Bazı evler vardır, yalnızca yaşanmaz; hissedilir, okunur, dinlenir... Manolya Tanla'nın evi işte tam da böyle bir yer. Duvarlarında eşi Hasan Tanla'nın dedesi olan Türkiye'nin en büyük ressamlarından Nuri İyem'in tabloları, anneannesi Nasip İyem'e ait heykeller, masasında çiçekler, cıvıl cıvıl renkler, desenler... Sanatla örülü bu dünyada, yıldızlar da sessizce konuşuyor. Manolya Tanla, profesyonel koçluğu astroloji ile birleştirerek AstroCoaching diye tanımladığı alan ile insanların yaşamlarına dokunuyor. Manolya Tanla ile yıldızlara, sanata, stile ve hayata dokunan bir sohbet için bir araya geldik.
AstroCoaching danışmanlığına ne zaman başladınız?
Ben 28 yıldır kurumlara insan kaynakları danışmanlığı çerçevesinde, insanın iyi olma haline, mutlu ve doyumlu bir yaşam sürmesine aracılık eden bir danışmanlık hizmeti sunuyorum. Aslında astrolojiye çok uzak biriydim. Fakat bir gün, bir astrologla tanıştım. O görüşmede belli tarih aralıklarında, yaşayabileceğim potansiyel deneyimlerle ilgili genel hatlarıyla bir çerçeve çizdi. O gün tam anlamlandıramasam da gerçekten işaret edilen zaman aralığında tariflenen deneyimleri yaşadım. İşte o günlerde astrolog olmaya karar verdim ve eğitimler almaya başladım. Şimdi ise 28 yıldır biriktirdiğim onca deneyim, yaptığım bütün işler, insan kaynakları bilgisi, profesyonel koçluk, NLP, transaksiyonel analiz, spiral dinamikler, "mindfullness" gibi uzmanlaştığım birçok kavram bir araya geldi. Sanki önce eridi sonra diğerleriyle birleşti ve yepyeni bir kavram olarak doğdu: AstroCoaching.
En çok hangi konularda danışmanlık veriyorsunuz?
Kurumsal ve bireysel projeler içindeyim. AstroCoaching hizmetini özetlemek gerekirse önce astroloji ile sembolleri yorumlayarak kişinin geçmişi, bugünü ve yakın geleceğine odaklanıp hayatı üzerine bir analiz hazırlıyorum. Sonra bu kişiye özel analizi, uzun bir görüşmede kendisine aktarıyorum. Ardından koçluk sürecimiz başlıyor. Yani iş ve özel yaşam hedefini netleştirip analiz üzerinden çıkarttığımız çalışma konularına odaklanıyoruz. Danışmanlık şirketinizin ismi "Anladım"ın bir hikayesi var mı? Bir dönem iş ve özel hayat dengesi, hedefler, sorumluluklar, ilişkiler derken bazı konular beni iyice zorlamaya başlamıştı. Nasıl içinden çıkacağımı bilemediğim köşelerle karşılaşınca yabancı profesyonel bir koçla çalışmaya başladım. Önce grup eğitimlerine katıldım, sonra da ondan bire bir destek aldım. Kendimle yüzleştikçe, tutum ve davranışlarımın ardındakileri keşfettikçe fark ettim ki; insan ancak kendisini anlamaya hatta tanımaya başladığı zaman, hayatındaki köşelerden dönebilmeyi, hayallerini gerçeğe dönüştürebilmeyi başarabiliyor. İşte hikâye böyle başladı. İnsanın kendiyle içsel tanışması yani anlaması müthiş bir kuvvet dedim ve "Anladım Danışmanlık" böyle doğdu.
Ünlü Türk ressam Nuri İyem eşinizin dedesi. Bu kadar güçlü bir estetik duyarlılıkla buluşmak size neler kattı?
Büyük bir kültürel miras bu, kendimi müthiş şanslı hissediyorum. Eşim Hasan, boya küpünün içine doğmuş şanslı çocuklardan ama ben ve çocuklarım ailenin kültürel mirasıyla büyüyenlerdeniz. Nuri İyem'in yaşam öyküsü, düşünceleri, anıları büyük aile sohbetlerimizin ayrılmaz parçasıdır. Sanatın içinde yaşamak bence insanı dinginleştiriyor. Önceleri sadece bir esere baktığımı düşünürken zamanla her tabloyla sanki Anadolu'da bir yaşam öyküsünün içine düşmüş gibi hissetmeye başladım. Rengin, formun, desenin içinde yaşamak, insana, doğaya, yaşama daha derin yaklaşmayı da doğuruyor.
Evinizin her köşesi adeta bir galeriyi andırıyor. Bu alanı yaratırken ilham aldığınız kişiler, şehirler ya da kültürler var mı?
Evimize Türk kültürü ve Anadolu hâkim diyebilirim. Nuri İyem ile beraber, eşi Nasip İyem'in de heykelleri var; biliyorsunuz onun da eserlerinin teması yoğunlukla hep Anadolu kadınlarından oluşuyor. İyemlerin tablo ve heykellerini farklı ressamların eserleriyle birleştirmeyi seviyorum. Ayrıca günümüz genç sanatçıların pop-art heykelleriyle birlikte görmek de hoşuma gidiyor. Çünkü biliyorum ki, onlar şu an yaşasaydı, genç sanatçılara mutlaka el uzatır, destek olur, hatta atölyelerinde yer verirlerdi. Dolayısıyla ben de böyle genç ve yetenekli ressamların, heykeltıraşların, sanatçıların eserlerini evimdeki aile mirasıyla birleştirmeyi önemsiyorum.
