Parmaklarımızın arasından süzülen kum tanelerinin hareketi, aslında zamanın kendine özgü bir diliyle konuştuğunu gösterir. Ne bir yere bağlıdır, ne de bir biçime. Kimi zaman Ekvator'un kuzeyinde bir plajda karşımıza çıkar, kimi zamansa güneydeki bir kıyıda; ama özü değişmez. Hatta bazen, doğanın sabrını ve hafızasını taşır.Adler'in yeni koleksiyonu "Sundersand" ise bu doğallığın ve sürekliliğin estetik bir yorumu olarak karşımıza çıkıyor. Adını Norveç'in görkemli kumsallarından alan koleksiyon, kumun evrensel dilini mücevherin zamansız formuyla buluşturuyor. Her bir taşın değerli olduğu kadar anlamlı olduğunun da altını çiziyor.
Renkli safirler ve pırlantalarla bezeli yüzükler ve küpeler, doğanın gelişigüzel gibi görünen, ama aslında derin bir düzene sahip yapısına gönderme yapıyor. 3.23 karat 5 adet renkli safirden ve 181 adet pırlantadan oluşan Sundersand yüzüğü, ilk bakışta bir ışık oyunu gibi görünse de, dikkatli bir göz her taşın yerleştirilişindeki dengeyi, her renk geçişindeki duyguyu fark edebilir. Sundersand küpeleri ise 6.10 karat 8 adet renkli safirden ve 384 adet pırlantadan oluşuyor. Koleksiyonun pembe tonlardaki parçaları ise, feminen zarafeti bir adım öteye taşıyor. 2.85 karat 5 adet "rose cut" pembe safir, 2 adet "rose cut" pırlanta ve 179 adet pırlantadan oluşuyor ve onu 8 adet "rose cut" pembe safirli ve pırlantalı küpeleri tamamlıyor.
Yaklaşık 139 yıldan beri zamanın simgesi mücevherler üreten Adler, farklı tadlarla birleştirdiği ustalığını kreasyonlarındaki müthiş bir "dengeyle" gözler önüne seriyor. Doğunun duygusallığı ve hassasiyeti yüzüklerin iç bükey formlarında hissedilirken, batının geometrik keskinliği formun şahsiyetini ortaya çıkartıyor. İstisnai hayallerden doğan istisnai parçalar Adler koleksiyonlarında yeniden buluşuyor.