Pelin Akil ile New York'ta Hayatın Ritmini Konuştuk

Annelik ile oyunculuk arasında kurduğu hassas dengede, kendi ritmini bulmuş bir Pelin var karşımızda. New York'ta buluştuğumuz güzel oyuncu ikizleri Lina ve Alin'den söz açıldığında ise onları şu sözlerle anlatıyor; “Biri rüzgâr, diğeri o rüzgârın yönünü belirleyen pusula gibi…”

7 Mayıs 2025 Çarşamba 11:40 | Son Güncellenme:
32 dakika okunma süresi
Pelin Akil ile New York'ta Hayatın Ritmini Konuştuk

Anneler Günü yaklaşırken New York'ta bir araya geldiğimiz Pelin Akil ile sahne tutkusunu, ikizleriyle olan bağını, hayatındaki dönüm noktalarını ve yıllar içinde kendisine neyin iyi geldiğini bulma yolculuğunu konuştuk... "Annelik, oyunculuk ve diğer tüm işler arasında bazen birini biraz eksik bırakmam gerekiyor. Ama şunu fark ettim, kendime ne kadar nazik davranırsam, o kadar güçlü kalabiliyorum. Her şeyi mükemmel yapma baskısını biraz bıraktım. Bazen sadece o an ne gerekiyorsa onu yapıyorum ve bu bana iyi geliyor" diyor.

Son dönemde tiyatro oyunu, dizi, film üçgeninde seni en çok heyecanlandıran proje hangisi?

Tiyatroda son dönemde izlediğim bazı işler gerçekten umut verici. Nora 2, Aydınlıkevler gibi cesur ve sahici işler sahnede hâlâ büyünün var olduğunu hatırlatıyor. Dijitaldeyse en son izlediğim özellikle "İstanbul Ansiklopedisi" gibi projeleri çok beğeniyorum. Hem içeriğiyle hem anlatım diliyle çok farklı bir yerden sesleniyor izleyiciye. Bence potansiyelimiz çok yüksek; hikâyemiz çok, yeteneğimiz çok. Sadece bunlara alan açıldıkça dünya çapında işler görmeye devam edeceğiz. Ben de tam olarak bu tarz projelerde yer almak için sabırsızlanıyorum.

Oyunculuk kariyerine başladığın ilk günle bugünü kıyasladığında, en çok hangi yönünün geliştiğini düşünüyorsun?

Mesela eskiden bir sahnede sadece duyguyu yakaladığımda bu yeterli gelirdi. Ama "Rota Yeniden Oluşturuldu" oyununda aynı sahneyi defalarca prova ederken, bir bakışın, bir nefesin, bir suskunluğun bile seyirciyle nasıl başka türlü bağ kurduğunu fark ettim. O yüzden bugün artık sadece karakteri oynamıyorum, onun derisini giyip onunla nefes alıyorum. Bu da fazla provayla ve emekle oluyor aslında. Bu alan, mesleğimde en çok geliştiğimi hissettiğim yer sanırım.

Tiyatro oyunundan konu açılmışken yorumlar genellikle nasıl, canlandırdığın karakterle ilgili neler söylemek istersin?

"Rota Yeniden Oluşturuldu" beş yıllık bir ilişkinin, kadının sondan başa, erkeğin baştan sona anlattığı bir hikâyesi. Ama hikâye sadece bir aşkı değil, bir insanın kendi içinde dönüp durmasını da anlatıyor. Kadının karakterinde beni en çok etkileyen şey, ne kadar çabalarsa çabalasın bir türlü ilerleyememesi. Bu duygu bana konservatuvar zamanımdaki oyunculuk eğitimi aldığım dönemleri hatırlattı. İlk zamanlar gelen ve bence her oyuncu adayının yaşadığı audition'lara hazırlanırken yaşanılan belirsizlikler, "Bu işi alabilecek miyim?" soruları, reddedilmeler... O dönemlerde kendime güvenmekte çok zorlandığım anlar oldu. Bu oyunu oynarken o kırılgan tarafımla da yeniden karşılaştım. Belki de bu yüzden karakterin duygusuna yaklaşmam daha kolay oldu.

Annelik, oyunculuk, marka iş birlikleri derken oldukça yoğun bir tempoya sahipsin. Hayatında nasıl denge kuruyorsun?

