Bir iç mekan projesinde kullanılan tasarımların zamansız olması sanırım benim için en önemli ögelerden biri. Uzun bir süre trendler dünyası moda ve dekorasyon konularında bizi ele geçirdi fakat zamansızlık kavramı iç mimarlıkta tekrar bir yükselişe geçti. Vazgeçilmez klasiklerle günümüz malzemelerinin karışımını çok fazla projede görüyoruz ve bu kavrama ait mobilyalarda ciddi bir satış artışı mevcut. Buna önceki yazımda belirttiğim Ikea vintage parçalar dahil. Önde gelen bazı tasarımcıların yarattığı bu ikonik mobilyalar, birçok takıma öncülük etti. Bertoia’dan Wegner’a, Eames’ten Perriand’a, bazı yaratıcıların isimleri modern başyapıtlarıyla eş anlamlı hale geldi. İç mimarların neden bu tasarımlardan vazgeçemediğini, bu ikonik parçalardan bazılarına tekrar göz atarak anlayalım.
Model B3 sandalye olarak da bilinen Wassily Sandalye, 1925-1926 yılları arasında Macaristan doğumlu modernist mimar ve mobilya tasarımcısı Breuer tarafından tasarlandı. Breuer, bisikletini sürerken sandalyeyi yaratmak için ilham aldı; gidon için kullanılan boru şeklindeki çeliği alıp mobilya parçalarına bükmeyi hayal etti. Breuer, aşırı doldurulmuş bir kulüp sandalyesinin geleneksel şeklini aldı ve kanvas bir koltuk, sırt ve kollarla sadece bir taslak haline gelene kadar basitleştirdi. Sandalye kısa süre sonra Wassily Sandalye olarak tanındı ve adını, Breuer'in arkadaşı ve Bauhaus hocası olan Rus ressam Wassily Kandinsky'den aldı.
Mimar ve endüstriyel tasarımcı Eero Saarinen, dünya tarihinin en önemli mimarları arasında gösterilir; Frank Lloyd’dan bu yana en iyi mimar olarak görülür. Daha çok mimari alanında faaliyet gösterse de, mobilya alnında da adından söz ettirmeyi başarmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın yıkımından sonra, minimalist tasarım akımının yükselmesinde etkili olmuştur ve bu alanda eserler vermiştir. Tek bacaklı masa ve sandalyeler üretmiştir.
1928'de tasarımcılar Le Corbusier, Charlotte Perriand ve Pierre Jeanneret tarafından Paris Salon d'Automne için bir avangart koleksiyonun parçası olarak geliştirilen şezlong LC4, modern mobilya tarihinin bir kilometre taşı olarak kabul edilebilir. Bu özel şezlong, ergonomik salınımı ve serbestçe konumlandırılabilen gövdesi sayesinde benzersiz konfor sunar. Zamansız klasik, Le Corbusier LC mobilya koleksiyonundaki tüm nesnelerde olduğu gibi Cassina tarafından üretilmiştir.
Klasik parçaların en önemlisi, Ray & Charles Eames tasarımı Lounge Chair & Ottoman Black Edition’dır. Lounge Chair, 1956 yılında Ray & Charles Eames tarafından tasarlanmıştır. Şu an New York Modern Sanatlar Müzesi'nin en önemli eserlerindendir.
1960'ların simgesi olan bir tasarım seçmemiz gerekseydi, Panton Sandalye olurdu. Vernor Panton'ın öncü koltuğu, ‘psikedelik’ kavisli bir nesneden daha fazlasıdır. 1959/60 yıllarında tasarlanan Panton Sandalye, ilk istiflenebilir plastik sandalyelerden biriydi ve tek bir katı plastik kalıptan üretilen ilk sandalyeydi. Piyasaya sürüldüğünden beri sürekli üretimdedir.
