Emma Stone son dönemde hem kırmızı halıda hem de sinema dünyasında en çok konuşulan isimlerden biri haline geldi. Venedik Film Festivali'nde prömiyer yapan Bugonia ile bir kez daha gündemin merkezine oturan Stone, filmden ilk fragmanın yayınlanmasıyla birlikte hayranların heyecanını iyice artırdı ve izleyiciler hem onun bu filmdeki dönüşümünü hem de Yorgos Lanthimos'un absürd dünyasını merakla beklemeye başladı. Rolü için saçlarını kazıtan ünlü oyuncu, festival boyunca manşetlerden inmeyen varlığı ve basın toplantısında yaptığı açıklamalarla gecenin tartışmasız yıldızı haline gelirken, saçlarını kazıtacağı gün paniklediğini ancak annesinin kemoterapi sürecinden aldığı güçle bu kararı hayata geçirdiğini anlatarak herkesi duygulandırdı. Bunun yanında, "Uzayda yalnız olduğumuzu düşünmek bana narsistçe geliyor" sözleriyle hem kahkahaları topladı hem de filmin merkezindeki paranoyaya esprili bir gönderme yaptı. Lanthimos'la dördüncü kez bir araya geldiği Bugonia, yalnızca Venedik'in değil, son haftalarda sinema dünyasının da en hararetli konularından biri haline gelirken, festivalde altı dakikayı aşan ayakta alkış aldı.
Bugonia, Lanthimos'un imzasını taşıyan, kara mizah ile bilim kurguyu buluşturan tuhaf bir hikâye anlatıyor. Emma Stone'un hayat verdiği Michelle Fuller, dev bir ilaç şirketinin sert ve acımasız CEO'su. Jesse Plemons'un canlandırdığı Teddy ve kuzeni Don, Michelle'in aslında dünyayı yok etmeye gelen bir uzaylı olduğuna inanarak onu kaçırıyor. Teddy'nin takıntılı paranoyası ve Don'un saf, duygusal tavırları birleşince film, gerilim ve kara mizah yüklü bir atmosfere dönüşüyor. Özellikle Teddy'nin arıların azalmasına dair teorileri ve Michelle'in şirketinin bu ekolojik krizi tetiklediğine olan inancı, hikâyeyi yalnızca absürd bir komedi olmaktan çıkarıp ekolojik ve toplumsal bir eleştiri boyutuna taşıyor.
Oyuncu kadrosu dikkat çekici isimlerle dolu; Alicia Silverstone, Teddy'nin annesi Sandy olarak hikâyeye duygusal bir derinlik katarken, Stavros Halkias'ın canlandırdığı yerel polis Casey ise filmin kara mizah unsurlarını güçlendiriyor. Jesse Plemons'un takıntılı ve paranoyak karakteri, Emma Stone'un soğukkanlı ve sert CEO'suyla karşı karşıya geldiğinde ortaya çıkan gerilim, filmin omurgasını oluşturuyor ve izleyiciyi sürekli merakta bırakıyor. Hikâye, uzun bir açılışın ardından şok edici ve rahatsız edici bir finalle tamamlanıyor.
Film, aslında 2003 tarihli Güney Kore kült klasiği Save the Green Planet!'ın yeniden çevrimi olsa da Lanthimos bu kez hikâyeyi kendi karanlık üslubuyla yeniden inşa etmiş. Eleştirmenlere göre bu yeniden yapım, orijinalin ruhunu korurken onu daha grotesk, daha stilize ve çok daha absürt bir noktaya taşıyor. Venedik'te karışık yorumlar almasına rağmen en çok konuşulan yapımlardan biri olması, filmin festivaldeki gücünü ortaya koyuyor. Bugonia 24 Ekim'de ABD'de sınırlı vizyona girecek ve 31 Ekim'den itibaren geniş dağıtıma açılacak, Avrupa'da ise kasım ayında vizyon planlanıyor. Lanthimos ve Stone birlikte çalıştıklarında ortaya çıkan işler daima çarpıcı oluyor ve Bugonia da bunun istisnası değil; daha önce The Favourite ve Poor Things gibi filmlerle ruh sağlığı, kendini keşfetme, ego ve insan deneyiminin dehşetini ele alan ikili, bu kez komplo teorileri, uzaylı istilaları, kaçırılma ve işkence temalarını merkeze alıyor. Bir Lanthimos filminden bekleneceği üzere Bugonia, güçlü bir oyuncu kadrosuna, karanlıkla örülü bir hikâyeye, tuhaf durumlara ve sürreal bir dokunuş katan renkli bir görselliğe sahip; ayrıca kurmaca olsa da gerçek dünyayla bağ kuruyor. Venedik'teki yorumlara göre Emma Stone bu filmde özellikle öne çıkıyor ve bir Oscar adaylığı daha kazanabilir gibi görünüyor. Sinema dünyası için şimdiden kesin olan bir şey var: Emma Stone ve Yorgos Lanthimos iş birliği bu yılın en çok konuşulacak yapımlarından biri olacak gibi görünüyor.
Fotoğraflar: Getty Images Türkiye