Bibi van der Velden ile Tasarım Sohbeti| Alem Dergisi

Öncelikle en az tasarımlarınız kadar ışıldadığınızı ve enerjinizle etrafa ışık saçtığınızı söyleyebilirim. Bunu neye borçlusunuz?

Çok teşekkür ederim. Birkaç yıl önce hayatımda köklü değişimler oldu. Küçük kızımın lösemi olduğunu öğrendik ve onun tedavi sürecinde de denize daha yakın bir yerde yaşamaya karar verdik. Ailece Amsterdam'dan Portekiz'deki Cascais'e taşındık. Orası hem bize hem de kızıma çok iyi geldi. Kızım çok şükür şu an 10 yaşında ve gayet sağlıklı. Ailece hepmiz için temiz bir başlangıç oldu.

Yaşamak için Portekiz'de nasıl karar kıldınız?

Hem eşim hem ben, hem de çocuklarım sörf yapmayı çok seviyoruz. Dört ay Avustralya ve Yeni Zelanda'da kaldık ve okyanus kenarında yaşama fikrini çok sevdik ama bir hayat kurmak için buralar çok uzak geldi. Daha sonra Avrupa'da neresi olabilir diye düşünürken Portekiz'de karar kıldık. Burada deniz kenarında, doğa ile iç içe bir hayat yaşıyoruz. Mesela sabahları kalkıp kendi yetiştirdiğim meyve ve sebzelerin suyunu sıkıp içiyorum. Bu bile bana büyük keyif veriyor.

Kızınız şimdi nasıl?

Charlie, 10 yaşında oldu. Gitar çalıyor, kendi şarkı sözlerini yazıyor; çok yaratıcı bir çocuk. Çok iyi sörf yapıyor. Sabahları onunla birlikte kendi bahçemizdeki tavukların yumurtalarını toplayıp omlet hazırlıyoruz. Oğlum Balthazar ise sekiz yaşında. Şimdiden dünya meseleleri ile çok ilgili. Okulda İran'da yaşanan protestolarla ilgili bir sunum yapmış. Onlar bana daima ilham veriyorlar.

Işıldama konusuna geri dönersek bilmemiz gereken başka bir formül var mı?

Hayatta her şey ama her şey birbiriyle bağlantılı. Ruh sağlığı, fiziksel sağlık, çevremizdeki insanlar... Her şey. Yıllar içinde kendime neyin iyi gelip gelmediğini deneye yanıla öğrendim ve sanırım nihayet kendimi biraz keşfettim. Bu da dünyayı algılayış biçimimi şekillendirdi. Tavsiyem şu: İç sesinizi dinleyin ve kendinizi nerede, nasıl sağlıklı ve mutlu hissediyorsanız onun peşinden gidin. Bana en iyi gelen şeylerden biri çalışmak ve üretmek.

Ne kadar zamandır üretiyorsunuz?

Kendim bildim bileli çalışıyorum sanırım. Annem heykeltıraştı ve tüm çocukluğum onun atölyesinde geçti. O zamanlar bile 3D üretimler yapardım. Hatta bir dönem annem ile sanatçı ikilisi olarak çalıştık ama daha sonra benim hayatıma mücevher tasarımı girdi. Mücevher de bence takılabilir heykel demek. Sanat akademisinden mezun olduktan sonra kendimi daha çok mücevherlere kaptırdım. Tabii heykel yapmaya da devam ediyorum. Alışılmadık materyallerle çalışmayı ve yapılmayanı yaparak sınırlarımı zorlamayı seviyorum. Daha keşfedeceğim, yapacağım çok şey var. Kendini yenilemenin ve tekrara düşmemenin çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Bu arada dikkatimi çekti, hiç siyah giymiyorsunuz. Nasıl bir stiliniz var?

Asla giymem. Renkli giyinmek ruhuma iyi geliyor. Favori rengim yeşil. Nadir bulunan kumaşları ve vintage parçaları toplamayı seviyorum. Mesela erkek reyonundan aldığım pantolonlar ile dantelli bluzları kombinliyorum. Geçenlerde bir cekete gerçek incilerle düğmeler yaptım. Kıyafetleri zamanla bu şekilde dönüştürmeyi ve onları sürdürülebilir kılmayı tercih ediyorum.

Sevdiğiniz şeylere karşı büyük bir tutkunuz var. Eşiniz ile olan aşkınızda durumlar nasıl peki?

Ona karşı çok derin bir sevgim var. Çocuklarımız doğduktan sonra evlenmeye karar verdik. Yedi senedir evliyiz, 13 senedir birlikteyiz. Ve bunca yıldan sonra hala o odaya girdiğinde karnımda kelebekler uçuyor. Klişe ama gerçek şu: Her şey aşkla başlıyor, her şey aşkla bitiyor.