.