Denge kurmaya çalışıyorum demek daha doğru olur. Çünkü hiçbir zaman tamamen dengeyi bulduğumu hissetmiyorum. Annelik, oyunculuk ve diğer tüm işler arasında bazen birini biraz eksik bırakmam gerekiyor. Ama şunu fark ettim, kendime ne kadar nazik davranırsam, o kadar güçlü kalabiliyorum. Her şeyi mükemmel yapma baskısını biraz bıraktım. Bazen sadece o an ne gerekiyorsa onu yapıyorum ve bu bana iyi geliyor. Kızlarımın gözünde mutlu bir anne olmak, her şeyi yetiştirmeye çalışan bir robottan daha değerli. Bu düşünce de bana nefes aldırıyor.

Hazır Anneler Günü yaklaşırken, anneliğin seni nasıl birine dönüştürdüğünü düşünüyorsun?

Annelik beni önce yumuşattı, sonra da güçlendirdi. Eskiden hep her şeyi kontrol etmeye çalışan biriydim ama çocukların sana şunu öğretiyor: Bazen bırakman gerek, bazen sadece yanında olman yeter. Onlar sayesinde sabrım büyüdü, önceliklerim değişti. En önemlisi de kendime çok daha derin bir şefkatle bakmayı öğrendim. Çünkü kendine iyi davranmazsan, onlara da tam anlamıyla yetemiyorsun. aynı zamanda anneliğim, oyunculuğumu da değiştirdi... Artık bir karakterin derinliğine bakarken içimde iki küçük kalbin sevgisiyle bakıyorum her şeye. Bu da beni daha tamam hissettiriyor.

İkiz annesi olmak nasıl bir yolculuk?

İkiz annesi olmak başlı başına bir yolculuk ve bazen bir maraton! Aynı anda iki minik kalbi büyütüyorsun ama her birinin dünyası bambaşka. Biri ağlarken diğeri gülüyor, biri sarılmak isterken diğeri koşmak istiyor. Bazen "nasıl yetişeceğim?" diye çok zorlanıyorum ama sonra şunu düşünüyorum ki mesele her şeyi aynı anda yapmaya çalışmak değil, her anı olduğu gibi kabul etmek. Onlardan gerçekten çok şey öğreniyorum. En çok da sevgiyi ikiye bölmeden ikiye katlamayı. İkiz annesi olmak bana daha esnek, daha sabırlı biri olmayı ama en çok da sevgiyi daha geniş bir yerden yaşayabileceğimi öğretti.

Nasıl bir annesin, kuralcı mısın, yasakların var mı mesela?

Kendime "kuralcı" demek istemem ama mümkün olduğunca tutarlı olmaya çalıştığımı söyleyebilirim. Çocuklarımın sınırları bilerek büyümesinin onlara güven verdiğine inanıyorum. Mesela paket gıdayı tüketmemeye çalışıyoruz, televizyon izleme sürelerimiz de net. Hafta içi okul zamanı izlemek yok, hafta sonu belirli saatlerde serbest. Bunları uygularken "yasak" demiyorum, nedenini anlatıyorum. Çünkü hem kararlarımda bir tutarlılık olsun hem de onlar bir şeyin nedenini anlayarak içselleştirsin istiyorum. Bazen zorlayıcı olabiliyor ama şunu görüyorum; bu netlik onlara da düzenli ve huzurlu bir alan yaratıyor... Tabii ki tüm bu kuralların içinde bolca sarılma, bolca gülme, bolca beraber zaman geçirme var.

Alin ve Lina'nın karakterlerini birkaç cümleyle nasıl özetlersin?

Alin daha duygusal, sezgisel ve iç dünyası çok derin bir çocuk. Bazen tek bir bakışıyla içimi okuyabiliyor gibi hissediyorum. Lina ise enerjik, dışa dönük, çok net ve kendinden emin. Ne hissediyorsa hemen söylüyor. İkisi de birbirinin zıttı gibi görünse de aslında birbirlerini tamamlıyorlar. Biri rüzgâr gibiyse, diğeri o rüzgârın yönünü belirleyen pusula gibi.

Kızlarının sana yaptıkları en duygusal ya da en komik Anneler Günü anısı nedir?

Anne yazmayı yeni öğrenmişlerdi. Bir Anneler Günü sabahı erkenden uyanıp gizlice bir kâğıda "anne" yazmışlar, yanına da kendi elleriyle kalpler çizmişler. O kâğıdı yastığımın yanına koymuşlar. Gördüğümde kalbim eridi. Yanına da kendilerine has kalpler çizmişlerdi. Çok duygulanmıştım, hala o heyecanlarını hatırladıkça gözüm doluyor... Yıllar geçse de o sevgiyi hep yanımda taşımak istedim ben de. Aynı kalpleri, aynı renklerle koluma dövme yaptırdım. Şimdi her baktığımda o sabahı ve onların bana hissettirdiklerini hatırlıyorum.

