Güher ve Süher Pekinel'in Müzik Yolculuğu| Alem Dergisi

Kariyeriniz boyunca birçok ödül aldınız ve son olarak Almanya Federal Cumhuriyeti'nin en yüksek dereceli nişanı olan Liyakat Nişanı ile onurlandırıldınız. Duygularınızı öğrenebilir miyiz?

Güher Pekinel: Almanya'da 60'lı ve 70'li yıllarda üniversitede sosyal sorunlar ve insan hakları konuları ile ilgili değişen atmosfere tanık olduğumuz ve Goethe Üniversitesi'nde çalışma gruplarına katıldığımız dönemde, daha insancıl bir yaklaşımla gerçekleştirilebilir ve uygun çözümler aradık, yanıtı her zaman müzikte bulduk. Profesyonel kariyerimizde müziğin birleştirici, iyileştirici ve paylaştırıcı gücü ile kültürler arasında diyalog kurmaya çalıştık ve bugün yürüttüğümüz üç müzik eğitimi sisteminin temellerini bu vizyon doğrultusunda şekillendirdik. Hayat, uyumu içselleştirip uyguladığınızda size üretken, yaratıcı, dengeli olasılıklara beklenmedik kapılar açıyor. Almanya Federal Cumhuriyeti'nin Sayın Cumhurbaşkanı Frank- Walter Steinmeier imzası ile bize uluslararası kariyerimiz ve müzik eğitim sistemlerimiz için takdim ettiği Liyakat Nişanı da, 22 yaşımızdan bu yana gösterdiğimiz emek ve adanmışlığın kabul gördüğünün bizi çok mutlu eden ve gururlandıran bir kanıtı ve önemli bir motivasyon kaynağı olarak yaşamımızın vazgeçilmez bir parçası oldu.

Almanya'nın sizin müzikal yolculuğunuzda özel bir yeri var değil mi?

Süher Pekinel: Çocukluktan bu yana, dinlediğimizde her yönüne hayran olduğumuz Alman bestecilerin eserlerini öğrenmek ve içselleştirmek için Fransa'daki eğitimimizi takiben tek kelime Almanca bilmememize rağmen bu ülkede devam etme kararı aldık. İlk gençliğimizi orada geçirdik, lise ve üniversite eğitimimizi bu ülkede tamamladık. Bu nedenle Almanya'nın yeri bizim için çok özel.

Türkiye'de yeni nesil müzisyenlerin yetişmesi için büyük emek harcıyorsunuz. Dünya Sahnelerinde Genç Müzisyenler platformu nasıl doğdu?

S.P.: Almanya'da öğrencilik yıllarında fikir yavaş yavaş kafamızda oluşmaya başlamıştı. Profesyonel kariyerimizin bize sağladığı deneyim ve birikim ışığında Türkiye'ye konserler için

geldiğimizde müzik eğitimi alanında görülen eksikliklerin giderilmesinin ancak uygun yöntemlerin bu ülkeye adapte olabilecek yapı ve forma oturtularak bir konsept çerçevesinde sürdürülebilir olacağını gördük ve 15 yıl önce fikirlerimizi hayata geçirmeye başladık. 17-.18. yüzyıllarda Avrupa'da doğan klasik müziğin uygun eğitim, müzik ekolleri ve donanımlı hocalarla içselleştirilerek öğrenilmesi, sıra dışı genç yeteneklerin kariyerlerine adım atabilmeleri için en önemli unsur. Olağanüstü yeteneklerin bu imkanlara ulaşması için birebir diyalog ile yönlendirilmesi gerekiyor. Ayrıca dünya standartlarında rekabet edebilmek için enstrümanınızın da özel olması gerekmekte. Tüm bunların yanı sıra sıklıkla sahne almanız, özellikle müzisyenlerin farklı müzikal derinliklerini etkileşim ile paylaşmasına olanak sağlayan oda müziği konserlerinde de çalmaları çok önemli. Tüm bu faktörleri bir araya getirerek birebir mentörlük, doğru imkanlara ulaşabilmelerini sağlayan yaşam bursu, 17-18. yüzyıldan enstrümanların kiralanması, solo ve oda müziği konserlerinin organize edilmesi ile DSGM doğmuş oldu. Bugün en önemli yarışmalardan kazanılmış 17 birincilik, sistemin hedeflerine nasıl ulaştığının bir kanıtı.

Klasik müzik dışında farklı türlere ilgi duyuyor musunuz? Türkiye'de dinlemekten keyif aldığınız sanatçıları öğrenebilir miyiz?

S.P.: İnsanların doğuştan içinde en doğal şekilde yer alan iç ritimlerine hitap eden her türlü müziği dinliyor ve takip ediyoruz. Caz ve etnik müzikler bunların başında geliyor. Bu arada kendine öz sahne performansları da modern genç neslin nerelerden beslendiğinin sembolik yansıması olarak bizi ayrıca ilgilendiriyor. Ülkemizde yeni ifade olanakları peşinde olan ve araştıran isimleri sosyal medyadan takip etmeye çalışıyoruz. Yeni jenerasyonda, Z kuşağının takip ettiği isimleri biz de genel yelpazede dinliyoruz.

Başarılı bir kariyeri paylaşan ikiz kardeşler olarak aranızdaki uyumu korumakta zorlandığınız oldu mu? Nasıl bir çalışma rutininiz var?

G.P.: İkimizin de esere yaklaşımı farklı olduğu için öncelikle yalnız olarak eserin tümüne hazırlanıyoruz, ardından bir araya gelerek farklı yorum, renk ve ifadesel ve formel yapının dengeli sentezini esere yansıtmak için çalışmaya başlıyoruz. Dengenin gücü aynı zamanda uyumumuzun da kaynağı, bu seviyeye ulaşmak ve korumak büyük özveri, disiplin, süreklilik ve çok yoğun çalışma gerektiriyor, ancak her seferinde yeni detaylar yeni keşiflerle ortaya çıktığı için bu yaratıcı ve verimli bir süreç.