Özge Gürel & Serkan Çayoğlu Düğün Röportajı

Öncelikle çok tebrikler düğün sonrası nasıl gidiyor her şey?

Özge Gürel: Teşekkür ederiz. Çok iyi gidiyor; çok güzel bir hafta sonundan sonra tam motivasyonla hayatına dönersin ya ordayım şu an. Düğün süreci dinlenme efekti yarattı bende. Şimdi senaryoları okuyorum kendi tempomu özledim.

Serkan Çayoğlu: Teşekkürler, çok iyi gidiyor. İnsan yorulacağını ve sonrasında tatile ihtiyacı olacağını düşünüyor düğünden sonra. Ama benim için düğün süreci zaten tatil gibiydi. Şu an sete girdim ve benim için güzel bir motivasyon oldu.

Uzun yıllardır mutlu bir beraberliğiniz var, biraz ilk zamanlara gitmek istiyorum. İlk tanıştığınızda birbiriniz için ne düşündünüz?

Ö.G.: Bu çocukla nasıl anlaşacağımdı ilk aklımdan geçen. İlk okuma provasında görmüştüm ve ortak bir noktamız yok gibiydi, arkadaş olmak için bile. Sonrasında kahve içip bir konuşalım demiştim, birlikte bir işe başlayacaktık ve en azından biraz sohbet etmeliydik ve zaman ilerledikçe önce arkadaş olduk sonra konu nerelere geldi.

S.Ç.: Birlikte çalışacağım partnerime aşık olacağımı hayal etmemiştim tabii. Sette çalışmaya başladığımda Özge'yi tanıdıkça daha çok vakit geçirmek istediğimi fark ettim, ki günün 15 saati beraberdik zaten. Sonra farkında olmadan kendimi kaptırmışım ve aşık oldum.

Birbirinizi birkaç cümleyle anlatmanızı rica etsek...

Ö.G.: Bu birkaç cümleler hiç benlik değil. Serkan'ı değil ama onunlayken hissettiğim şeyi tanımlayabilirim. Egzotik bir ülkede akşam üstü denize çıkan bir yolda gitmek gibi Serkan'la olmak; güneş daha batmamış, hafif rüzgar esiyor, üzerinde müthiş bir hafiflik içinde sebepsiz neşe, kıpır kıpır olma hali... Yanındayken kalbim ferahlıyor; sanırım doğru cümle bu.

S.Ç.: Gece uyumak bilmiyor Özge, sabahları çocuk gibi mutsuz uyanıyor, korku filmi izlemeye bayılıyor yarısını gözleri kapalı halde, sonra gece evin bütün ışıklarını yakıyor korkudan, rutinleri sevmiyor plan yaparken sıkılıyor, yani aslında benim tam tersim. Ama sonra bir bakıyorsun ilk kahvesini içtikten sonra enerjisine yetişemiyorsun. Her şeyi son dakikada inanılmaz hızlı çözüyor. Bıraksan dünyayı düzene sokacak gibi organizasyon yapıyor istediği zaman. Yani öyle pek birkaç cümleyle anlatılmıyor Özge, bazen kendinden çok etrafındakileri düşünüyor; sevdikleri mutlu olsun diye çok çabalıyor. Onu izlerken bile çok şey öğreniyorsun.

Düğün olarak neden İtalya'yı seçtiniz?

Ö.G.: Bu hayatta en çok neleri seviyoruz diye düşündük düğün işlerine girmeden önce. İkimiz de bir şeyleri kutlamayı seviyoruz; dostlarımız, ailemiz ve seyahat etmek de eklendi listeye. Kapalı mekanlar, aşırı kalabalıklar, büyük organizasyonlar da pek bizlik değildi. Sevdiklerimizle yola çıkalım ve anı yaratalım dedik; bir tatil gibi olsun istedik. İtalya ya da İskoçya ilk seçeneklerimizdi. İtalya bizi bir araya getirdiği için kalbimizdeki yeri başkaydı, orayı seçtik.

S.Ç.: Küçük ve samimi bir düğün istediğimize emindik. Yeri belirleme sürecinde birkaç alternatif vardı elbette ama burayı ilk gördüğümüzde düğünümüzün burada olacağını biliyorduk.

Verona çok büyüleyici bir yer. Orada evlenmenin sizde yarattığı duyguyu birkaç cümleyle anlatmanızı rica etsek...

Ö.G.: Verona'ya ilk gittiğimizde aklımızı başımızdan almıştı atmosferinin yarattığı o his. Misafirlerimiz öğlen 15:00'e doğru gelmeye başlamıştı ve ertesi sabaha kadar beraberdik, ona rağmen bir an bile durmak istemedik. Rüyada gibiydik sürekli birbirimize sarılıp iyi ki buradayız dedik.