Hayalindeki "anne kaçamağı" nedir? Bir günlüğüne tamamen kendine zaman ayıracak olsan ne yaparsın?

Bazen sadece durmak istiyorum. Hiçbir şey yapmak zorunda olmadan, kimseye cevap vermeden... Çünkü ikiz annesi olmak gerçekten kolay değil, bir an bile boşluk bırakmıyor hayat. Bir de oyunculuk, iş birlikleri derken sürekli yoğun bir tempodayım ama asıl yorucu olan hep planlamak, hep bir şeyleri düşünmek, bir şeyleri yetiştirmek, kaygılar... Sadece durmak, sessizlik ise ara ara bedenimin ve zihnimin ihtiyacı olduğunu hissettiğim şeyler.

Kendi annenle ilişkin seni anneliğe nasıl hazırladı?

Annem bana hep güvendi. Benim yolumu bulacağıma inandı, kendi akışımı yaşamama izin verdi. Ama aynı zamanda çok kaygılıydı -hala da öyle. Tek çocuğu olduğum için hep koruma hâlinde. Aslında o da kendi annesinden böyle görmüş. Şimdi ben anne olunca bu döngüyü fark ettim. Aynı refleksler bende de var ama mümkün olduğunca bu evhamı çocuklara yansıtmamaya çalışıyorum. Kontrol etmek yerine gözlemlemeyi, yönlendirmek yerine alan tanımayı öğreniyorum. Kolay değil ama bilinçli olarak farklı bir yerden annelik kurmaya çalışıyorum.

Son bir, iki yıldır inanılmaz formda ve enerjik bir Pelin var karşımızda. Peki bu noktaya gelebilmek için neler yaptın?

Bu son iki yılda şunu fark ettim, enerjiyi dışarıdan beklemek yerine, içeriden harekete geçirmem gerekiyordu. Asıl gücüm dengede olmaktan geçiyor. Bu yüzden beslenmeme dikkat etmeye, vücuduma iyi bakmaya başladım. Her gün bir saat spor yaptım; online olarak Selozi ile çalıştım hala çalışıyorum. Başta bu tempoya alışmak kolay değildi ama şimdi spor yapmadığım gün bile vücudumu mutlaka hareket ettirme ihtiyacı hissediyorum. Çünkü bu sadece bedensel değil, ruhsal bir ihtiyaç hâline geldi. Kendime bir söz verdim: "Ne olursa olsun bu ritmi bırakmayacağım." Ve şunu çok net gördüm ben iyi olunca çevrem de iyi oluyor. Çocuklarım, işim, hayatla kurduğum ilişki... Her şey zincirleme etkileniyor. O yüzden insanın önce kendi bedenine, kendi ruhuna sahip çıkması gerekiyor. Bedenime iyi baktıkça, her şeyin daha kolay aktığını fark ettim.

Modun düştüğünde kendini iyi hissetmek için neler yaparsın?

Modum düştüğünde hemen toparlamaya çalışmıyorum artık. Biraz duruyorum, neye üzüldüm, neye sıkıldım bakıyorum. O hâli bastırmak yerine içinden geçmeyi öğrendim diyebilirim. Ama bazen de gerçekten fiziksel bir şey lazım oluyor. Yürümek, biraz müzik açmak, kızlara sarılmak, bazen tek başıma bir kahve içmek bile iyi geliyor. En çok da hareket etmek... Vücudumu harekete geçirince zihnim de toparlanıyor. Eskiden hemen çözmeye çalışırdım, şimdi biraz kalıp sonra hafifliyorum.

Hayatında "İyi ki yapmışım!" dediğin en büyük adım hangisiydi?

Hayatımda "İyi ki yapmışım!" dediğim en büyük adım, kızlarımı kucağıma aldığım andı. O an her şeyin anlamı değişti. O günden beri, her ne yapıyorsam içinde onlar da var. Beni en çok ben yapan şey, anne olduğum gün başladı.

Yıllar boyu çok konuşulan bir konu, "iyi bir anne olmak..." Sana göre nedir bunun tarifi?