Barselona Sandalyesi, Ludwig Mies van der Rohe ve Lilly Reich tarafından tasarlanan bir sandalyedir. Sandalye, Barselona’da düzenlenen 1929 Uluslararası Fuarı'nda Alman Pavyonu için tasarlanmış ve üretilmiştir.
1977'de Vico Magistretti tarafından tasarlanan Atollo, yıllar içinde masa lambasının arketipi haline geldi, 1979'da Compasso d'Oro'yu kazandı ve klasik başucu lambasını hayal etme biçimimizde tamamen devrim yarattı. Lambayı oluşturan geometrik şekiller (silindir, koni ve yarım küre) aynı zamanda dekoratif olup; tarihsel dönemden ve anın modasından kopuk, artık tamamen kişilikli bir ürün haline geldi; İtalyan tasarımının simgeleri oldu.
Bu zamansız modüler parçalar herhangi bir iç mekanda çalışır ancak en basit alanın bile estetiğini yükseltir. Yalın yastıklar ve zar zor bulunan metal ayaklar, Charles'a minimalist bir görünüm ve doğru miktarda lüks kaplama sağlar.
XVI. Louis ve eşi Kraliçe Marie Antoinette döneminde popüler hale gelen Louis XVI Sandalyesi’nden esinlenen Philippe Starck'ın Louis Ghost Sandalyesi; polikarbonatın tek bir kalıpta enjeksiyonunun dünyadaki en cesur örneğidir. Bu tek, kırılmamış mobilya parçası sağlam, çarpışmaya ve hava şartlarına karşı dayanıklıdır.
İlk olarak 1966'da piyasaya sürülen iskemle; Amerikalı mimar ve iç mimar Warren Platner tarafından, o dönemde modern sözcük dağarcığına girmeye başlayan "dekoratif, yumuşak, zarif" şekilleri yakalayan, kendi adını taşıyan koleksiyonundan ortaya çıktı. Yemek sandalyesi, yan sandalye ve hatta aksanlı sandalye olarak kullanılabilen koltuk, kavisli çelik çubukların dairesel ve yarım daire çerçevelere kaynatılmasıyla oluşturulur ve aynı anda yapı ve süsleme işlevi görür.
Bu çok basit görünen tabure aslında basitliğin önemini iyi vurguluyor; çünkü sadece üç ayaktan ve onları birbirine bağlayan bir yuvarlak koltuktan yapılmıştır.
Egg’in formunun arkasındaki fikir, kullanıcısına kamusal alanlarda biraz mahremiyet vermesidir ve yüksek, kozalaklı yanları sayesinde işe yarıyor. The Egg, 1958'de Kopenhag'daki Radisson Sas Oteli için Arne Jacobsen tarafından özel olarak tasarlandı. Çevresinde en tanınmış sandalye tasarımlarından biri haline geldi ve hala tanınan parçalarından biridir.
Milano'daki Castiglioni kardeşler tarafından tasarlanan Arco lambanın, sokak aydınlatmasından ilham aldığı söylenir. 1962'den bu yana çok taklit edilen bir parça haline geldi ve birçok taklitçi onu üretti. Modern aydınlatma mağazalarına baktığınızda, onu daha önce milyonlarca kez gördüğünüzü söylemek kolaydır; ancak 1960'larda orijinal tasarıma giren düşüncenin netliği, aydınlatma tasarımını sonsuza dek değiştiren bir dönüm noktası olduğunu kanıtladı.
Açıkçası bu listeyi daha çok uzatabiliriz, dönemlere göre bu parçalar akımlar yarattı; hepsi birer tasarım devrimi niteliğinde ve inanılmaz olan bu parçaların her biri, 2020 senesinde de, kullanılan mekanları güzelleştirip yukarı çekiyor. Dikkat edilmesi gereken; belli tasarımlar veya göze çarpan objeler kullanıldığında, başka tarzdan olan eşyaları birleştirmek ve bence bunun da en güzel yolu kontrastlardan geçiyor.