S.Ç.: Verona çok tatlı, küçük bir yer tarihi de bir o kadar önemli. Romeo ve Juliet'in şehri olduğunu hepimiz biliyoruz ama aynı zamanda Avrupa'nın en önemli opera ve müzik merkezlerinden biri. O klasik İtalyan mimarisini ve samimiyetini çok sevdik.

Özge'yi gelinlikle ilk gördüğünde ne hissettin?

S.Ç.: Nikah elbisesiyle gördüğümde büyülendiğimi söylemiştim, meğer o sadece fragmanmış. Şaka bir yana aslında Özge'yi en çok pijamalı haliyle seviyorum ama gelinlikle gördüğümde birkaç saniye durakladım. Ağır çekim bir sahne gibiydi.

Evlenme teklifi nasıl oldu?

Ö.G.: Minik bir detay vereceğim gerisi bize kalsın; saçımda aşırı yağlı bir maske, elimde kocaman eldivenler vardı ve Serkan gizlice dondurma yiyor sandığım için onu mutfakta basmaya gitmiştim.

S.Ç.: Özge'nin söylediğine bir şey eklemek istemiyorum.

Yedi yılı geride bırakan bir çift olarak ilişkide en çok neye önem verirsiniz?

Ö.G.: Her ilişkinin parametreleri bambaşka. Ama kendi uzun ilişkim için konuşursam birlikte dönüşebilmek, değişebilmek. İkimiz de bu ilişki başladığındaki insanlar değiliz ve iyi ki değiliz. Geçen yıl olduğun insan olmak bile ürkütücü benim için. Sürekli gelişiyoruz, yeni şeyler öğrenip yeni tecrübeler kazanıyoruz. Hayatı deneyimlerken birbirimizden kopmamak en önemli şey.

S.Ç.: İkimizin de hem bireysel ve hem ortak hayalleri ve hedefleri var. Biz ilişkimizin başından beri o hayallere giden yolu önemsiyoruz. O yolda yaşadıklarımızı paylaşmayı, gerektiği yerde birbirimize destek olmayı ve mutluluğun tadını da birlikte çıkarmayı seviyoruz.

Düğün günü nasıl geçti, en unutamadığınız anları bizimle paylaşır mısınız?

S.Ç.: Genel olarak çok heyecanlıydık. Düğün sabahı bile kontrolü elde tutmaya çalıştığımı hatırlıyorum bir aksilik yaşanmasın diye. İlk misafirlerin gelişiyle artık bıraktım ve çok doğru bir karar vermişim. Hayal ettiğimizin de ötesinde bir düğün oldu ve her anı dolu dolu geçti. Seremoni alanına annemle giriş yaptığım an ve sonrasında aynı merdivenlerden Özge inerken kalbimin sesini duyuyordum.

Birbirinize sürpriz yapar mısınız, en unutamadığınız sürpriz?

Ö.G.: Ben bayılıyorum sürprizlere. Hep bir aksiyon peşindeyim. Ama o kadar ince çalışamıyorum, hemen ağzımdan kaçırıyorum ve mutlaka yakalanıyorum. Bu işin uzmanı Serkan, tam bir disiplin içinde ilerliyor.

S.Ç.: Ben de sırrımı açıklamam. Sadece şunu söyleyebilirim çok zor dayanıyorum bozmamak için ama sonra mutluluğunu görmek en büyük motivasyonum.

Birlikte neler yapmaktan keyif

alıyorsunuz?

Ö.G.: Anı yaşamaktan diyebilirim bu soruya. Bazen hayat içinde fazla sorumlulukların arasında kaybolup gidiyoruz hepimiz, işte birbirimizi oralardan tutup çıkarıyoruz, hayatı kaçırmamaya çalışıyoruz. Deneyim dünyasındayız asıl amacımızı unutmamak lazım. Her şey geçip gidiyor zamanla, aldığımız eşyalar değil yaşadığımız maceralar, saçma sapan her şeye güldüğümüz anılar kalıyor bizimle.

S.Ç.: Yaptığımız her şeyden keyif almaya çalışıyoruz. Aslında anı biriktiriyorsun farkında olmadan. Ve sonradan çok kıymetli olan bu.

Birlikte gerçekleştirmeyi düşündüğünüz en büyük hayaliniz?

Ö.G.: Tekneyle dünya turu, iple çekiyorum. Daha çok yer görmek, yolda daha çok vakit geçirmek istiyoruz.

S.Ç.: Dünyanın birçok yerini görmek ve yaşamak istiyoruz.

Sosyal medyada takipçileriniz hakkınızda en çok neleri merak ediyor?