Zor bir soru ama bence iyi bir anne olmak mükemmel olmaya çalışmak değil, tutarlı olmak. Çocuğuna sınırlar koyarken de, sarılırken de kendin gibi kalabilmek. Bazen hata yaptığını kabul etmek, bazen özür dilemek ve en önemlisi bence çocuğuna seni değil, kendini keşfetmesi için alan açmak. Onun yanında büyümeye, birlikte öğrenmeye gönüllü olmak.

Çalışan annelerin birçoğunun ortak derdi, çocuklarıyla yeteri kadar vakit geçiremediğini düşünmek. Sen bu durumla nasıl başa çıkıyorsun?

Ben de zaman zaman bunu hissediyorum ama şunu öğrendim; mesele ne kadar çok vakit geçirdiğimiz değil, o vakitte ne kadar gerçekten birlikte olduğumuz. Telefonu bir kenara bırakıp gözlerinin içine baktığımda, onlara gerçekten kulak verdiğimde, o an her şey oluyor. Vicdan azabıyla değil, kalpten gelen bir bağ kurmaya çalışıyorum ve unutmuyorum ki kendimi iyi hissedersem, birlikte geçirdiğimiz zaman da iyi oluyor.

Sosyal medyada oldukça aktifsin. Takipçilerin, hakkında en çok neleri merak ediyor?

En çok "Bu enerjiyi nereden buluyorsun, ikizlerle nasıl baş ediyorsun, gerçekten bu kadar disiplinli misin?" gibi sorular geliyor ama galiba en çok merak ettikleri şey perde arkası, yani kamera kapanınca nasıl biri olduğum. Artık çocuklarımı sosyal medyada mümkün olduğunca az paylaşmaya çalışıyorum. Çünkü onlarla geçirdiğim vakitlerde, gerçekten orada olmak istiyorum, sadece anneleri olarak, sadece onların dünyasında.

New York'ta çok keyifli bir çekim gerçekleştirdik, bu seyahat için neler söylemek istersin?

New York'a, hatta Amerika'ya ilk kez bu çekim için gittim. Hayatımda ilk defa Broadway'de oyunlar izledim; "Back to the Future" ve "Cabaret" hâlâ aklımda. Sadece izlemek değil, ilham almak için de oradaydım. O sahneleri görünce insanın içinden "Biz neden böyle işler yapmayalım?" diye geçiyor. Çekimler ise bambaşkaydı. Sinem Yazıcı ile Soho'nun o salaş sokaklarında dolaşıp, her karede başka bir hikaye anlattık. Hem çalıştım hem ilhamla döndüm. Bu seyahat benim için sadece bir proje değil, yeni bir başlangıç gibiydi.

New York senin en çok hangi yanını besledi?

New York'un beni en çok besleyen yanı ritmi. Her köşesi ayrı bir hikaye, her adımda yeni bir fikir ama beni en derinden etkileyen şey, Broadway müzikalleri. Orada otururken bile kendimi sahnede hayal ediyorum. O ışıklar, o enerji, o anlatım dili... İlhamın tam karşısında oturmak değil, içinde olmak istiyorsun. Ve bu his, bana yeniden neden sahnede olduğumu hatırlatıyor.

Son yıllardaki stilini nasıl tanımlarsın, daha kendinden emin bir Pelin var sanki karşımızda...

Evet, ben de öyle hissediyorum. Son yıllarda hem stilimde hem duruşumda daha net, daha kendinden emin, ne istediğini bilen bir Pelin var. Eskiden "Acaba uyar mı, yakışır mı?" diye düşündüğüm şeyleri artık denemekten çekinmiyorum. Tarzım artık sadece kıyafetle ilgili değil, nasıl hissettiğimle, neyi yansıtmak istediğimle ilgili. Sade ama güçlü parçaları seviyorum. Kendimi iyi hissettiğimde ne giydiğim değil nasıl taşıdığım daha önemli hale geliyor.

En çok ne satın alırsın?

Açıkçası kendime öyle kolay kolay bir şey almam. Gerçekten çok beğenmiş olmam ya da net bir ihtiyacım olması lazım... Ama söz konusu çocuklarım olduğunda işler değişiyor. Gittiğim ülkelerden kitap, oyuncak gibi burada zor bulacağım şeyleri alıyorum. Onlar için alışveriş yapmak bana daha heyecanlı geliyor.

Yaz yaklaşıyor, seyahat planları yapıldı mı?

