Zaman, kendini tekrarlamayan anların toplamıysa; bazı şeyler yalnızca bir kez doğar. Sevan Bıçakçı'nın "Born Unique" adını verdiği anlatı da bu anlayışla şekilleniyor. Görülmek için değil, hatırlanmak için var olan; eşsizliği gösterişli bir farklılık arayışı değil, bütünlüğü koruma biçimi olarak tanımlayan bir yaklaşım. Her bir tasarım, sadece bir kez hayat buluyor ve yinelenmeden, tekliğini koruyarak zamanın içinde yerini alıyor.
Bu özel koleksiyonun ilhamını aldığı yerlerden biri de İstanbul Arkeoloji Müzesi. Osman Hamdi Bey'in 1891'de kurduğu bu yapı, Türkiye'de müzeciliğin temelini atan kurumlardan biri olmanın ötesinde, Sevan Bıçakçı atölyesi için geçmişle kurulan güçlü bir duygusal bağın simgesi. Mitoloji, arkeoloji ve tarihle örülü bu atmosfer, markanın tasarımlarıyla doğal bir uyum içinde. Sessiz heykellerin, yazıtların ve zamana tanıklık eden objelerin arasında şekillenen bu birliktelik, koleksiyonun görsel anlatısına da yön veriyor.
"Born Unique" koleksiyonu; ters oyma, mikro mozaik ve minyatür gibi yüksek zanaatkârlık gerektiren tekniklerin eşlik ettiği kolye, yüzük, küpe, broş ve saatlerden oluşuyor. Bu tekniklerin her biri, tasarıma sadece bir biçim değil, anlam ve derinlik de kazandırıyor. Doğanın döngüsünü, mitolojik hikâyeleri ve tarihsel sahneleri taşıyan bu parçalar, adeta yaşayan bir arkeolojik anlatı yaratıyor. Taş içine işlenen heykeller, Bıçakçı hançerinin imgesel gücü, deriyle buluşan detaylar ve zamana meydan okumayan, onunla birlikte akan saatler... Her biri zamanın içinde sessizce iz bırakıyor.
Bu sessizliğin içinde yer alan bir diğer katkı ise Burhan Öçal'dan geliyor. Koleksiyona özel olarak bestelediği müzik, parçaların ruhunu tamamlayan bir ritimle anlatıya eşlik ediyor. Kampanyanın görsel dünyası ise Emre Güven'in objektifinden izleyiciye ulaşıyor. Ortaya çıkan bu bütünlük, yalnızca bir koleksiyon tanıtımının ötesinde, hafızada yer edecek bir deneyime dönüşüyor.