Türkiye'nin en uzun tren rotalarından biri olan Doğu Ekspresi, son yıllarda sosyal medyada paylaşılan kartpostal gibi karelerle adeta bir fenomen haline geldi. 1300 kilometrelik bu yolculuk Ankara'dan başlayıp Kırıkkale, Kayseri, Sivas, Erzincan ve Erzurum üzerinden Kars'a uzanıyor. Ancak bu rota sadece doğa manzaralarıyla değil, yol boyunca geçen şehirlerin hikâyeleriyle de dolu.
Biz de keyifli bir seyahat için, hangi ekspresi seçmeniz gerektiğinden bilet bulmanın inceliklerine, yanınıza neler almanız gerektiğinden Kars'ta sizi nelerin beklediğine kadar Doğu Ekspresi'ne dair her şeyi mercek altına aldık..
Doğu Ekspresi 1930'lardan bu yana Ankara ile Kars arasında sefer yapan ve Cumhuriyet'in ilk yıllarından beri varlığını sürdüren bir hat. Eskiden memurlar, öğrenciler ya da askerler tarafından tercih edilen bu uzun yolculuk, son yıllarda fotoğraf tutkunlarının ve gezginlerin gözdesi.
Modern dünyanın hızına karşı bir duruş gibi: internet bağlantısının zayıf olduğu, şehir gürültüsünden uzak, zamanın gerçekten aktığını hissedebileceğiniz bir yolculuk. Trenin ritmik sesi, camdan geçen kar manzaraları, bir istasyonda beş dakika durup taze simit almanın bile anlam kazandığı bir atmosfer yaratıyor. Doğu Ekspresi, aslında bir nostalji; eski Türkiye'nin sıcaklığını, sade mutluluklarını yeniden yaşamak isteyenler için adeta bir zaman makinesi.
Birçok kişinin bilmediği ama yolculuğu planlarken en önemli karar noktalarından biri: iki farklı Doğu Ekspresi var.
Klasik Doğu Ekspresi, her gün sefer yapan, daha ekonomik bir seçenek. Yol yaklaşık 26 saat sürüyor, yataklı vagonlar sınırlı sayıda, dolayısıyla genellikle yer bulmak zor. Ancak spontane bir macera için harika: yerel halkla iç içe, trenin içindeki doğal akışa teslim olduğunuz bir yolculuk.
Turistik Doğu Ekspresi ise haftada birkaç gün kalkıyor ve konforlu bir deneyim sunuyor. Her vagonda yataklı kompartımanlar bulunuyor, tren belirli duraklarda uzun molalar veriyor. Erzincan'da gün batımına, Erzurum'da cağ kebabına vakit ayırabiliyorsunuz. Bu versiyon daha çok deneyim odaklı, fotoğraf ve hikâye peşinde olan gezginlere hitap ediyor. Hangisini seçerseniz seçin, her iki yolculuk da sizi aynı noktaya, bembeyaz bir Kars sabahına götürüyor.
Bilet bulmak, belki de yolculuğun en heyecanlı ama en stresli kısmı. Özellikle kış aylarında, turistik hat için biletler dakikalar içinde tükeniyor. TCDD'nin resmi uygulamasını ya da web sitesini sık sık kontrol etmek gerek. Genellikle biletler 30 gün öncesinden satışa çıkıyor, ancak kimi dönemlerde ek seferler de eklenebiliyor.
Trende zaman yavaş aktığı için, sadece alacaklarınız bile yolculuğun kalitesini doğrudan etkiliyor. En temel ihtiyaçlar: atıştırmalıklar, sıcak su termosu, kahve/çay poşetleri, su ve battaniye.
Turistik hatlarda yataklı kompartımanlar oldukça konforlu olsa da klasik hatta seyahat ediyorsanız yastık işinizi kolaylaştırır. Ayrıca kitap, ya da kulaklık gibi yolculuğun sessiz anlarına eşlik edecek eşyalar da mutlaka çantada olmalı. Çünkü Doğu Ekspresi, sadece dışarıdaki manzaraları değil, içerideki sessizliği de seyahat ettirir.
Ankara'dan Kars'a ilerledikçe tren, sanki mevsimlerin içinden geçer. Kayseri civarında başlar karın ilk izleri; Erzincan'a yaklaşırken dağlar trenin penceresine iyice yaklaşır, sanki dokunacak kadar yakın olurlar. Erzurum'dan sonra ise bambaşka bir tablo: beyazla örtülmüş geniş bozkırlar, donmuş nehirler, uzakta bir köy evinin penceresinden sızan turuncu ışık.
Bu yolculuk, fotoğraf makinesini elinizden bırakamayacağınız kadar görsel bir şölen. Geceleri yıldızlar, sabahları sisin arasından beliren dağlar... Doğu Ekspresi, Türkiye'nin doğasının ne kadar büyüleyici olabileceğini hatırlatıyor.
Restoran vagonu yolculuğun gizli kahramanı. Menüde genellikle sade ama doyurucu yemekler var. Fakat birçok yolcu kendi "tren pikniğini" hazırlamayı tercih ediyor. Yanınıza birkaç sandviç, termosla sıcak çay ve birkaç atıştırmalık aldığınızda vagonunuz küçük bir piknik alanına dönüşüyor.
Turistik hatta tren, Erzurum'da uzun mola verdiğinde yolcuların çoğu istasyondan çıkıp cağ kebabı yemeye gidiyor. Bu da yolculuğun ritüellerinden biri haline gelmiş durumda. Yani Doğu Ekspresi, Türkiye'nin yemek kültürünü de tatma fırsatı sunuyor.
Doğu Ekspresi'nin belki de en çok konuşulan yönü, fotojenik olması. Her viraj, her istasyon, her cam buğusu yeni bir kare. Gün doğumu saatlerinde (özellikle Erzincan'a yaklaşırken) gökyüzü pembeyle mor arasında değişirken trenin kıvrıldığı anı yakalamak unutulmaz.
Doğu Ekspresi'nde sessizlik, yolculuğun en değerli eşlikçilerinden biri. Bu sessizlik, sadece bir sakinlik hâli değil; yolcuların kendi iç seslerini duyabildiği nadir anlardan biri.
Bu yüzden, özellikle uzun gece saatlerinde ve sabahın erken vakitlerinde, yüksek sesle konuşmamak ya da müzik dinlerken kulaklık kullanmak önemli bir incelik olacaktır. Çünkü o an, trenin içindeki herkes için ortak bir huzur alanı.
Kars'a varmak bu yolculuğun bitişi değil, hatta en güzel kısmının başlangıcı. Şehir; taş mimarisi, Rus dönemi binaları ve Ani Harabeleri'nin görkemiyle bambaşka bir atmosfer sunuyor.
Kars merkezde yürüyerek gezmek mümkün; peynir dükkanlarına, yerel kafelere uğrayabilir, akşamüstü Çıldır Gölü'ne gidip buz üstünde yürüyebilirsiniz. Kars'ın sakin temposu, Doğu Ekspresi'nin ruhuyla tam bir uyum içinde: yavaş, sade ama derin.