Çoğu zaman narsist, bencil olmakla karıştırılan; ama olmadığı takdirde hep eksik hissettiren ve en gerekli olan eylemdir 'kendini sevmek'. Bir insanı, bir hayvanı kısacası bir canlıyı sevebilmek önce kendini sevmekten geçer. En çok kendinizi sevmiyorsanız, başkasını sevmeniz çok zordur... Ama burada önemli olan; kişinin bir başkasını sevmek için değil; kendisi için, kendi mutluluğu, gelişimi ve sağlığı için kendisini sevmesidir.
'Ben kendimi seviyorum... Hatalarımla, eksiklerimle, doğrularımla, yanlışlarımla seviyor ve kabul ediyorum' diyebilmektir önemli olan. İşte o zaman kişi kendine değer verecek ve etrafına da aynı şekilde bu değeri ve sevgiyi yansıtacaktır.
'Ne aptalım! Bir işi bile beceremedim...Çok çirkinim, çok beceriksizim.’ Pek de yabancı değil bu sitemler bizlere... Hepimiz zaman zaman kendimize çok yüklenmiyor muyuz? Aslında ne kadar da güzel yanlarımız var, ama bunları bir kalemde silip atabiliyoruz. İnsan olduğumuzu, hata yapabileceğimizi, bu hataların bizi değersiz ve işe yaramaz yapmayacaklarını unutabiliyoruz bazen.
Hayatımızla ilgili kurduğumuz en güzel ilişki kendimizle olan ilişkimizken, verebileceğimiz en güzel sevgi de kendimize vereceğimiz sevgidir. Başkalarını beğenip, takdir etmek bu kadar kolayken, kendimize bunu yapmak neden zor? Kafamızda bir model belirleyip onu idealize ediyoruz. Güzel, başarılı, zeki, zengin, çalışkan gibi, toplum tarafından takdir gören pek çok özelliğe imrenebiliyoruz. Peki bu güzellik kime göre? Zengin ama zenginlikten anlayışınız ne? Başarılı... Kim için? Herkes için değişen bu kavramlar yüzünden, çoğu zaman kendimize haksızlık edebiliyoruz. Beğenilmek için kendini aç bırakırcasına diyet yapanlar, daha fazlasını kazanmak için hırsla hasta olurcasına uğraşanlar... Neden bu beğenilme arzusunu biraz susturup, kendimizi olduğumuz gibi, elimizde olanlarla kabul edip sevmeyi denemiyoruz? O zaman daha kolay olmaz mı hayatımız?
Sevdiğimiz biri bir hata yapıp bizi üzebildiğinde affedebiliyoruz. Ama kendimize çoğu zaman bunu yapmıyoruz. Kızıyoruz, hatta küsebiliyoruz kendimize... Unutmamalıyız ki biz de, karşımızdakiler kadar insanız ve insanlar yanlış seçimler yapabilir. Bu, onların sevilmeyecek ve değer verilmeyecek olduğunu göstermez. İşte belki de bu sevilmeme ve değer verilmeme kaygısı yüzünden, benliğimizden çıkıyor ve kendimizi sevmemek uğruna, 'biz' olmayan davranışlar sergiliyor, kalıplara giriyoruz. Aslında en saf, en güzel sevgi, birini olduğu gibi sevmektir. Olmadığımız birisini sevdirmeye çalışmak ise hem yorucu hem gerçekçi değildir; sevilen kişi 'siz' olmaktan çıkar çünkü.
Kendini sevmek ne bencilliktir ne de narsist’lik. Kendini sevmeyen, kendi varlığına dayanamayan, kendisini görmezden gelen, kendisiyle sürekli bir çatışma içinde olan, sürekli kendisini yargılayan, kendisini beğenmeyen, iç dünyasında huzur ve barış olmayan bir kişinin mutlu olduğunu söyleyebilir miyiz?
Kendini sevmenin temeli çocukluk çağlarında atılır. Çocukken içinde büyüdüğümüz aile, içinde yoğrulduğumuz çevre, kendimize olan öz saygımızı oluşturur. Ebeveynleri veya etrafındaki otorite figürleri tarafından; kendisinde problem varmış ve başarısızmış yaklaşımıyla yetiştirilen; kişiliği, kim olduğu takdir edilip, değer görmeyen çocuklar, ileride kendini sevmekte zorlanan, öz saygısı düşük olan yetişkinlere dönüşebilirler. Bir çocuk, ebeveyni tarafından sürekli eleştiri ve hakarete maruz kalıyorsa, bu çocuğun kendisini seven bir yetişkin olabilme ihtimali nedir sizce?
Siz çocukken ve savunmasızken, kimsenin sizi acımasızca eleştirmeye, hakaret etmeye ve koşullu bir sevgi vermeye hakkı yoktu. Ancak sizin şu an bir yetişkin olarak; kendinize sevgi vermeye, merhametli olmaya ve kendinize değer vermeye hakkınız var...