Benim için tatil planı genelde spontan gelişiyor. Hayatın akışında aniden önüme bir boşluk çıkınca hemen değerlendirmeye çalışıyorum. Çocuklarla birlikte tekne tatilini çok seviyoruz, o sakinlik ve deniz hepimize iyi geliyor. Güneşle resmen besleniyorum, bahar kızıyım ben ama yazı da çok severim. O yüzden fırsat buldukça kaçmak, biraz soluklanmak en büyük lüks.

Bir günlüğüne başka bir mesleği yapma şansın olsa hangisini seçerdin?

Ajan olmak isterdim. Böyle gizli görevler, kulaklıklar, şifreli konuşmalar falan... Ama tabii stilimden ödün vermem, topuklularla kovalamaca sahnesi olur. Bir de çocuklar ararsa hemen görevi bırakırım, sonuçta en önemli görev çağırıyor, annelik.

Bugüne kadar seni çok etkileyen, aklına hızlıca gelen sahne arkası anın nedir?

Aslında tek bir an gelmedi aklıma. Sahne arkası, hep bir hikâye. Kimi zaman kostümün son saniyede hazır olur, kimi zaman sahne araları kostüm değiştirme. İzlerken kimsenin anlayamayacağı koşturmaca. O perde açılmadan önceki birkaç saniye kalp atışım, nefesim, her şey değişiyor. Belki de beni en çok etkileyen şey, sahneye her çıktığımda, her defasında o ilkmiş gibi hissettiren o an.

Röportaj: Ceylan YENİACUN

Fotoğraf: Sinem YAZICI

Styling: Büşra ÇEVİK

Saç: Megan MOTTER

Makyaj: Emine KÜÇÜKTİRELİ

Styling asistanı: Habeb ZAID

Tırnak sanatçısı: Aleksei DROBKOV

EN ÇOK OKUNANLAR

Kıvırcık Saçları Yıpratmadan Boyamanın Yolları

Kıvırcık Saçları Yıpratmadan Boyamanın Yolları

9 dakika okunma süresi
MET Gala 2025: En İyi Kırmızı Halı Görünümleri

MET Gala 2025: En İyi Kırmızı Halı Görünümleri

1 dakika okunma süresi
Chanel Cruise 2025/26 Güzellik Görünümü: Villa d'Este'den Işıltılı İlhamlar

Chanel Cruise 2025/26 Güzellik Görünümü: Villa d'Este'den Işıltılı İlhamlar

1 dakika okunma süresi
MET Gala 2025'in Güzellik Görünümleri

MET Gala 2025'in Güzellik Görünümleri

15 dakika okunma süresi
Marco Temponi'ye İtalya'dan Onur Nişanı

Marco Temponi'ye İtalya'dan Onur Nişanı

2 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

Tuba Ünsal ve Burcu Baldouf İle "İyileşme Yolculuğu"

Tuba Ünsal ve Burcu Baldouf İle "İyileşme Yolculuğu"

Bodrum Günlüğü: Haluk Dinçer, Gizem Sabancı, Nejdet Ayaydın

Bodrum Günlüğü: Haluk Dinçer, Gizem Sabancı, Nejdet Ayaydın

Güneş Çağlarcan Solo Sergi Açılışı

Güneş Çağlarcan Solo Sergi Açılışı

Ağustos Ayı Burç Yorumları

Ağustos Ayı Burç Yorumları

Kırmızı Çocuklar Derneği'nin Yeni Üyesi: Kırmızı Karavan

Kırmızı Çocuklar Derneği'nin Yeni Üyesi: Kırmızı Karavan

Bodrum Günlüğü: Maya Portakal, Aslı Gümüşel, Esra Oflaz

Bodrum Günlüğü: Maya Portakal, Aslı Gümüşel, Esra Oflaz

Ahu Yağtu ile Kelime Oyunu

Ahu Yağtu ile Kelime Oyunu

Ersu Şaşma: Olimpiyat Yolculuğu

Ersu Şaşma: Olimpiyat Yolculuğu

The White Lotus'un Parlayan Yıldızı: Aimée Lou Wood

The White Lotus'un Parlayan Yıldızı: Aimée Lou Wood

19 Ağustos Kova Burcu Dolunayında Burçları Neler Bekliyor?

19 Ağustos Kova Burcu Dolunayında Burçları Neler Bekliyor?

18 Eylül Balık Tutulmasının Burçlara Etkileri Neler?

18 Eylül Balık Tutulmasının Burçlara Etkileri Neler?

Golf'ün 50 Yıllık Zaman Tüneli

Golf'ün 50 Yıllık Zaman Tüneli