Sarı altın, pembe altın ve platinden üretilen modeller, tasarımın tarihsel zarafetini koruyor. Ama en çarpıcı detay, 200 adetle sınırlı platin edisyonunda gizli: Saat ve dakika pencereleri alışıldık simetriden koparılıp, biri 10, diğeri 4 yönüne yerleştirilmiş. Bu estetik bir oyundan ziyade okuma alışkanlıklarımızı yeniden düzenleyen bilinçli bir tercih. Louis Vuitton ise tarihi bağlardan bağımsız bir özgürlük arayışıyla ilerliyor. Jean Arnault, Tambour Convergence modelini, "geçmişin yüklerinden arınmış" bir yorum olarak tanımlıyor. Klasik guichet'lerdeki ani sıçrama yerine, Vuitton saatleri zamanı akışkan bir hareketle gösteriyor. "Dragging hour" adı verilen bu çözüm, ibrelerin hareketine benzer bir süreklilik yaratıyor ve kasayı daha ince tutmayı mümkün kılıyor. Böylece Vuitton, guichet'ye çağdaş bir dinamizm kazandırıyor.
Bovet Fleurier The VirtuosoÇoğu tasarımda minimal zarafetle şekillenen guichet dünyası, Jaeger-LeCoultre'de bambaşka bir teatralite kazanıyor. Reverso Tribute Nonantième "Enamel" ile mavi mine fonunda pencereli bir saat şiirselliği sunuyor. Ön yüzünde gümüş tonlu, güneş ışını dokulu klasik bir kadran ve dauphine akrep-yelkovanla sakin bir zarafet geliştirirken, gerçek sürpriz arka yüzde ortaya çıkıyor. İki yüz, iki dünya. Pencereli sıçrayan saat göstergesi, dakikaların dönen diski ve üç çeyrek mavi mine plakası, adeta gökyüzünü ve gece-gündüz döngüsünü saat sanatıyla buluşturuyor. Altın güneş ve ay figürleri, her anı bir ritim ve hikâye olarak sunarken, mekanizmanın hassas enerjisi guichet'nin estetikten öte, teknik zorluğunu da ortaya koyuyor. Guichet'nin bugünkü rönesansı, nostaljiden çok daha fazlasını ifade ediyor. Belki de bu, çağın hızına karşı zamanı daha parçalı, daha bilinçli okuma arayışıdır.