SIRA DIŞI VE ÖZEL MEKANLARIN MİMARI; NİL ÖZBEK

Yaşam ya da çalışma alanlarınızda sihirli bir dokunuş katmak istiyorsanız, aile mesleği mimarlığı seçen ve mesleğini 19 yıldır büyük bir başarı ve aşkla yapan Nil Özbek ile söyleşimize mutlaka bir göz atın. Dekorasyon ve mimari konusunda Nil Özbek’ten edindiğimiz bilgiler ışığında mekanlarınızda yeniliklere yelken açın.

Mimarlığa nasıl başladınız?

Babanız mimar olunca sanırım kaderinizde bu yönde gelişiyor. Çocukluğunuzdan itibaren bütün planlar bunun üzerine yapılmaya başlanıyor. Dolayısıyla mimar olmamınız gibi bir şansınız yok. Her ne kadar ailem mimar olmam konusunda baskı yapmamış olsa da benim tercihim de bu yönde oldu. Kız kardeşimde benim gibi aile mesleğini seçti. Mimarlık eğitimimin üstüne yapmaktan büyük bir keyif aldığım dekoratörlüğü eklememle benim için vazgeçilmez bir meslek oldu. 

Mimarlığı ve dekoratörlüğü nasıl birleştirdiniz? Yapmış olduğunuz projelerin artılarını ve eksilerini nasıl değerlendirirsiniz?

Mimar kökenli dekoratör olmak tasarımda gerçekçi, sağlam, işlevsel, kalıcı detay çözümleriyle sonuca daha kolay ve güvenli gidebilmekte yardımcı oluyor. Ağırlıklı olarak dekoratörlüğü tercih etmemin sebebi mimarlıkta yalnızsınız; dekorasyondaysa daha birebir bir çalışma içinde olmanın keyfini ve heyecanını yaşıyorsunuz. Dekorasyonunu yaptığım her mekanı kendiminmiş gibi ele alıyorum ve bunu duyumsayıp heyecanlanıyorum. 

Bize kısaca Nil Özbek Mimarlık Ofisi’nden ve yaptığınız projelerden bahsedebilir misiniz?

Daha çok ev dekorasyonu ve ofis binalarında çalışıyorum. Nil Özbek Mimarlık Ofisi olarak mimarlık ve dekorasyonu tamamen bir bütün olarak gören bir anlayışımız var. Yaptığımız projeler çoğu zaman bize arsadan itibaren geliyor. Dolayısıyla mimarisini çizip, inşaatını yapıp daha sonra uygulaması ve dekorasyonunu yapıyoruz. 

Sizin tercihiniz hangisi? Ofis mi yoksa ev mi dekore etmek daha keyifli?

İkisi de çok keyifli. Ev çok keyifli çünkü insanlara yaşam alanı sunuyorsunuz. Onlara huzurlu bir ortam yaratıyorsunuz ama çok detaylı bir iş. Ev projeleri çok detay ve uzmanlık gerektiriyor. Projenin kişinin karakteriyle bire bir uyumlu olması gerekiyor. İş yerini yapmaktan da çok keyif alıyorum. Çünkü işyerinde de teknolojiyle, şirketin yapılanmasıyla uğraşıyorsunuz. Doğru sonuca ulaşmak için şirketin ne iş yaptığını çok iyi anlamak gerekiyor. Müşteriyi, çalışanları çok iyi tanımak gerekiyor. Çünkü yaptığınız dekorasyon o şirketin çalışma potansiyelini yükseltebiliyor. 

Dekoratörlük oldukça yaratıcılık gerektiren bir meslek. Yaratıcılığınız nerden besleniyor?

İlham kaynağım her şey olabiliyor. İlham, kimi zaman bir müşterim için kullanılacak aksesuarı ararken, film seyrederken, bir sergiyi ziyaret ederken, tatilde  ya da kitap okurken gelebiliyor. Genellikle normal rutinimden biraz uzaklaşıp kafamı boşalttığımda çok yaratıcı oluyorum. O ana kadar o proje içerisinde çözemediğim bir problemin çözümünü de bulabiliyorum. 

Günümüz insanın dekorasyon tercihi nasıl yorumlarsınız? 

Nil Özbek olarak, 19 yılı aşkın süredir mimarlık ve dekoratörlük yapıyorum. Günümüz insanları artık trendlere ve modaya bağlı kalmayı sevmiyor. Trendi ve moda olan her şeyin içinde kendinden bir iz olmasını istiyor. İmzalı tasarımlarda bile kendi dokunuşunu izini görmek istiyor. Her ne kadar mimarlık ve dekoratörlük kişiye özel bir hizmet olsa da, biz bu noktada, bir terzi gibi, özenle hazırlıyoruz müşterilerimizin isteklerini. 

Bize dekorasyonunu yaptığınız yerlerden bahseder misiniz?

Dekorasyonunu yapacağım yerin mimari prensiplerini, özellikle taşıyıcı, konstrüktif sistemi bozmamaya özen gösteririm. Altyapı, makine, elektrik, sıhhi tesisat vb. işlerini kusursuz çözümlerim. Bu almış olduğum mimarlık eğitimimin verdiği disiplin olsa gerek ya da burada mimarlık eğitimimin faydasını görmekteyim. 

Yaptığınız işte sizi en çok ne mutlu eden şey nedir?
Üzerinde çalıştığımız proje bittiğinde, müşterimizin ilk kez mekanın son haliyle karşılaştığında verdiği tepki. Gözlerine baktığımda hep hayal ettikleri eve ya da ofise kavuştuklarını gördüğüm anın tarifi imkansız. 

Röportaj: Aslı TANDOĞAN
Fotoğraf: Ertan DEMİRBİLEK