Son zamanlarda adı sık duyulan yerlerden biri Socotra Adası. Sosyal medyada dolaşan birkaç fotoğraf, kulaktan kulağa yayılan "henüz bozulmamış" yorumları ve merak uyandıran manzaralarıyla dikkat çekmeyi çoktan başardı. Haritada bakıldığında küçük bir ada gibi görünse de Socotra bu ilgiyi sadece görüntüsüyle değil, sunduğu farklılıkla topluyor. Hint Okyanusu'nun ortasında, alışılmış coğrafyaların dışında kalan bir yer.

Socotra'yı diğer adalardan ayıran şey, doğanın burada hala baskın olması. Ağaçlar, bitkiler, kıyı çizgisi... Hiçbiri tanıdık değil. Adadaki bitki türlerinin üçte birinden fazlası dünyanın başka hiçbir yerinde bulunmuyor. Bu benzersiz biyoçeşitlilik nedeniyle Socotra, "Hint Okyanusu'nun Galapagos'u" olarak anılıyor. Ejderha Kanı Ağaçları da adanın neredeyse simgesi haline gelmiş durumda. İlk bakışta garip, biraz da gerçek dışı görünüyorlar. Adlarını, gövdeleri kesildiğinde akan kırmızı reçinelerinden alıyorlar Ağacın özü yüzyıllar boyunca boya, ilaç ve tütsü olarak kullanılmış. İlk bakışta insanı hem hayrete düşüren hem de biraz ürküten bu ağaçlar, adanın benzersiz atmosferine katkıda bulunuyor. Yabancılık hissi, adada dolaştıkça azalmak yerine daha da belirginleşiyor.

Ulaşımın zahmetli olması, Socotra'nın bugüne kadar korunmasının temel nedeni. Nitekim bu olağanüstü ekosistem, 2008 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne dahil edilerek tescillenmiş durumda. Ulaşım genellikle Abu Dabi üzerinden belli bir planlama gerektirenuçuşlarla sağlanıyor. Vize süreci ve uçak biletleri, adada tek başına hareket etmek neredeyse imkansız olduğu için yerel bir tur operatörü tarafından organize ediliyor.

Adada yapılabilecek aktiviteler doğayla temas üzerine kurulu. Şnorkel ve dalış, berrak sularda mercan resiflerini ve zengin deniz yaşamını gözlemlemek için en çok tercih edilenlerden. Kıyı yürüyüşleri ve kısa trekking rotaları, adanın sert coğrafyasını ve bitki çeşitliliğini yakından tanıma imkanı sunuyor. Ejder kanı ağaçlarının bulunduğu yaylalarda yürüyüş yapmak, Socotra'nın en karakteristik deneyimlerinden biri. Lagünlerde yüzmek, özellikle Detwah gibi bölgelerde, neredeyse hiç bozulmamış doğanın içinde sakin bir mola anlamına geliyor. Gün batımında fotoğraf çekimi ise adanın değişen ışığını ve dramatik manzaralarını yakalamak için ideal. Akşam saatlerinde yıldız gözlemi, ışık kirliliğinin neredeyse hiç olmadığı adada beklenmedik derecede etkileyici. Yerel halkla kısa sohbetler, balıkçı yaşamını gözlemlemek ve geleneksel günlük ritme tanıklık etmek de Socotra deneyiminin önemli bir parçası.

Büyük oteller veya alışıldık tatil konforu arayanlar için Socotra Adası doğru adres değil. Eğer klimalı ve özel banyolu kalacak yer isterseniz, adanın merkezindeki hotelleri tercih edebilirsiniz. Ancak adanın ruhunu gerçekten hissetmek isteyenler için Detwah Lagünü, Aomak Plajı ve Dihamri çevresindeki eko-kamplar, yıldızların altında, deniz ve doğayla iç içe sade bir konaklama deneyimi sunuyor. Kamp alanları genellikle temel ihtiyaçlara odaklanırken sessizlik, açık gökyüzü ve gün doğumları ise bu deneyimin en büyük parçası.
Sofrada ise bu sadelik bilinçli bir tercih gibi karşınıza çıkıyor. Yerel Soqotri kültürüyle harmanlanan mutfakta taze avlanmış balıklar ve deniz ürünleri, baharatla aromalandırılmış pilavlar ve adanın vazgeçilmezlerinden fuly (fasulye ezmesi) öne çıkıyor. Yemekler çoğunlukla günlük olarak hazırlanan, katkısız ve mevsimine göre değişen malzemelerle servis ediliyor.

Socotra her mevsim gidilebilen bir yer değil, doğa burada takvimi kendisi belirliyor. En ideal zaman adanın en sakin ve havasının en güzel olduğu ekim ile nisan ayları. Deniz bu dönemde çarşaf gibi, gökyüzü ise berrak oluyor. Haziran ve eylül ayları arasında ada şiddetli muson rüzgarlarının etkisi altına giriyor. Bu dönemde uçuşlar iptal edilebilir ve doğada vakit geçirmek imkansız hale gelebilir. Eğer doğanın uyanışını görmek isterseniz, yağmurların hemen sonrası olan ekim ve kasım ayları adanın en yeşil olduğu zamanlardır.

Socotra'ya gitmek, modern dünyadan bir süreliğine kopmak demek. Hazırlıklı olmanın konforunuzu artıracağını unutmayın.
Adada kredi kartı geçmiyor. Yanınızda mutlaka yeni ve yıpranmamış ABD Doları bulundurmalısınız.
Elektrik kısıtlı olduğu için mutlaka güçlü bir powerbank ve yedek piller alın.
İnternet erişimi çok zayıf olduğundan dijital haritalarınızı önceden indirin.
Doğada çözünebilen sabun ve şampuanlar tercih ederek bu mirasa sahip çıkın.
Güneşin etkisi çok sert olduğundan yüksek faktörlü güneş kremi ve şapka önemli.
Socotra'yı cazip kılan şey, sunduğu olanaklardan çok sunduğu mesafe. Kalabalıktan, hızdan ve fazlalıktan uzak bir yer olması. Bu yüzden Socotra, klasik bir tatil beklentisinden çok, başka türlü bir durak arayanların ilgisini çekiyor.