Ö.G.: Sanırım günlük hayatımızı; bizi yakından tanımak istiyorlar, bu da çok anlaşılır ve aslında çok güzel bir istek. Televizyonda gördüklerini değil içerdeki seni tanımak için heves duymaları mutluluk verici.

S.Ç.: Genel olarak her şeyi merak ettiklerine eminim.

Henüz çok yeni ama evli olmanın en güzel yanı?

Ö.G.: Sevgili olmak ya da evli olmak arasında değişen bir şey yok bizim için. Güzel yanlar hep güzeldi.

S.Ç.: Evet henüz çok yeni ama havaalanında pasaport sırasında ilk defa eşim dediğimde ikimizin de yüzündeki hafif utangaç tebessüm çok keyifliydi

Düğün hazırlıkları nasıl geçti, Almanya'da nikah İtalya'da düğün yorucu oldu mu?

Ö.G.: Serkan'ın ailesi ve akrabaları Almanya'da yaşıyor; sadece nikah ve aile yemeği yaptık orada. Yani bir organizasyon yoktu ailelerimiz ve dostlarımızla hallettik yorucudan ziyade keyifliydi. İtalya için de süreci profesyonel ekiplerle ilerlettik elbette bir mesai istiyor ama eziyete dönmemesi önemliydi. En başından beri buna dikkat ettik. İnsan zaten kendi düğünü için yorulmak istiyor, eli değsin istiyor.

S.Ç.: Biz her ikisinin de özel olmasını ve anılar birikmesini istedik. Ne kadar özen gösterdiğine bağlı aslında bu. Evet, kolay bir süreç değildi ama bugün olsa aynı yoldan geçmeyi tercih ederdim.

Düğününüzde öne çıkan detaylar nelerdi?

Ö.G.: Sadelik ve ferahlık. Zaten doğal olarak büyüleyici bir mekandayız, üzerine dokuya fazla gelen süslemeler aşırı çiçek eklemek ekipçe istemediğimiz bir şeydi. Narenciye ve beyaz çiçek üzerinden gittik onu da dozunda tuttuk. Vintage beyaz sandalyeler ve yemek takımları kullandık.

S.Ç.: Bence ve misafirlere göre muhteşem yemekleriydi. Zaten mekan çok büyük ve özel konsepti olan bir bahçeye sahip. Düğün sırasında farklı anlar için farklı alanları kullandık. Bu hepimiz için özel bir deneyim oldu.

İlk dans şarkınız?

Ö.G.: "Love", Nat King Cole.

İlişkide aşkı, heyecanı ilk günlerdeki gibi tutmak mümkün mü?

Ö.G.: Böyle bir çaba olmalı mı bilmiyorum. İlk günkünden daha güzel bir şeye dönüşücek belki bıraksak. İlişkilerde o kadar plan ve kontrol bana fazla geliyor. Heyecanı tutmalıyız ilk günkü gibi olmalıyız takıntısı heyecanı yerle bir eden bir şey gibi. İnsanız iyi ve kötü günlerimiz var ilişkiyi yaşayan da iki insan olduğuna göre iyi ve kötü günler olmak zorunda. İnsan ilişkilerinde hepsi için geçerli, fazla çabanın gizli baskı olduğunu düşünüyorum.

Serkan'ın en sevdiğin özelliği?

Ö.G.: Tüm sakinliğiyle her koşulda kendi olarak kalmayı becerebilmesi.

Özge'nin en sevdiğin özelliği?

Ö.G.: Özge duygularıyla çok barışık ve onları çok gerçek yaşıyor. Çoğumuzun kaçırdığı detayları yakalayıp sevinebiliyor.

İlişkinizi birkaç cümleyle özetlemenizi rica etsek...

Ö.G.: Bu hayatı birlikte öğrenmeyi seçmiş, bu zor deneyimin hakkını vermeye çalışırken çok eğlenen iki insanız.

Birbirinizi bulmanın en güzel yanı nedir sizce?

Ö.G.: Her şeye karşı ikimiz hissi. Bu hisse bayılıyorum.

Meslektaş olmanın avantajları ve dezavantajları neler?

Ö.G.: Ben bir dezavatajını yaşamadım. Çok avantajlı bir durum. İşimizle ilgili her konuda birbirimizin fikrine çok açığız, kararlara müdahaleye dönüştürmeden. Birbirimizi eleştirmekten kaçınmıyoruz böyle bir durumda karşındakine güvenebilmek büyük şans.

Genel Yayın Yönetmeni: Gözde Yörükoğlu ERSU

Röportaj: Ceylan YENİACUN

Fotoğraflar: Nicolas GERARDIN

Saç: Mustafa AKGÜL

Makyaj: Serhat ŞEN, Kemal Arda GÜRDAL