Ekranda keyifle izlediğimiz yapımların çekildiği mekânlar her zaman ilgi çekiyor. Bilim kurgu, drama, aksiyon ya da tarihi yapımlar fark etmeksizin, pek çok dizi/film etkileyici atmosferiyle izleyiciyi içine çekiyor. Bu sahneleri izlerken "Acaba burası neresi?" dememek elde değil; çünkü ortamlar hikâyeye hem inandırıcılık hem de derinlik katıyor. Üstelik bu mekânlar, izleyicide keşfetme ve seyahat etme isteği de uyandırıyor. Biz de en sevilen yapımların perde arkasındaki dikkat çekici çekim noktalarını sizin için derledik. Özellikle yabancı yapımları izlerken sahnelerin nerede geçtiğini merak ediyorsanız, bu liste tam size göre!
Emily'nin Paris macerası yalnızca romantik karmaşalarla değil, aynı zamanda göz alıcı mekân seçimleriyle de dikkat çekiyor. Lily Collins'in hayat verdiği karakter, şehrin zarif sokaklarında dolaşırken izleyiciye adeta bir seyahat deneyimi yaşatıyor. Palais Garnier'nin görkemi, Le Grand Véfour'un tarihi havası ve Jardin du Luxembourg'un huzurlu bahçeleri, dizinin estetik dokusunu tamamlıyor. Emily'nin yaşadığı daire, Paris'in beşinci bölgesindeki şirin Place de l'Estrapade'de yer alıyor ve dizinin en tanıdık noktalarından biri haline geldi. Yaz bölümlerinde Champagne rotası olarak gösterilen sahneler aslında Loire Vadisi'nde çekilmiş olsa da doğal manzaralar Fransız taşrasının büyüleyici atmosferini hissettirmeyi başarıyor. Mekanlar sadece arka plan değil; Emily'nin hikâyesinin bir parçası gibi izleyiciyi içine çekiyor.
The Devil Wears Prada, moda dünyasının parlak ama sert yüzünü New York'un kalabalık sokaklarında anlatıyor. Filmdeki hikâye, sadece karakterlerin değişimini değil, şehrin bu dönüşüme nasıl zemin hazırladığını da gösteriyor. Andy'nin işe başladığı yüksek plaza Midtown Manhattan'da, eve döndüğü sokaklar ise Lower East Side'ın daha sade dokusunda geçiyor. Central Park'ın kenarında yürüyen karakterlerle birlikte biz de o ritme kapılıyoruz. Plaza Hotel, 5th Avenue vitrinleri, Lexington hattındaki metro... Hepsi sadece bir arka plan değil, hikâyenin bir parçası gibi çalışıyor. New York bu filmde yaşayan bir karaktere dönüşüyor; stilin, rekabetin ve kişisel dönüşümün gerçek bir sahnesi oluyor. Filmde ayrıca Paris sahneleri de yer alıyor. Andy'nin telefonu fırlattığı o unutulmaz sahne, Place de la Concorde'daki Fontaine des Fleuves'te çekildi. Diğer Paris görüntülerinin çoğuysa aslında New York'ta kurulan stüdyolarda yaratıldı. Böylece şehirler, karakterlerin iç dünyasına uygun atmosferlerle birleşerek hikâyeyi gerçeğe yaklaştırıyor. Film sona erse de, o topuk sesleri sanki hâlâ sokaklarda yankılanıyor.
The White Lotus, ilk sezonunda Hawaii'deki Four Seasons Resort Maui'de çekilerek tropikal bir cennetin kapılarını araladı; havuzlar, ünlü restoranlar ve spa gibi lüks detaylar dizinin sıcak ve davetkâr atmosferini pekiştirdi. İkinci sezonda ise rota Sicilya'ya kaydı; Taormina'nın tarihi San Domenico Sarayı, Noto'nun şirin sokakları ve Cefalù'nun sahil kasabası, Etna Dağı'nın görkemli manzaralarıyla birleşerek izleyiciyi Akdeniz'in büyüsüne sürükledi. Mekanların çeşitliliği ve güzelliği, karakterlerin karmaşık ilişkileriyle iç içe geçerek diziyi hem görsel hem de duygusal açıdan zenginleştirdi. Üçüncü sezonda ise hikâye Tayland'a taşındı; özellikle Koh Samui adasında, Tay kültürünün zarafeti ve tropikal doğanın büyüsü bir araya gelerek dizinin egzotik atmosferini daha da derinleştirdi. Koh Samui ile ilgili detaylı bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.
