Çırağan Sarayı'nda Yenilik: Ralph Radtke ve Serdar Gülgün

İstanbul'un güzelliği şüphe götürmez; pek çok köşesi insanı kendine hayran bırakıyor. Ancak Boğaz'ın yeri elbette bir başka, büyüleyici aurasıyla farklı bir boyutta. Boğaz'ın en güzel manzaralarından birine sahip olan, aynı zamanda kaliteli hizmet anlayışıyla ve geçmişle bugünü birleştiren mimarisiyle unutulmaz anlara eşlik eden Çırağan Palace Kempinski İstanbul'un otel bölümü, kapsamlı yenilenme projesiyle işte bu özel dünyayı yeni bir döneme taşıyor. Çırağan Sarayı'nın tarihi mimarisinden ilham alınarak yeniden tasarlanan oteldeki yenilikleri Genel Müdür Ralph Radtke ve Osmanlı Sanatı Uzmanı Serdar Gülgün anlatıyor.

RALPH RADTKE

Çırağan Palace Kempinski İstanbul, otel bölümünde gerçekleştirilen yenilenme projesinin ardından yeni kimliğiyle karşımıza çıkıyor. Böyle bir değişime nasıl karar verdiniz?

Çırağan Sarayı'nın eşsiz tarihine sadık kalarak değişen dünyaya ayak uydurmak, stratejimizin değişmez bir parçası. Bu doğrultuda, kendimizi güncelleyerek Türk misafirperverliğinin geçmişten günümüze gelen tüm ögelerini canlı tutacak bir yenilenme sürecinin içine girdik ve otel binasında bir yenilenme çalışmasını hayata geçirdik.

Otelin yeni kimliğini nasıl tanımlarsınız?

Tarihi dokunun çağdaş bakış açısıyla kusursuzca harmanlanması sonucunda oluşan yeni kimliğimiz, Osmanlı mirasının modernize edilmiş halini yansıtıyor. Otelin geneline, zamansız bir ihtişam ve özgün bir inceliğin hakim olduğunu söyleyebilirim.

Yenilenme projesiyle konuklarınız nasıl bir Çırağan Palace Kempinski ile karşılaşacak?

Dünyanın dört bir yanından gelen misafirlerimize, kapıdan girdikleri andan itibaren modernize edilmiş detaylarda lüksün tadına varabilecekleri, etkileyici ve katmanlı hikayelerle dolu bir atmosfer sunuyoruz. Giriş, lobi ve yeme-içme alanları da dahil, otel binasının tamamında şahane temalar göze çarpıyor. Otel binasında yer alan en üst düzey süitimiz de kendine has kumaşları, mobilya ve aksesuarları, içerisinde hamamı olan banyosu, eski bir Boğaziçi gravüründen yapılmış özel duvar kağıdının hareket kazandırdığı yemek odası kısmı ve Boğaz'a hakim geniş balkonları ile benzersiz bir konaklama deneyimi sunuyor.

Yenilenme sonrasında gastronomiseverleri burada ne tür sürprizler bekliyor?

Yenilenme çalışmalarımız kapsamında gastronomi alanında da ses getirecek yeniliklere imza attık. Ünlü Türk şef Esra Muslu ile Çırağan Palace Kempinski İstanbul mutfağında yepyeni bir döneme "merhaba" dedik. Akdeniz lezzetlerinin paylaşımlı olarak servis edildiği şef restoranı olarak konumladığımız Akdeniz by Esra Muslu ile konuklarımıza lezzet şöleni sunarak hizmetlerimizi ve servislerimizi daha da üst seviyeye taşıyoruz. Boğaz'a ve muhteşem saray bahçelerine karşı konumlu geniş bir oturma alanına sahip, modüler sistemde kurgulanan restoran; muhteşem ambiyansı ve Akdeniz temalı dekorasyonuyla öne çıkıyor. Eski Osmanlı bahçelerinden ilhamla tekrar tasarlanan Gazebo ise yenilenen konsepti, servis stili ve menüsü ile yine şehrin en vazgeçilmez lezzet duraklarından biri olacak. Yüksek tavanlı şık ve ferah atmosferinde leziz sandviçler, alakart kahvaltı servisi, salatalar, hafif atıştırmalıklar, beş çayı lezzetleri, birbirinden özel içecekler ve çok daha fazlasını sunan Gazebo'da; lüks, lezzet ve konfor üçgeninin en nitelikli halini konuklarımızla buluşturmaya devam ediyoruz.

SERDAR GÜLGÜN

Otelin yenilenme projesine nasıl dahil oldunuz?

Her şey, Mimar Mustafa Toner'in beni arayıp yenilenme projesinden bahsetmesi ve birlikte bir ekip kurmayı önermesiyle başladı. Tabii ki çok heyecanlandım ve çalışmanın bir parçası olmak istedim. Çalışmanın kreatif tarafını Toner Mimarlık ekibiyle ben, teknik kısımlarını ise Toner Mimarlık üstlendi. Çırağan Palace Kempinski İstanbul ve Toner Mimarlık ile güzel bir üçlü oluşturduk.

Dönüşüm planını oluştururken kafanızda nasıl bir proje vardı? Hayaliniz ne derece gerçek oldu?

