Yeni çağın "It Girl"ü, podyumlarda el sallayan, mükemmel selfie'lerin peşinde koşan, kusursuz olmak için çabalayan biri mi? Kesinlikle hayır. Kendini olduğu gibi, hatta belki biraz tuhaf ve biraz da rahatsız edici yönleriyle gösterebilmek tam anlamıyla Z kuşağı ikonu olmanın yeni formülü.
Gabbriette'in çekiciliği çabasızlığında yatıyor. Karanlık ama zarif, seksi ama mesafeli. Saint Laurent ve Balenciaga gibi markaların keskin siluetleriyle birleşen tarzı, 2000'lerin indie estetiğini yeniden canlandırırken modern bir keskinlik taşıyor. Charli XCX'in "360" şarkısında "Bana Gabbriette deyin, çok ilham aldınız" dizesiyle anılması, ait olduğu jenerasyonunun moda ve kültür üzerindeki etkisini özetliyor aslında.
Müzikten modaya, oradan mutfağa uzanan kariyeri boyunca Gabbriette, daime işlediği "özgünlük" temasıyla topluluğuna ilham verebilmek için tamamen kasıtsız şekilde yeni alanlar açıyor. Ne kadar karanlık, kural dışı ve kendine hassa, o kadar etkileyici olduğu aşikar. Tam da bu yüzden o, günümüzün en gerçek It Girl'lerinden biri olarak ne poz veriyor, ne de oynuyor.