Game of Thrones, 2011-2019 yılları arasında yayımlanan sekiz sezonluk serüveniyle tüm zamanların en iddialı yapımlarından biri. Taht mücadeleleri ve birbirinden farklı krallıkların çatışmalarıyla örülü epik hikâyesi, sadece senaryosuyla değil, çekildiği etkileyici gerçek mekânlarla da izleyicileri büyüledi. Dizinin prodüksiyonu adeta bir dünya turuna dönüştü: Kuzey İrlanda'nın sisli kıyılarından Hırvatistan'ın tarihi sokaklarına, İzlanda'nın buzla kaplı vahşi doğasından İspanya'nın sıcak Endülüs bölgesine, Malta'nın antik kalelerinden Fas'ın çöl manzaralarına kadar uzandı. Khaleesi'nin yolculuğu Fas'ın ıssız çöllerinde başlarken, Demir Adalar'ın sert atmosferi Kuzey İrlanda'nın kasvetli sahillerinde hayat buldu. Gece Kralı ve Ak Gezenler ise İzlanda'nın donmuş topraklarında ekrana taşındı. Bu çarpıcı çekim yerleri, dizinin fantastik evrenini adeta gerçeğe dönüştürürken, bugün birçok hayran için o sahnelerin izini sürebilecekleri eşsiz rotalara dönüştü.
Yüzüklerin Efendisi ve Hobbit serileri, hikâyelerini Yeni Zelanda'nın doğal manzaralarında şekillendirerek sinema tarihine unutulmaz kareler bıraktı. Elijah Wood'un Frodo Baggins rolü, Ian McKellen'in büyücü Gandalf performansı ve Orlando Bloom'un cesur Legolas karakteri, Orta Dünya'nın farklı bölgelerinde çekilen sahnelerle izleyicilerin hafızasında yer etti. Matamata'da bulunan Hobbiton Köyü, özellikle hayranların ilgi odağı olurken, Tongariro Ulusal Parkı karanlık ve zorlu topraklarının çekimleri için ideal bir mekân sağladı. Bu gerçek mekanlar, seyircilerin film sahnelerinden çıkarak gerçeğin içinde yürüyebilmesine olanak tanıyor. Yeni Zelanda'nın bu eşsiz coğrafyasında dolaşmak, yalnızca bir film setini gezmekten çok daha fazlasını ifade ediyor; izleyiciyi, hikâyenin geçtiği topraklarla doğrudan temas ettiriyor. Böylece ekran başında kurulan bağ, yerinde yaşanan bir deneyime dönüşüyor ve Orta Dünya, bir hayal olmaktan çıkarak ayak basılabilir bir yer haline geliyor.
Televizyon tarihinin en etkileyici yapımlarından Breaking Bad, atmosferini büyük ölçüde New Mexico'nun Albuquerque şehrinde çekilen gerçek mekanlara borçlu. Bryan Cranston'un Walter White'ı ve Aaron Paul'un Jesse Pinkman'ı, kurak ve geniş coğrafyanın sunduğu görsellikle derinleşen dramatik değişimlerle izleyiciyi ekrana bağlıyor. Walter'ın evi, Jesse'nin apartmanı, oto yıkama ve Gus Fring'in meşhur Los Pollos Hermanos restoranı gibi önemli noktalar gerçek sokaklarda yer alıyor, bu da dizinin özgünlüğünü artırıyor. Albuquerque'nin sade şehir dokusu, suç ve çaresizlik temalarını güçlendirirken, dizi sayesinde şehir dünya çapında hayranların uğrak noktası haline geldi. Ziyaretçiler, düzenlenen Breaking Bad turlarıyla bu ikonik mekanları görüp dizinin ruhunu birebir yaşayabiliyor.