Proje süresince Çırağan Palace Kempinski ile ortak prensibimiz, tarihi dokuyu korumak ve belirli noktalara dikkat ederek bugüne getirmekti. Çırağan Sarayı gibi ikonik bir mekan, Türk kültürünü temsil etmeliydi. Misafirlerimize otelin her köşesinde gerçek bir Osmanlı sarayında bulunduklarını hissettirme hedefiyle yola çıktık. Bunun için de mümkün mertebe Türk üreticilerle çalıştık. Çırağan Sarayı'nın, misafirlerine Türk kültürünü en sofistike ve üst düzey hizmet kalitesiyle anlatmak gibi çok büyük bir misyonu var. Biz de tasarım sürecini bu doğrultuda şekillendirdik. Çırağan Palace Kempinski'nin ikonik bir yapı olduğunu ve geçmişine saygı göstermemiz gerektiğini her an aklımızda tuttuk. Bu nedenle eskiyle yeniyi, klasikle moderni dengelemeye çalıştık. Lüks, ihtişamlı, ferah ve rahat, aynı zamanda Saray'ın asaletini yansıtan bir hava yaratmayı amaçladık.

Tasarım aşamasında özellikle nelerden ilham aldınız?

Tasarım ekibi olarak, İstanbul'un sembolik yapısının değişmez karakterini vurgulamak istedik. Geçmişten aldığımız referansı, bugüne ve hatta geleceğe uyarlamayı hayal ettik. Osmanlı sanatı, her anlamda bize yol gösteren en önemli unsurlardan biriydi.

Çırağan Palace Kempinski İstanbul'un yenilenen kimliğinde hangi detaylar ön plana çıkıyor?

Otel binasının her köşesinde, tarihi dokunun çağdaş bir ihtişam ve özgün bir zarafetle harmanlandığına şahit oluyorsunuz. İlk intibanın önemine inandığımızdan, otelin giriş kısmına da en az lobi kadar özen gösterdik. Kafes örgülü sütunlar, kubbe şeklindeki tavan, özel tasarım avizeler, Topkapı Sarayı'nın bahçesinden ilham alarak podima çakıl taşlarıyla döşediğimiz zemin ve mermer süs havuzu; hepsi Saray'ın tarihi ile mükemmel bir bütünlük yarattı. Bordo tonlarının hakimiyetindeki lobide; 16'ncı ve 17'nci yüzyıl İznik çinilerinden ilhamla hazırlanmış İznik seramikleri, Murano avizelerden esinlenmiş gösterişli avizeler ve kaplumbağa figürleriyle süslü sekizgen oturma grubunu öne çıkardık. Oda ve süitlerde gösterişli Osmanlı çadırlarından ilhamla tasarlanmış çizgili koridorlar, çintemani, lale ve Osmanlı sanatında kullanılan desenli kumaşlarla bezeli yatak başlıkları, sedef işlemeli mobilyalar, ebru sanatından esinlenmiş koltuklar, mermer banyolar gibi tasarım detaylarına yer verdik. Otelin yepyeni restoranlarından Akdeniz by Esra Muslu ve Gazebo da büyük bir dönüşüme sahne oldu. Bir mekandan diğer bir mekana geçme hissini yaşatan, modüler sistemde kurgulanmış geniş bir oturum alanına sahip Akdeniz by Esra Muslu'nun Akdeniz temalı dekorasyonuna, Çırağan Sarayı'nın yemyeşil bahçeleri ve İstanbul Boğazı'nın büyüleyici manzarası eşlik ediyor. Restoranın giriş bölümünde, yeşil tonlarının kullanıldığı kütüphane havasındaki bekleme bölümü karşınıza çıkıyor. Sonrasındaki alanda, Akdeniz'e özgü pek çok ağacın resmedildiği özel duvar kağıtlarıyla kaplı paravanlar, misafirleri adeta Akdeniz bahçesine davet ediyor. Oturma bölümündeki mavi, beyaz ve kırmızı ağırlıklı mobilya döşemeleri ve detayları; Osmanlı çinilerini referans almış dev küpler ve zarif vazolarla bir araya getirerek, Akdeniz'in canlılığını yansıttık. Gazebo'nun yeni tasarımında ise Osmanlı bahçe sanatını günümüze uyarladık ve mekanı, Osmanlı'da bahçelerin dört simetrik parçaya ayrılmasıyla uygulanan peyzaj planını destekleyecek biçimde, şahane bir saray bahçesi konseptine büründürdük. Merkezindeki süs havuzu ve üzerine asılı, Osmanlı kemerlerinden ilhamla stilize edilmiş devasa bir kafesle tarihi dokusu pekiştirilen mekanın dört köşesini, dört ayrı kare oturma grubuyla donattık. Aynı zamanda Osmanlı sanatında çok kullanılan gül, lale, sümbül ve karanfil çiçek figürlerini de Gazebo'nun ana tasarım ögeleri olarak kullandık. Oturma gruplarını da doğayı çağrıştıran tonlarla renklendirerek ferah bir atmosfer elde ettik.

Projede en çok zorlandığınız nokta ne oldu?

Zorlanmak demeyelim de yüklendiğim sorumluluğun büyüklüğünden ötürü ekstra hassasiyet gösterdim. Neticede bir anlamda tarihi bir görevi üstleniyorsunuz. O nedenle çok dikkatli davranmanız gerekiyor. Aynı zamanda da orijinalliği göz önünde bulundurarak ilerlemeniz önemli.

Çırağan Palace Kempinski gibi köklü tarihe sahip bir otelin dönüşümünde yer almak hangi duyguları beraberinde getirdi?

Bu muhteşem projede çalışmak harika bir tasarım yolculuğuydu. Çırağan Sarayı, İstanbul'un bir simgesi, hepimizin sevdiği bir mekan ve hayatımızın bir parçası. Geleceğine katkıda bulunmaktan dolayı gerçekten çok mutlu ve gururluyum.