Sizin kendinize yakın hissettiğiniz ressamlar kimler?
Türkiye'nin beş gerçekçi Türk ressamı olan Nuri İyem, Turgut Zaim, Cihat Burak, Neşet Günal ve Nedim Günsür. Tabii İbrahim Çallı'yı ya da Nazmi Ziya Güran'ı da anmadan olmaz. Ben bu büyük isimlerin eserlerini izlemeye, düşünmeye doyamıyorum.
Evinizde en sevdiğiniz köşe hangisi?
Kışın tam şöminenin yanı başındaki koltuk, orayı çok seviyorum. Loş sarı ışık, şöminedeki ateş, odun kokusu, bilgisayarım, çayım ve köpeğim Obi; en sevdiğim çalışma ortamım. Yazın ise tabii bahçemiz, yeşilin içinde toprak kokusu ve rengarenk çiçeklerim.
Sık sık evde yemek davetleri verdiğinizi biliyoruz. Sizin için "sofra" ne anlam ifade ediyor?
Benim için sofra, mutlu aile demek. Aile derken sadece kan bağı olanlar değil, onlarla beraber seçilmiş geniş ailem. İyisiyle kötüsüyle hayatın içinde birlikte yol aldığımız, evimize rahatlıkla kendi evi gibi girip çıkan can dostlarımız. Benim için onlar, seçtiğim ailem. Telefonun ucunda "Yoldayız, size geliyoruz! Ne yapıyorsunuz?" sorusuyla başlayan uzun masaları çok seviyoruz. Spontane büyük hazırlıklar olmadan, sade, bahçedeki çiçeklerin masaya koyulduğu, müzikli ve eğlenceli sofraları severim. Zaten aksi bizim yaşam düzenimizde zor olur, çünkü bizim gelen gidenimiz çok oluyor.
Menüden masa düzenine kadar kendi minik sırlarınız var mı?
Masada mutlaka çiçek olsun isterim. Renkli, neşeli sofra düzeninde rahat ediyorum. Türk mutfağı, şarkılar, mezeler vazgeçilmezimiz. Öte yandan beyaz örtülü İtalyan mutfağı ve yüksek sesli sofraları da çok seviyorum.
En çok neler satın alırsınız?
Kıyafet, sanat eseri resim ya da heykel, cam hayvan objeleri ve ilgi alanlarımı destekleyecek yabancı eğitimleri alıyorum. Eğitime, yeni bilgiye düzenli zaman ayırmak benim için çok kıymetli. Bunu uzun zamandır yapıyorum. Geniş bir eğitim kütüphanem var diyebilirim. Onun dışında da tabii ki kıyafetler, sanat eserleri, heykeller ve cam objeler alıyorum. Cam hayvan objelerini çok seviyorum. Gittiğim her yerde mutlaka arar, bulur, satın alır gelirim.
Bu yaz gardırobunuza son olarak neler eklediniz?
Yeni babetler ekledim. Bugüne kadar hiç babet giymedim diyebilirim. Dolabıma yeni yeni girmeye başladı. Crop yelekli takımları seviyorum. Uzun etek ve elbiseleri daha çok giymeye başladım.
İçinde en iyi hissettiğiniz kombinler hangi parçalardan oluşuyor?
Her daim ceket giymeyi severim, ben ceket insanıyım. Düz bir tişörtle ve hafif bir topuklu ile giyersem keyifle taşırım. Hafta sonu ise renkli, desenli elbise giymeyi seviyorum.
Asla giymem dediğiniz parçalar arasında neler var?
"Oversize" kıyafetleri kendime gerçekten hiç yakıştırmıyorum.
Güne nasıl başlarsınız?
Benim rutinim yıllar içinde değişti, gelişti, derinleşti. İşim çerçevesinde biriktirdiğim, iyi sonuç aldığım egzersizleri kendime de uyguluyorum. Güne erken başlayanlardanım. Uyanır uyanmaz, daha gözümü açarken ilk gördüğüm kendi oluşturduğum başucumdaki görsel pano. İçinde bir şükür setim var, hemen onu uyguluyorum. Sonra öyle olacağını hissetsem de hissetmesem de "Bugün her haliyle güzel ve mutlu bir gün!" diye içimden birkaç kez tekrarlıyorum. İlk 5-10 dakika böyle geçiyor. Sonra göz bandımı ve kulaklıklarımı takıp sabah meditasyonumu yapıyorum. Haftada dört gün spor yapıyorum, genelde sabahları erken saatlerde oluyor. Sonra iş vakti geliyor. Akşam ise beş dakikalık, günün duygusuna odaklandığım bir koçluk egzersizim var. Ardından yine yarım saatlik meditasyonla günü kapatıyorum.
Hem yıldızların hem sanatın size fısıldadığı en değerli hayat öğüdü ne oldu?
Ben yıllar içerisinde anladıkça, keşfettikçe, başka şeyler de görmeye, hissetmeye ve düşünmeye başladım. Astrolojide de şöyle bir şey var; haritaya baktıkça derinleşiyorsunuz. Aslında sanatta da böyle. Bazı tablolara bakıyorsunuz o anda bir anlam yüklenmiyor. Aradan yıllar geçiyor, aynı tablo... Öyle şeyler yaşamışsınız ki içinizdeki bir duygu o tabloyla eşleşiyor. Kısacası benim kendimle ilişkim neyse ben o tabloya ya da o esere baktığımda onu görüyorum. Hem yıldızlar hem de sanat bana önce kendimi tanımamı öğütlüyor.
Fotoğraflar: Soner Gömleksiz