Alman yapımı Dark, alternatif evrenler, zaman döngüleri ve dört ailenin nesiller boyu süren gizemleri etrafında şekillenen çarpıcı kurgusuyla izleyicileri kendine hayran bıraktı. Louis Hofmann, Lisa Vicari, Oliver Masucci ve Maja Schöne gibi isimlerin güçlü oyunculuklarıyla derinleşen dizi, yalnızca hikâyesiyle değil, atmosfer yaratmadaki başarısıyla da dikkat çekti. Bu etkileyici atmosferin arkasında ise özenle seçilmiş gerçek mekânlar yer alıyor. Berlin ve Brandenburg çevresindeki ormanlık alanlar ve kasabalar, Winden'in karanlık dünyasına ilham verdi. Diziye sıkça konu olan Winden Kilisesi sahneleri, Stahnsdorf'taki Südwestkirchhof'ta; akıl hastanesi sahneleri Potsdam-Süd'de; okul sahneleri ise Berlin'deki Reinfelder Schule'de çekildi. Ormanın derinliklerinde yer aldığı gösterilen Winden Mağarası'nın girişi özel bir sette oluşturulurken, iç mekânlar Almanya'nın Harz bölgesindeki gerçek bir mağara olan Einhornhöhle'de çekildi. Tüm bu mekânlar, dizinin karanlık ve gizemli havasını başarıyla yansıtarak hikâyeye gerçeklik kattı. Günümüzde ise bu yerler, Dark hayranlarının izini sürdüğü, Almanya'daki kült duraklar hâline geldi.
Friends dizisi genellikle Los Angeles'taki Warner Bros. stüdyolarında çekildi ve çoğu sahne iç mekanlarda, özellikle de Central Perk kafesi ve karakterlerin dairelerinde gerçekleşti. Dizinin New York'ta geçtiği vurgulansa da dış mekân sahneleri genellikle Los Angeles'taki setlerde ya da stüdyoya yakın bölgelerde çekildi. New York'un ikonik görüntüleri ise diziye gerçeklik katmak için arka plan olarak kullanıldı, yani dizinin gerçek dış mekân çekimleri New York'ta yapılmadı. Ancak dizinin tanıtım ve bazı özel çekimlerinde oyuncular New York'a gidip kısa sahneler çekmiş olabilir, ama esas çekimler hep Los Angeles merkezliydi.
2004-2010 yılları arasında yayımlanan ve altı sezon boyunca binlerce izleyiciyi ekran başına kilitleyen Lost, günümüzde de hala geniş bir hayran kitlesi tarafından ilgiyle takip ediliyor. Hikâye, Güney Pasifik'te bir uçak kazası sonrası gizemli bir adada hayatta kalmaya çalışan yolcuların mücadelelerini anlatıyor ve her bölümü sürprizlerle dolu. Dizinin büyük bir bölümü, tropikal atmosferini kusursuz yansıtmak için Hawaii'nin Oahu Adası'nda çekildi. Matthew Fox'un canlandırdığı Jack Shephard, Evangeline Lilly'nin hayat verdiği Kate Austen, Josh Holloway'nin sahneye taşıdığı James "Sawyer" Ford ve Terry O'Quinn'in unutulmaz performansıyla John Locke karakterleri, dizinin en ikonik figürleri arasında yer alıyor. Lost, sürükleyici hikâyesi, karakter derinliği ve atmosferiyle televizyon tarihinin unutulmaz yapımlarından biri olarak kabul ediliyor.
Tarihi yapımlar arasında kendine sağlam bir yer edinen Vikings, 2013'ten itibaren geniş bir izleyici kitlesini etkileyen güçlü bir dizi olarak öne çıktı. Vikinglerin savaşçı ruhunu ve 8. yüzyılın zorlu yaşam koşullarını etkileyici bir görsellikle yansıtan dizi, gerçekçi atmosferini Kanada ve İrlanda gibi farklı coğrafyalarda gerçekleştirilen çekimlerle oluşturdu. Özellikle İrlanda'nın güneyindeki Dublin çevresi, gölleri ve nehirleriyle Kattegat kasabasının doğayla iç içe görüntüsünü başarıyla canlandırdı; Lough Tay Gölü ise dizinin en sık kullanılan dış mekânlarından biri oldu. Görsel efektlerin büyük bir bölümü yine İrlanda'daki stüdyolarda hayata geçirilirken, siyah kumlu sahneler için 5. sezonda İzlanda'da özel bir plato kuruldu. Sıradan bir çiftçiyken efsanevi bir lider hâline gelen Ragnar Lothbrok'un hikâyesini anlatan Vikings, tarihi gerçeklikle doğal güzellikleri bir araya getirerek sadece ekranda değil, çekildiği coğrafyalarda da izleyicilere unutulmaz bir deneyim sundu. Günümüzde ise dizinin izinden gitmek isteyen hayranlar, bu etkileyici mekânları keşfetmek için düzenlenen turlara katılarak adeta Vikinglerin izinde bir yolculuğa çıkıyor.
Fotoğraflar: iStock, Netflix