Hisarönü Körfezi, yeryüzüyle gökyüzünün birbirine sokulup fısıldaştığı bir yer. Sanki eski çağlardan bir liman kentinin hayaleti, Bozburun'da zeytin ağaçlarının gölgesinde hâlâ yaşamaktadır. Tepelerde keçiler gezer, deniz kıyısında ise insan, kendini doğanın kucağında çıplak bir ruh gibi hisseder. Bozburun kıyılarında zaman, başka bir ritimde akar. Bir yerden sonra motor gürültüleri kısılır, şehirle bağlar çözülür, geriye yalnızca tuzun, iyotun ve kekik kokusunun dansı kalır. Göz alabildiğine mavi, gönül alabildiğine sessizlik... Bölgeyi benim için özel kılan tabii birçok etken var. Öncelikle yüzmeyi, dalmayı, yelkeni, rüzgar sörfünü kısaca beni denize ve tabiata bağlayan her şeyi bu coğrafyada öğrendim. Bozburun'da dünyaya gözlerimi açtım desem abartmış olmam. Tabii mecazi anlamda da bu güzel tabiat gözlerimi açtı, görmeyi ve nefes almayı öğretti. 45 yıl önce elektrik veya benzeri hiçbir konfor yoktu ama tabiat vardı, bir de annem ve babam vardı. Yıllar içinde bölgenin ve turizmin gelişmesiyle de biz de yazlık evimizi bir Yat Kulübü'ne çevirdik ve 2009'dan beri bir işletme olarak hizmet veriyoruz. Turizmin telaşı bazen yaklaşıyor gibi olur ama Bozburun'un kalbi hâlâ kendi ritmiyle atar. Ne oteller onu ele geçirebilir, ne de asfaltlar onu zapt edebilir. Sanki coğrafya, kader değil, dirençtir burada.
Bozburun köy merkezi bir Ege köyünden bekleyeceğiniz her lezzeti içinde barındırır. Birbirinden güzel restoranlarının yanında köyümüzde iddia ediyorum ki dünyanın "en iyi dondurmasını" Limon Ağacı Cafe'de yiyebilirsiniz. Gurme ürünlerin satıldığı marketlerden ihtiyaçlarınızı karşılayıp etrafı keşfetmenizi tavsiye ederim. Köyde kalırsanız günlük tekne kiralayıp koyları gezebilirsiniz ya da Bozburun'un kuzeyindeki Germe Koyu'na geçip oradan tekneyle Kocabahçe Glamping'e gidebilirsiniz. Güneş enerjisiyle çalışan bu mekan sessiz sakin bir tatil arayanlar için biçilmiş kaftan. Bozburun merkezde irili ufaklı birçok butik otel mevcut ama Adatepe mevkii adeta bir butik otel cenneti. Mia Mai, Sabrina's House, Karia Bel ve Bozburun Yat Kulübü, uzun zamandır sundukları beş yıldızlı anlayışla misafirlerine en özel şekilde hem otel hem de restoran olarak hizmet ediyorlar. Bozburun'da Adaboğazı harabelerinin arasındaki doğal kumsal ve Ege'nin tertemiz suları, gören herkesi hayran bırakıyor. Her havaya korunaklı bu koy teknecilerin gecelemek için çok tercih ettiği bir bölge. Tekneler iskelelere yanaşmaz, kıyıya saygıyla yaklaşır. Çünkü buradaki taşlar, geçmişin ayak seslerini taşır. Bir kayanın kıvrımında Roma'dan kalma bir seramik parçasına, bir koyun dibinde batık bir antik amforaya rastlamak, doğaldır. Ve bunlar kimsenin müzesinde değildir; doğanın kendi hafızasında yaşar. Aslına bakarsanız Bozburun ve Söğüt arasında kalan tüm alan harika demirleme yerleri barındırıyor. Benim buradaki favorim de Söğüt Boğazı. Bu boğazın batı tarafında demirleyip gün batımında boğazda denize girmenizi tavsiye ederim. Bozburun'daki gümrükten çıkıp Simi, Halki veya Rodos adalarını gezmek de özel bir deneyim.
Yarımadanın bir başka parlayan yıldızı da Söğüt. Yerel lezzetlerin en güzel seçeneklerini bulacağınız Esinti restoran, 20'nci yılını kutlayan Ahtapotçu Mehmet ve ilhamını farklı mutfaklardan alan Dilara Endican'ın açtığı Barba Saranda'ya gitmenizi öneririm. 1999 yılında kurulan Manzara restoran da samimi ve çok lezzetli yemekler yapan bir aile işletmesinden, birkaç yıl önce oğullarının işi devralmasıyla bölgenin rağbet gören yerlerinden biri haline geldi.
Bizim buraların en güzel koylarından biri de Selimiye'dir tabii. Yılların eskitmediği Sardunya dışında Vira Restoran, Karadut12, Beyaz Güvercin ve Paprika pastanesi de bu koyun lezzet duraklarından. Hisarönü Körfezi'nin en sonunda Orhaniye ve orada da Martı Marina/Hemitea Spa Otel var. Hisarönü D-Maris Resort bölgede lüksün zirve yaptığı noktalardan bir diğeri. Zuma ve Nusret gibi çok lezzetli lokantalarının yanında Simi'nin meşhur tavernası Manos'un bir şubesi de burada mevcut. Yunan Adaları'na gitmeden leziz Yunan mutfağını ve müziklerini, tabakları kırarken deneyimlemek buraların unutulmaz tecrübelerinden biri. Hisarönü ve Bozburun 25-30 yıldır zaten tüm dünyadan yatçıların geldiği bir bölge. Son 10 yıldır yerli turistler de buraları keşfetti. Bölgede peşpeşe açılan birinci sınıf işletmelerin bunda büyük payı olduğu su götürmez bir gerçek. Ama sosyal medyanın gücünü de hafife almamak lazım. Deneyim bazlı tatil anlayışının giderek daha hakim olması, kısa mesafelerde çok farklı lezzetleri sunan Ege ve Akdeniz'in öpüştüğü bu muhteşem köşeyi dünya çapında bir cazibe merkezine çevirdi. Eskiden nasıl ki Antik Çağ denizcileri bu koylara sığınıp yıldızlara bakarak yönlerini bulurlardıysa, bugün de bir yelkenli teknenin güvertesinde, telefonun çekmediği bir gecede, insan yıldızlarla yeniden tanışıyor. Bozburun'da ay, denize düşerken gümüş bir yel gibi uzanıyor kıyılara. Cevat Şakir yaşasaydı, Bozburun'u görseydi, belki şöyle yazardı: "İnsan burada kendini değil, insanın ne olmadığını hatırlıyor. Kibirini bırakıp bir kayanın üstünde oturduğunda, doğanın bir misafiri olduğunu fark ediyor. Ve misafirliğin en güzel yanı, ev sahibini dinlemektir."